4 Nisan 2013 Perşembe

Sihirli cevaplar ve hayal kurmak - 26,5. hafta bülteni


Merhaba; yine bir perşembe akşamında bu kez 26,5. hafta bülteni ile birlikteyiz. Bugün iki ayrı yazı var, “sihirli cevaplar” isimli yazıyı kendi deneyimlerinden yola çıkan arkadaşım Begüm yazdı. “Hayal kurmak” isimli diğerini ise, “adama bak, artık kendisi yazmıyor, yok artık” demesinler diye ben yazdım. Şaka, şaka; yazmadan duramıyorum zatenJ. Umarım keyifle okursunuz.

BEGÜM

SİHİRLİ CEVAPLAR

Anlaşılamamak....kendini ifade edememek....konuşurken karşısındakine ulaşamadığını hissetmek....

Yataklara düştüm, hasta oldum, bitkinleştim bu yüzden son hafta ben....niye kimse beni anlamıyo dedim, niye bana sormadan benimle ilgili kararlar alınıyo dedim...benim ne istediğimi niye kimse ciddiye almıyo dedim....

Çırpındım çırpındım ısrar ettim direndim anlatmaya çalıştım, kibarca tüüümm iyi niyetimle uğraştım....

Ama öyle buz gibi bi sonuç oldu ki...yıkıldım sonunda ,inanamadım...hayır !! Bu bi şaka olmalıydı ?

Deneniyor olmalıydım, birazdan telefonum çalacak ve "şaka şaka" diyeceklerdi bana, ben de derinden bi ohhhhh çekecek , rahatlayacaktım...

Ve sonra da muhtemelen,mutlu mesut hayatıma devam edecektim,kendimden hoşnut etraftan hoşnut....büyük ihtimalle başka bi krize kadar da her şey güzel olacaktı....

Ama....öyle olmadı,çalmadı o beklediğim şaka olduğunu söyleyecekleri telefon....gerçekti bu,evet kimse beni dinlemeden anlamadan hem de ne istediklerimi bildiği halde üzerime gelmeye karar vermişlerdi....haklı olduğum için,hakkımı savunduğum için cezalandırılıyodum !!!!! ( Evet hislerim bunlardı ,şu an bunları olayın sonrasında yazmış olsam da hislerim o kadar güçlü ki hala o an'mış gibi yaşayabiliyorum....)

Çok ağladım,çok üzüldüm...kimseye zarar vermek değildi niyetim sadece rahatsız edilmemekti ama cevap en istemediğimi bana vermek oldu....bunu uygun görmüşlerdi demek....ben bunları hak edecek ne yapmıştım  ?

O kadar üzüldüm ağladım ki evet hasta ettim kendimi...karda kışta hasta olmayan ben olanları hazmedemeyince yataklara düşmüştüm....

Üstüne üstlük bi de tanıdık bi histi bu...geçmişteki acılarımı da dürtmüş,üzerlerine kapadığım örtülerin açılmasına sebep olmuştu....offfff...her şey üzerime mi geliyodu ne ? Herkes bana karşı mıydı yoksa ?

....Eyvah eyvah..... Nası yani ? Ne olacaktı peki ? Ne yapacaktım ? Nası çözecektim ? nası halledecektim.....

Aha !!!! Bi dakka dedim,ne güzel sorular bunlar...hep böyle sordum kendime : ne yapacaktım ? Nası çözecektim ? Nası halledecektim ? ....

Acaba isin sırrı burada olabilir miydi ?

Kendim çözmeye çalışırken iyice içinden çıkılmaz hale getirmiş olabilir miydim olayları ?

Kendim bu hale getirip sonra da etrafı mı suçluyordum yoksa ???

Olabilir miydi ?....

Bilemedim..gururum bağırıyordu içerden : saçmalama !! sen nası da uğraştın,didindin iyi niyetinle hakkınla çözmeye çalıştın,ama onlar göremediler bunu, kötüler pis insanlar vb.....

Belki doğruydu bu söylenenler ama içime sinmeyen bişe vardı bu cümlelerde....sanki bişeleri gizlemek istiyordum,hıncımla öfkemle,haksızlığa uğraşmış olduğumu düşünmek .....

Düşün düşün düşün....

Yok olmadı çıkamadım içinden....

Sonra baya bi sonra artık üzülmekten bitkinleşince : bi dakka dedim !!!!

Hani su hep söylenen şey var ya : KABUL ETMEK !!! AKISTA KALMAK !!!

Al iste sana fırsat ? Denemeli miydim bunu acaba ? Çünkü kendimi o kadar çaresiz hissediyodum ki gerçekten labirentte kaybolmuş gibiydim ve yanlış yola nerde girdiğimi bulamıodum....peynirin kokusunu alıodum ama iyice panik yapıp karmakarışık kalakalmıştım ortada …

Deriiiinn bi nefes aldım....kafamdaki tüm düşünceleri,kızgınlıkları,kırgınlıkları,öfkeyi,intikamı,hıncı....hepsini susturdum o saniye için...STOP dedim !!! Tamam bi dakka dedimm...durun dedim !!! Sizin sayenizde elime gecen kazandığım bişe olmadı bak hırpalanmış durumdayım dedim ,susun dedim !!!!

Aklımdan gelen hiç bi fikri dinlememe kararı aldım...

Peki dedim : ne yapayım şimdi ? Yol göster bana ? Kendi düşüncelerimle yaptıklarım olmadı çok kötü hissediorm su an kendimi,hadi bakalım akış mısın kabul musun gel bana yol göster dedim :)) gerçekten dedim ama,tüm kalbimle dedim,hissederek dedim,gerçekten yardım isteyerek dedim.....dua gibi,sığınma gibi,güç istemek destek istemek gibi.....

O dakikada geldi cevap içime :)))

Gözlerimin ıslaklığı daha silinmeden yüzümde kocamaaaann gülücükler oluşmaya başladı :))

Cevabin zihnimden değil de asıl istediğim yerden çoook daha içerden geldiğini nerden anladım : hiiçççç  planımda olmayan,hatta mantığıma ters düşen,kağıt üzerinde tuhaf duran amaaaaaaa beni çoooookk heyecanlandıran ,kendimi bildim bileli yapmak istediğim biseyi yapmamı öneren çözümdü bu !!!!

Her şeye ters ama içime sinen :)) hımmmmm o zamana kadar ki yaptıklarım genelde kuralına uygun mantıklı şeylerdi ve sonucunda geldiğim yer ortadaydı !!!!

Bu demek değil ki şimdiye kadar hep yanlış yapmışım,mantıklı yaptığım her şey yanlıştır vb...hayır tabii ki değil ama asil önemli kısmı çoğu zaman unuttuğumu fark ettim....


Her seferinde bu kadar zorlanarak acı çekerek mi öğreneceğim yolumu, yoooo bence hayır, zihnimi mantığımı dinleyerek çözmeye çalışmayı bırakıp, bir dakikalığına da olsa düşüncelerimi durdurup o soruyu sorarsam,içten gelen gücümü dinlemeyi seçersem kulak verirsem o çözümü o zaman duyabilirim ;) yani ille de acı çekip zorlanmama gerek yok sanki ;))

Hımmmm :) böyle düşündükçe enerjimin yükseldiğini fark ettim ayni zamanda :) waauuaawww !!!! Demek bişeler işaret ediodu sanki güzellikleri :) peynirin kokusu daha da yakından gelmeye başlamıştı ;))

Saptığım yolda durup dövünmeyi bırakırsam eğer, beynimdeki dırdırları susturup içerdeki asıl sesi duymaya çalışırsam, çözümü kendi zihnimdeki öğretilmiş bilgilerde aramak yerine, bi bilene sorsaydım içimdeki bilene :)) o adini koyamadığım güce bi sorsaydım ....ahanda cevap oradaydı işte !!!! Bi adım ötemde ;)

Anladım ki, an’da kalmak dedikleri bu olmalıydı ? Olayı yargılamamak,kendi değerlerime göre olayları ve kişileri etiketlememek,yorumlar yapmak,gereğinden fazla çılgın aşırı tepkiler verip bünyeme zarar vermeden.......sadece bi saniyecik durup,sadece çok içten şekilde sormak o güçlü sese....

evett....bunu alışkanlık haline getirmek istiyorum!!!!

Hep böyle canımı yakan olaylarda sanki mecburen bu deneyimi yaşamışım gibi oluo, belki de pratik oluodur bu bilemedim ;)


Keyifli olduğum zamanlarda da o sese kulak verirsem daha çabuk alışırım galiba ! ;)

Böylece her şeyle uğraşarak elde edebileceğime dair düşüncelerim azalmış olur,hayati daha keyifli ve kolay hale getirebilirim,daha rahat yasayabilirim die düşünuorm ;) ne de olsa direnç bünyeye de enerjiye de zarar veren bi deneyim,zorlayıcı deneyim, bundan vazgeçmeyi öğrenmem gerek..

Kendim öğretilmiş bilgilerimle halletmeye çalışmak yerine, akışı kabul etmek bu olmalıydı.....

Kuşlar gibi hafiflemiştim :))

Hem içinde olduğum sıkıntıdan kurtulduğum için rahatlamıştım hem de bu büyük farkına varışım için rahatlamıştım :)

Kendimi daha güçlü hissediodum :)

Ve o içimdeki anlaşılamamışlık duygusu,kendini ifade edememiş olma hissi, yerini : hımmm demek bu durumu fark edebilmek için bütün bu olanlar yaşanmış duygusuna bırakmıştı

Daha az önce öfkeden kudurup çıldırdığım insanlara , bu keşfimi sağladıkları için teşekkürler ediyordum :))

Kişisel algılamak yerine,demek akış buymuş dedim :))

Yaşasın dedim !!!!

Olley dedim !!!

Ps : canımız sıkıldığında,içinden çıkamadığımızda,mantığımızla çözemediğimizi gördüğümüzde öfkeye kapılıp kendimizi kaybetmektense bi dakika durmak..ve sormak,yardım istemek  ……..

işte o sihirli cevaplar  o zaman gelio ;)))

MERT

Bir şeyleri gerçekleştirmek için herkesin izlediği farklı yöntemler vardır ama her şey önce zihinde bir hayal ile başlar. Gerek kişisel gelişim gerekse koçluk kişinin geleceğe dair hayaller kurmasını önemser ve desteklerler.

Hayatta elde edebileceklerinizin sınırını, hayal gücünüzün sınırları belirler.

Zihnimizden her gün binlerce düşünce geçer. İsteklerimizi ve hayallerimizi bulduğumuzda ve yazdığımızda, bu düşüncelerin geri kalan binlerce düşünceden daha önemli olduğunu belirtmiş oluruz. Bunun üzerine zihnimiz fırsatları araştırmaya başlar.

Hayallerinizi şu anki gerçekliğinizle sınırlamaya kalkmayın. Şu anki gerçekliğinizden bağımsız olarak sizi ne mutlu edecekse onu isteyin, hayal edin ve yazın.

Hayalini seç, hayatını seç.

Kişisel gelişim anlamında iyi bir hayal demek, pozitif odaklı ve detaylı bir resimdir. Bu resmin içinde 5 duyumuzla algıladıklarımızı hayal etmelisiniz.

Hayaliniz olabildiğince canlı olsun; hangi mevsim, gündüz mü gece mi, evin içinde misiniz dışarıda mısınız, yalnız mısınız yoksa yanınızda başka insanlar var mı?

5 duyu organımız ile algıladığınız çevresel özelliklerin dışında resimdeki kendinize iyice odaklanın. Kendinize dışarıdan bakmaya çalışın. Bir kamera kaydını izler gibi düşünebilirsiniz. Hayalinizdeki kişi olarak neler yapıyorsunuz ve neler hissediyorsunuz, bunları gözünüzün önüne getirmeye çalışın.

Örnek olması açısından bende bu yaza dair hayallerimden bir tanesini yazdım ve sizlerle paylaşıyorum. Pazartesi görüşmek üzere, sevgiler.

BODRUM BODRUM

Sabah erken uyanmayı seviyorum. Ayaklarımın ucuna basarak alt kata indim, herkes uykuda sanırım. Bahçeye çıktım, çıplak ayaklarla yürüdüm çimenlerin üzerinde, yüzümü güneşe döndüm ve kalbimi ısıtmasına izin verdim. Kuşlarla birbirimize alıştık, selamlaştık. Satsuma ağaçlarından birisinin altına oturdum, kokusunu içime çektim ve sessizliği dinledim.

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama denizin beni çağırdığını hissettim, deniz kokusu geldi burnuma, bir dejavu hissi gibiydi, tanıdık ve güzel. Şortumu giydim, havlumu aldım, arabaya atladım, motor ısınmadan deniz kıyısına park ettim.

Önce kısa bir yürüyüş yapmaya karar verdim. Oldum olası çıplak ayakla kumsalda yürümeyi severim, minik dalgalar ayaklarımı ıslattı, minik taşlar biraz canımı acıttı ama durmadım ve yürüdüm hedeflediğim iskeleye kadar, sonra da aynı yoldan geri döndüm ama yol farklıydı sanki, her adımda yeni güzellikler vardı.

Havlumu kırık bir şezlongun üzerine bırakarak koşarak sulara attım kendimi. Soğuk suya inat uzun süre yüzdüm ve yüzdükçe berraklaştı zihnim. Kıyıya yakın yerlerde kendimce oynadım biraz çocukluğumdaki gibi, bazen yunus oldum bazen minik bir gümüş balığı.

Dışarı çıktım, havluma sarındım, biraz kurulandıktan sonra köşedeki çay bahçesinde güneş alan bir masaya oturdum, açık bir çay söyledim, bardağın ellerimi ısıtmasına izin verdim.

Biraz keyif yaptıktan sonra bakkala uğradım, ekmek ve gazete aldım. Dayanamadım ucundan kopardım taze ekmeğin, tadı hoşuma gitti, çocukluğumu hatırlattı yine bana.

Eve döndüm, herkes uyanmış artık, Özge çayı demlemiş, verandada keyif yapıyor, kızlar bahçede frizbi oynuyorlar. Birazdan kahvaltı ederiz acıkmaya başladım.

Yediğimiz yine peynir, zeytin, domates ve yumurta ama nedense burada her şey daha lezzetli. Sonra da sofrayı toplar türk kahvesi içeriz, fallar da hep güzel çıkar Bodrum’da.

Canımız çekerse denize gideriz, belki de havuz başında kitap okuyup tembellik yaparız, kızlar da büyüdü nasılsa.

2 yorum:

  1. devamı olsa diye içimden geçirdim şu bodrum hikayesinin, çok güzel yazmışsın kalemine sağlık kardeşim

    YanıtlaSil
  2. teşekkürler kardeşim; devamını beraber yaşamak dileğiyle

    YanıtlaSil