22 Nisan 2013 Pazartesi

İzmir’e yerleşelim mi? 29. Hafta bülteni


 
Merhaba, İzmir’den yeni geldik, ayağımın tozu ile izlenimlerimi paylaşmak istedim. Kitap fuarı ve imza günü nasıldı, İzmir anlatıldığı kadar güzel mi? Bu soruların cevaplarını merak ediyorsanız bülteni okuyabilirsiniz.

Cuma günü 12.00 Pendik – Yalova feribotu ile yola çıktık. Yanlışlıkla Yalova – Pendik bileti almışız aynı saat için ama hafta içi olduğundan son anda yine bilet bulabildik. Susurluk Varan Tesislerinde bir saat mola verdik, 18.00’de İzmir Narlıdere’ye vardık. Yollar gayet düzgün ve bakımlı, yol çalışması yok, radar makul miktarda ve yerleri anlaşılıyor.

Narlıdere İzmir’in en uç noktası, Çeşme otobanı gişelerinden hemen önceki son sapak. Liseden arkadaşımız Burcu ve Burhan Talay çiftinin konuğu olduk seyahatimizde. Yol yorgunluğu akşam rakısı ile birleşince Cuma akşamı erkenden sızdık açıkçası.

Cumartesi günü otobandan 15-20 dakikada Urla’ya gittik. Ben Bodrum, Çeşme benzeri bir yer beklediğim için biraz hayal kırıklığı yaşadım açıkçası. Evet, güzel bir yer ama çok küçük. Özelliklede sahil kısmı. 3-5 restoran ve 1-2 kafe ancak yer bulmuş kendisine. Bu bölgede bir adet var birisi öldüğünde mutlaka lokma pişirilip dağıtılırmış, bizde sıraya girip lokmanın tadına baktık. Allah rahmet eylesin dileklerimizi paylaştık.

Rahatla ve Kısmetim isimli iki tane kır lokantası var, çocuklar ata, midilliye falan binebiliyor, bizde onlardan birinde öğle yemeği yedik, çocukları eğlendirdik, sonrada Urla’nın küçük sahilinde türk kahvesi keyfi yaptık. Rüzgar kuvvetliydi, bir süre sonra çocuklar da huysuzluk yapmaya başlayınca eski yoldan kıyı kıyı geri döndük, deniz manzaralı eski Çeşme Yolu gayet keyifli bir rota, yolu biraz uzatmak pahasına da olsa tavsiye ederim.

Akşam İzmir’e yerleşen çocukluk arkadaşım ve dostum İlker ve eşi Esin’le buluştum. Yoldan geçerken Güzelbahçe semtindeki balıkçılarda aklım kalmıştı, methini duymuştum, oraya gittik. Burada değişik bir sistem var; balık halinden balığını seçip hangi restoranda oturduğunu söylüyorsun, oraya gönderiyorlar. Bizde yaklaşık 2 kiloluk bir deniz levreği, yarım kilo barbun ve yarım kilo kalamar alıp masamıza kurulduk.

Reis isimli restorana gittik, deniz kıyısında bir masaya kurulduk, ben bir 20lik rakı söyledim ve siparişlerimizi süpürdük adeta. Balıklar ve mezeler taze ve lezzetli, ortam güzel, fiyatlar İstanbul ve Bodrum’a göre nispeten ucuz, ama İzmir standartlarının biraz üzerinde.

Ertesi gün kitap fuarında imza günü olduğu için muhabbeti kısa kestik, 10 gibi eve döndük ve biraz TV karşısında oyalandıktan sonra yattım.

Pazar sabahı ev sahibemiz Burcu bize boyoz pişirdi. Hep merak etmiştim. Tadı gerçekten güzel. Yalnız bunu yumurta ile nasıl yediklerini anlamadım, zaten tek başına son derece dolgun ve doyurucu bir lezzeti var.

Türk kahvesi keyfinden sonra saat bire doğru kent merkezine gitmek için evden çıktık. Erken çıkmamız iyi olmuş, Fuar Alanı’nın olduğu bölge mahşer yeri gibiydi, İstanbul’dakine benzer bir park sorunu vardı, neyseki çekim yasası ile sipariş etmiş olduğum park yerine arabayı park edip fuar alanının içine daldık.

23 Nisan çocuk şenlikleri ile birleşince fuar alanı çok kalabalık olmuş. Kitap fuarını sora sora bulduk. Bizim kızlar lunaparkı görünce kitap fuarına gelmek istemediler, ben imza gününe gittim, Özge kızları lunaparka götürdü.

Yitik Ülke standında yerimi aldığımda saat 14.00 olmuştu bile. İstanbul kitap fuarı ile kıyaslandığında hareketsiz bir imza günü yaşadım. Toplam 10 tane kitap imzaladım sanırım, onlarında 5 tanesini arkadaşlarım aldı. Zaten birinci baskıdan fazla kitapta kalmamış, daha büyük bir ilgi olsaydı muhtemelen okurlarımın kollarına geçici dövme şeklinde imzamı atacaktım.

Fuar bitimine İlker ve Esin’in yanı sıra İzmir’de yaşayan bankacı dostum Doğa da geldi. Özge, Burcu, kızlar biz hepimiz çıkışta Kordon’a gittik.

Kordon denilince muhtemelen İzmir’in en güzel yerinden bahsediyoruz sanırım. En güzel yerler, en güzel insanlar burada arzı endam ediyorlar. Bizde Şamdan Cafe’de oturduk, bira, midye, patates keyfi yaptık, saat yediye doğru kalktık.

Akşam şarap ile evde bir kutlama daha yapıp ertesi gün yola çıkacağımız için erken yattık. Pazartesi sabah kahvaltı ve kahve keyfinin ardından yola çıktık, rahat ve keyifli bir yolculuk ile bu kez Topçular araba vapuru ile gelmemize rağmen 6 saatte İstanbul'a vardık.

İzmir çok güzel bir kent, burayı İstanbul’un hafta içi durumu ile kıyaslayabilirsiniz. Hani mesai saatlerinde herkes çalışırken emekliler ve ben İstanbul’un keyfini çıkarıyoruz ya İzmir sanki sürekli öyle. Bir kere İstanbul ile kıyaslandığında nispeten ufak, Konaktan Karşıyaka’ya 45 dakikada gidersiniz. İnsanlar sakin, huzurlu ve mutlu genel olarak. Bunu araba kullanma şekillerinden anlayabilirsiniz. Benden başka kornaya basan yoktu meselaJ.

Trafik İstanbul ile kıyaslandığında akıcı, yavaşda olsa bir şekilde akıyor ve istanbul’daki gibi tamamen durma noktasına gelerek insanı çıldırtmıyor.

Ev fiyatları gerek satılık gerek kiralıklarda İstanbul’a göre gayet uygun, yeni yapılan siteler son derece güzel. Yeme içme yerleri gayet çeşitli, hizmet iyi, fiyatlar adilane.

Birde yazın düşünün, Bir uçta Foça, diğer uçta Çeşme- Alaçatı, nereye gidersen git bir saat sonra masmavi tertemiz denizdesin, işte İstanbul’da bu yok. Eskiden vardı, değerini bilemedik, Bayramoğlu ve Kumburgaz taraflarını çöplüğe çevirdik.

Kısacası burası gerçekten yaşanacak kentlerin başında İstanbul ile birlikte ilk iki sırayı kesinlikle alır.  

Perşembe günü kişisel gelişim ile ilgili bir bültende görüşmek üzere şimdilik hoşçakalın. Sevgiler.


P.S.: Bültenler veya koçluk ile ilgili sorularınızı, önerilerinizi mert.cuhadaroglu@gmail.com adresine iletebilirsiniz.

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder