25 Nisan 2013 Perşembe

Her şey bakış açılarından ibaret, 29,5. Hafta bülteni


 
Merhaba, perşembe günlerine özel kısa ara bülten ile birlikteyiz. Bu yazımızın konusu pek çok şeyin aslında sadece bakış açısından ibaret olduğu gerçeği ile yüzleşmek. Umarım keyifle okur ve üzerinde düşünürsünüz.

Bu bültenin bir özelliği var, 29 haftada 10.000 görüntülenmeyi aştık, bu benim için önemliydi. Yazılarımı okuduğunuz ve paylaştığınız için teşekkür ederim.

Şimdi gelelim bülten konumuza.

İzmir Kitap Fuarı’ndaki imza günüme 10 kişi geldi, bunlardan 5 tanesi arkadaşımdı, kitaplarımı imzaladım, arkadaşlarımla uzun uzun sohbet ettim, standdaki görevli ve yazarlarla edebiyattan ve kitaptan bahsettik. şarap vardı, çikolata vardı, 2 saat su gibi aktı geçti.

Tabloyu görünce oluşturduğum bakış açım şu şekilde idi: Henüz Türkiye çapında bir yazar değilim, ileride olacağım. Yayınevim beni imza günü etkinliğine davet etmiş, geldim buraya kadar, İzmir zaten çok güzel bir kent, dostlarımız var, kısa bir tatil yapıyoruz ailecek, 1 kişi bile gelse tanışır, sohbet eder, kitabını imzalarım.

Bu bakış açısı nedeniyle İzmir Kitap Fuarı ve genel olarak İzmir gezisi bende güzel bir anı olarak kalacak.

Martin Seligman’ın meşhur bir sözü vardır: “It’s not our failures that determine our future success, but how we explain them to ourselves.” Gelecekteki başarımızı belirleyen hatalarımız veya başarısızlıklarımız değil, onları kendimize ne şekilde anlatmayı seçtiğimizdir.

Bir başka bakış açısı ne olabilirdi, örnek: Tam bir fiyasko, o kadar duyuru yaptım, gele gele 10 kişi geldi, 5 tanesi arkadaşım zaten, bu iş asla olmayacak. Ben kim imza günü kim. Daha kırk fırın ekmek yemem lazım. Otur oturduğun yerde İstanbul dışına çıkma bir daha.

Bu bakış açısı ile muhtemelen İzmir tatilini de hayatımın en kötü tatillerinden birisi olarak kaydedecek ve hatırlayacaktım.

Bakış açılarımızın olabildiğince esnek ve bize hizmet eden şekilde olması çok önemli. Bunun kilit faktörlerinden bir tanesi şimşek hızıyla reaksiyon veren şartlandırılmış zihnimizi durdurmak veya dinlememek. Bir olay oluyor, geçmişteki datalardan hareketle otomatik düşünceler ve tepkiler hemen hazır, geriye çekilip bir iki saniye bile olsa düşünseniz muhtemelen farklı bir bakış açısı seçip farklı bir tepki verebileceksiniz ama yapmıyorsunuz.

Hayatta aldığımız en büyük risk hiç risk almamaktır ve reaksiyon verirken hiç düşünmeden bakış açılarına sıkı sıkıya tutunmak hiç risk almamakla eş anlamlıdır.

İnsan ilişkileri için de çok önemli bakış açıları. Çevremizdeki insanlar için kafamızın içinde oluşturmuş olduğumuz dosyalar var, etiketlemeye çok meraklı olduğumuz için dosyalar hayli kabarık. Bir şey söyledi mi, bir şey yaptı mı otomatik reaksiyon hazır, bakış açısını değiştirsek farklı bir tepki verebileceğiz belki ama ne gezer.

Tanımadığımız insanlar için bile fiziksel özellikleri, konuşma şekilleri ve duruşlarından kaynaklanan bakış açılarına sahibiz.

Peki bakış açıları niye bu kadar önemli. Hayatımızda yolunda gitmeyen bir şeyler varsa ve onları değiştirmek istiyorsak bakış açılarını değiştirmemiz kesinlikle fark yaratır.

Reaksiyon süresi bırakarak ve sıfırdan düşünerek farklı bakış açıları seçebiliriz, özellikle de bizi rahatsız eden konularda.

Örneğin belli bir kişi veya olaya öfke ile tepki veriyorsanız, tepki vermeden bir boşluk yaratarak daha farklı bir tepki vermeyi seçebilirsiniz.

Kimse özellikle sizi kırmak veya kızdırmak için bir şey yapmıyor, herkes kendi hayatını yaşıyor kendi bakış açılarına göre. Sadece bunu bile düşünmek için dursanız belki farklı bir tepki verebilirsiniz.

Seçim sizinJ.

Bakış açısını değiştirmenin bir başka boyutu da konfor alanının dışına çıkmaktır aslında. Daha önceki yazılarda bahsetmiştim, konfor alanı büyük riskler almadan içinde takıldığımız ve ortalama bir hayat sürdüğümüz yer işte. Konfor alanının duvarları ise bakış açılarıdır.

Duvarların dışına çıkmak için tüm cesaretimizi toplayıp bir yolunu bulmalıyız. Belki üzerinden atlamak aşağıdan gözüktüğü kadar tehlikeli değil. Denemeden bilemeyeceğiz. İlk seferinde başarısız olsak bile yine yeniden deneyebiliriz.

Kennedy’nin çok sevdiğim bir sözü var: Nothing worthwhile has ever been accomplished with a guarantee of success.” benim tercümemle, değerli olan hiçbir şey tam bir başarı garantisi verilerek yaratılmamıştır.

Farklı bakış açıları deneyimleyeceğiniz güzel bir hafta dilerim.

Haftanın koçluk sorusu: Doğumgününüzde, ailenizin sizi nüfusa bir yıl geç kaydettirmiş olduğunu öğrenseniz (sandığınızdan bir yıl daha yaşlısınız aslında) bu yıl neleri daha farklı yapardınız?


P.S.: Bültenlerle veya koçluk hizmetleri ile ilgili bilgi almak için mert.cuhadaroglu@gmail.com adresine yazabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder