Merhaba; 28. hafta bülteni ile
birlikteyiz. Bu bültenimizde konfor alanının dışına çıkmaktan bahsedeceğiz.
Güvenli olan her zaman bizim için iyi olan mıdır, bunu tartışmak istiyorum
sizlerle. Umarım keyifle okur ve üzerinde düşünürsünüz.
Hayatını Seç kitabımla ilgili
olarak çok sayıda yazı yayımlandı, bunlardan bir tanesi özellikle hoşuma
gitmişti. Ferhat Uludere’nin Radikal Kitap Eki’ndeki yazısı beni güvenli
hayatını terk eden küçük burjuva olarak nitelendirmişti.
Hayatım boyunca özellikle de 40
yaşıma kadar hep güvenli olanın peşinden gittim. Ne istediğimi çok fazla
sorgulamadan işletme eğitimi aldım, çünkü o dönemde işletme eğitimi alanlar iş
bulma konusunda herhangi bir sıkıntı yaşamıyorlardı. Pazarlama masteri yapmaya
başladım, çünkü işletme üzerine yapacağınız bir master sizi iş konusunda daha
da güvenli bir alana taşırdı.
Üniversitede kalıp öğretim
görevlisi olma şansım vardı, çok da istiyordum aslında, insanlara bir şeyler
öğretmek hep ilgimi çekmişti, maaşı düşük diye yapmadım.
2 yıl bir denetim firmasında
çalıştıktan sonra en güvenli iş yeri olarak gördüğüm İş Bankasında çalışmaya
başladım. Bankacılığı sevip sevmemem üzerinde fazla durmadım. Güvenli olması
önemli ve yeterliydi.
40 yaşıma geldiğinde ise bambaşka
bir yola girerek sevdiğimin peşinden gitttim, yazarlık ve koçluk yapmaya
başladım.
23 Mayıs’ta İzmit’te düzenlenecek
olan Doğu Marmara İnsan Kaynakları ve İstihdam Fuarı’na davet edildim,
konuşmamın konusu “İşini Seç, Hayatını Seç”. Üniversite öğrencilerine meslek
seçimi konusunda bildiklerimi aktaracağım.
Konu biraz dağıldı farkındayım,
evet ne diyorduk, güvenli olan her zaman en iyi seçenek olmayabilir. Bunu fark
edip değiştirmek istediğinizde yapmanızı tavsiye edebileceğim şeylerden belkide
ilki ise konfor alanınızı tasvir edip dışına çıkmak için minik de olsa bir adım
atmak.
Konfor alanı, kendimiz ve hayat
hakkındaki düşünce ve inançlarımızla oluşturduğumuz güvenli bölgemizdir. Diğer
bir deyişle, kim olduğumuz ve dünyayı nasıl algıladığımızdır.
Mevcut düzenimizi bozmadan,
minimum bir çaba ile ortalama bir performans göstererek yaşadığınız ve büyük
riskler almadığınız güvenli alandır.
Her insanın her konuda farklı
konfor alanları vardır. Aşk konusundaki konfor alanınız uzun zamandır birlikte
olduğunuz ve artık herhangi bir şey hissetmediğiniz ancak alışkanlık nedeniyle
devam ettiğiniz ilişkiniz olabilir. İş konusunda konfor alanınız kariyerinizde
yükselemediğiniz ancak sizi asla işten çıkarmayacaklarını tahmin ettiğiniz
maaşlı işiniz olabilir.
Bu alanın içinde kendimizi
güvende hissederiz, çünkü karşımıza çıkabilecek olayların çoğu için bir karara
sahibizdir. Bu zannedildiği kadar iyi bir şey değildir çünkü bir sonraki adım
çoğu zaman insanlar ve olaylar için peşin hükümlü olmaya kadar gidebilir.
Bilinmeyen, insanları genellikle
korkutur, bildiğimiz veya bildiğimizi sandığımız zaman kendimizi güvende
hissederiz.
Yeni bir seçim yaparak konfor alanını terk etmek çoğumuzu korkutur, çünkü onun dışında ne olduğunu bilmeyiz. Bazen bu korkumuzun üstesinden gelip onun dışına çıktığımız, farklı davrandığımız durumlar olmuştur. Bir kez bunu yaptıktan sonra geriye dönüp baktığımızda neden o kadar beklediğimizi bir türlü anlayamayız.
Benim şu anda yaşadıklarım,
deneyimlediklerim bunun en güzel örneği işte. Yazı yazıyorum, koçluk yapıyorum,
insanlara faydalı oluyorum, keyif alıyorum ve bir şekilde geçimimi temin
ediyorum.
Haftasonu sahilde bir danışanıma
rastladım, çantasında benim kitabım duruyordu, ayak üstü biraz sohbet ettik,
nasıl bir mutluluk anlatamam. Güvenli alanın dışına çıkmasaydım asla gerçek
olmayacak bir hayal olarak kalabilirdi.
Sizinde peşinden gitmeyi ertelediğiniz
bir hayaliniz var mı, güvenlik duvarlarının dışına çıkmayı düşünüyor musunuz,
küçük bir adım atmaya hazır mısınız?
Koçlukta danışanın kendisini
geliştirmek istediği bir konuda çok ufak, minicik bile olsa bir adım atması bu
açıdan çok önemlidir.
Açık uçlu mucize sorularla
(cevabı evet veya hayır olmayan) danışanı düşündürür ve sorundan ziyade çözüme
odaklanmasını sağlarız, çoğu zaman onu gelecekte isteğinin gerçekleşmiş olduğu
bir alana taşırız. Mucize sorularla danışanı mevcut kutusunun dışına çıkma
konusunda cesaretlendiririz. Daha sonra da çok ufak bir eylem adımı
planlamasını isteriz.
Bizler fiziksel bir dünyada
yaşayan ruhani varlıklarız, eylem aslında gerçekleştirmek için değil keyif
almak için var. Diğer yandan; bu bilgiyi tamamen unutmuş durumdayız ve en
azından yeniden hatırlayana kadar eylem adımları gerçekleştirmenin küçük de
olsa bir parçası olacak. Başlangıçta konfor alanının dışına çıkmak için,
sonrasında hayali şekillendirmek için ve en sonunda keyfini çıkarmak için.
Peki bu adımı atmak için
ihtiyacımız olan şey nedir?
Bir şeyi gerçekleştirmek
konusunda kalbimizden gelen kuvvetli bir isteğin dışında tek ihtiyacınız olan
güvenmek. İlginç değil mi? Güven alanının dışına çıkmak için tek ihtiyacınız
olan yine güven. Ama biraz farklı bir güven. Kendinize, Tanrı’ya/Evren’e,
ailenize, arkadaşlarınıza ve hiç tanımadığınız insanlara, geleceğe güvenin.
Kendinizi boşluğa bıraktığınızda
aslında düşmeyeceğinizi, ya yeni bir yol belireceğini yada mutlaka bir dala tutunacağınızı fark
edeceksiniz. Matrix filminde anlatıldığı gibi.
“Orada olduğunuzu biliyorum. Sizi
hissedebiliyorum. Korktuğunuzu biliyorum. Bizden korkuyorsunuz. Değişimden
korkuyorsunuz. Gelecekte ne olacağını bilmiyorum. Size nasıl biteceğini
söylemek için gelmedim. Nasıl başlayacağını söylemek için geldim. Telefonu
kapatacağım. Ve sonra bu insanlara, sizin, onların görmesini istemediğiniz şeyi
göstereceğim. Onlara bir dünya göstereceğim sizin olmadığınız bir dünya.
Kuralların, kontrolün, sınırların ve sınırlamaların olmadığı bir dünya. Her
şeyin olabileceği bir dünya. Buradan nereye gideceğinizi size bırakıyorum.”
(Neo)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder