Merhaba, perşembe günlerine özel kısa ara
bülten ile birlikteyiz. Bu yazımızın konusu pek çok şeyin aslında sadece bakış
açısından ibaret olduğu gerçeği ile yüzleşmek. Umarım keyifle okur ve üzerinde düşünürsünüz.
Bu bültenin bir özelliği var, 29 haftada
10.000 görüntülenmeyi aştık, bu benim için önemliydi. Yazılarımı okuduğunuz ve
paylaştığınız için teşekkür ederim.
Şimdi gelelim bülten konumuza.
İzmir Kitap Fuarı’ndaki imza günüme 10
kişi geldi, bunlardan 5 tanesi arkadaşımdı, kitaplarımı imzaladım,
arkadaşlarımla uzun uzun sohbet ettim, standdaki görevli ve yazarlarla edebiyattan
ve kitaptan bahsettik. şarap vardı, çikolata vardı, 2 saat su gibi aktı geçti.
Tabloyu görünce oluşturduğum bakış açım
şu şekilde idi: Henüz Türkiye çapında bir yazar değilim, ileride olacağım.
Yayınevim beni imza günü etkinliğine davet etmiş, geldim buraya kadar, İzmir
zaten çok güzel bir kent, dostlarımız var, kısa bir tatil yapıyoruz ailecek, 1
kişi bile gelse tanışır, sohbet eder, kitabını imzalarım.
Bu bakış açısı nedeniyle İzmir Kitap
Fuarı ve genel olarak İzmir gezisi bende güzel bir anı olarak kalacak.
Martin Seligman’ın meşhur bir sözü
vardır: “It’s not our failures that determine our future success, but how we
explain them to ourselves.” Gelecekteki başarımızı belirleyen hatalarımız veya
başarısızlıklarımız değil, onları kendimize ne şekilde anlatmayı seçtiğimizdir.
Bir başka bakış açısı ne olabilirdi,
örnek: Tam bir fiyasko, o kadar duyuru yaptım, gele gele 10 kişi geldi, 5
tanesi arkadaşım zaten, bu iş asla olmayacak. Ben kim imza günü kim. Daha kırk
fırın ekmek yemem lazım. Otur oturduğun yerde İstanbul dışına çıkma bir daha.
Bu bakış açısı ile muhtemelen İzmir
tatilini de hayatımın en kötü tatillerinden birisi olarak kaydedecek ve
hatırlayacaktım.
Bakış açılarımızın olabildiğince esnek
ve bize hizmet eden şekilde olması çok önemli. Bunun kilit faktörlerinden bir
tanesi şimşek hızıyla reaksiyon veren şartlandırılmış zihnimizi durdurmak veya
dinlememek. Bir olay oluyor, geçmişteki datalardan hareketle otomatik
düşünceler ve tepkiler hemen hazır, geriye çekilip bir iki saniye bile olsa
düşünseniz muhtemelen farklı bir bakış açısı seçip farklı bir tepki
verebileceksiniz ama yapmıyorsunuz.
Hayatta aldığımız en büyük risk hiç risk
almamaktır ve reaksiyon verirken hiç düşünmeden bakış açılarına sıkı sıkıya
tutunmak hiç risk almamakla eş anlamlıdır.
İnsan ilişkileri için de çok önemli
bakış açıları. Çevremizdeki insanlar için kafamızın içinde oluşturmuş olduğumuz
dosyalar var, etiketlemeye çok meraklı olduğumuz için dosyalar hayli kabarık.
Bir şey söyledi mi, bir şey yaptı mı otomatik reaksiyon hazır, bakış açısını
değiştirsek farklı bir tepki verebileceğiz belki ama ne gezer.
Tanımadığımız insanlar için bile
fiziksel özellikleri, konuşma şekilleri ve duruşlarından kaynaklanan bakış
açılarına sahibiz.
Peki bakış açıları niye bu kadar önemli.
Hayatımızda yolunda gitmeyen bir şeyler varsa ve onları değiştirmek istiyorsak
bakış açılarını değiştirmemiz kesinlikle fark yaratır.
Reaksiyon süresi bırakarak ve sıfırdan
düşünerek farklı bakış açıları seçebiliriz, özellikle de bizi rahatsız eden
konularda.
Örneğin belli bir kişi veya olaya öfke
ile tepki veriyorsanız, tepki vermeden bir boşluk yaratarak daha farklı bir
tepki vermeyi seçebilirsiniz.
Kimse özellikle sizi kırmak veya
kızdırmak için bir şey yapmıyor, herkes kendi hayatını yaşıyor kendi bakış
açılarına göre. Sadece bunu bile düşünmek için dursanız belki farklı bir tepki
verebilirsiniz.
Seçim sizinJ.
Bakış açısını değiştirmenin bir başka
boyutu da konfor alanının dışına çıkmaktır aslında. Daha önceki yazılarda
bahsetmiştim, konfor alanı büyük riskler almadan içinde takıldığımız ve ortalama
bir hayat sürdüğümüz yer işte. Konfor alanının duvarları ise bakış açılarıdır.
Duvarların dışına çıkmak için tüm
cesaretimizi toplayıp bir yolunu bulmalıyız. Belki üzerinden atlamak aşağıdan
gözüktüğü kadar tehlikeli değil. Denemeden bilemeyeceğiz. İlk seferinde
başarısız olsak bile yine yeniden deneyebiliriz.
Kennedy’nin çok sevdiğim bir sözü var:
Nothing worthwhile has ever been accomplished with a guarantee of success.”
benim tercümemle, değerli olan hiçbir şey tam bir başarı garantisi verilerek yaratılmamıştır.
Farklı bakış açıları deneyimleyeceğiniz
güzel bir hafta dilerim.
Haftanın koçluk sorusu: Doğumgününüzde,
ailenizin sizi nüfusa bir yıl geç kaydettirmiş olduğunu öğrenseniz
(sandığınızdan bir yıl daha yaşlısınız aslında) bu yıl neleri daha farklı
yapardınız?
P.S.: Bültenlerle veya koçluk hizmetleri
ile ilgili bilgi almak için mert.cuhadaroglu@gmail.com adresine
yazabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder