Merhaba; 23. Hafta bülteni ile
karşınızdayım. Blogdaki yazı sayısı 40’ı aştı, eski yazılarda ele alınmamış
sizin için önemli bir konu var ise bana iletmeniz durumunda bir bültende ele
alabilirim. Her ihtimalde konu ile ilgili bildiklerimi size aktarırım. Bu haftaki
konumuz “potansiyelimi nasıl daha fazla kullanabilirim”. Umarım keyifle okur ve
arzu ederseniz bahsedilen yöntemleri uygularsınız.
Koçluk dediğimiz zaman pek çok tanımla
karşılaşıyoruz. Benim kendi tanımım, kişiyi istediği şeylerin önemli bir
kısmının zaman içinde olabileceğine ve yapabileceğine inandırmak. Daha klasik
bir tanım, değişim sürecinde kişiye profesyonel rehberlik etmek şeklinde.
Potansiyel kelimesinin kullanıldığı bir tanımı da var koçluğun. Kişinin
içindeki potansiyeli fark etmesini ve kullanmasını sağlamak. Bu hafta bu konu
üzerinde fikirlerimi paylaştım.
Potansiyel hepimizde var, ben hepimizin
dünyada en az bir konuda çok eşsiz olduğumuza inanıyorum, bu konuyu
bulabilenler genellikle daha başarılı, mutlu ve huzurlu bir hayat sürüyorlar.
Potansiyel hepimizde var ise onu niye
tam olarak kullanamıyoruz. Bunun bence en önemli sebebi iletişim kurmaktaki
eksikliklerimiz.
İletişim dediğimizde ben bunu ikiye
ayırıyorum, Kendimizle olan iletişimimiz ve diğer insanlarla olan iletişimimiz
şeklinde.
Kendimizle olan iletişimimiz, kafamızda
dönüp duran düşünceler ve senaryolar. Anda kalmayı başaramadığımız her zaman
kafamız düşüncelerle doludur, bunu
engellemenin bir yolu da yoktur, ama en azından istediğimiz şeyleri,
olmasını istediğimiz şekliyle düşünmek mümkündür.
Size keyif verecek bir rüya görecek
olsanız bu rüyanın nasıl olmasını istersiniz?
Kendimizle olan iletişimimizde
yaptığımız en büyük hata kötü senaryo yazımı. Çok ama çok kötü senaristleriz
çoğumuz. Ondan sonra da ortaya çıkan filmi yerden yere vurup duruyoruz.
Olaylara sadece kötü tarafından
yaklaşmak potansiyelimizi sınırlar.
Bir futbol sahası düşünün, kötü senaryo
yazımı ile kendi yarı sahanızda oynuyorsunuz, oysaki maçı kazanmak için gol
atmak lazım, siz rakip sahaya gitmiyorsunuz bile. Kendi yarı sahanızda al gülüm
ver gülüm takılıyorsunuz.
Yapmanız gereken şey “bu senaryom
gerçekten %100 doğru mu, başka nasıl ihtimaller olabilir?” sorusunun üzerinde
düşünmek ve mümkünse yazmak.
Danışanlarımla aramda geçen bazı
diyaloglardan örnek vermek istiyorum:
D1: Bu hafta işyerinde performans
görüşmesi vardı, beklentimin altında bir not aldım, patronum beni sevmiyor.
D2: Sevgilimle bu ay sadece bir kere görüşebildik, sanırım yakında ayrılacağız.
Olası bazı diğer senaryolara bakalım.
Beklentimin altında bir not aldım;
Ø
Patronumun
bana olan sevgisi ile objektif bir şekilde vermiş olduğu not arasında bağlantı
olamaz
Ø
Gerçekten
kötü performans sergilediğim bir
dönemdi, patronum bana hak ettiğim notu vererek aslında bana iyilik yaptı ve önümüzdeki
dönem daha iyi olmamın önünü açtı.
Ø
Geçen
dönem tam not almıştım, bir dönemde bana olan sevgisinde ne değişmiş olabilir
ki.
Ø
Benimle
uzun uzun konuştu, güçlü yönlerimi paylaştı ve beklentilerini sıraladı,
sevmiyor olsa bunları niye yapsınki.
Ø
Daha
geçen hafta iş yemeğinde benden övgüyle söz etmişti.
Bu ay sadece bir
kere görüşebildik;
Ø
Sevgilimin
işleri hiç olmadığı kadar yoğun, bana zaman ayırmak istediğini biliyorum
aslında
Ø
Geçenlerde
bir kere buluşmak için aradığında benim işim vardı, tamamen aklımdan çıkmış bu
Ø
Aslında
geçen Çarşamba akşamı buluşabilirdik ama dizi seyretmeyi tercih ettim
Ø
Beni
iş arkadaşlarıyla yemeğe davet etti, sıkılırım diye gitmedim
Ø
Önümüzdeki
ay beraber tatile gideceğiz, benden ayrılacak olsa niye tatile gitsin ki.
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Kafanızın içinde dönüp dolaşan
senaryoları şöyle bir masaya yatırın bakalım, başka hangi ihtimaller olabilir,
bir düşünün, ancak o zaman potansiyelinizi kullanmaya başlayabilirsiniz.
Bir olasılıklar denizinde yaşıyoruz ve
sürekli düşündüğümüz, dikkatimizi verdiğimiz şeyleri yaratma gücüne sahibiz.
Kafanızın içinde sürekli dönüp duran felaket senaryolarını değiştirmenin zamanı
gelmiş olabilir. Kendinize bir “field of dreams” yaratın. Bu arada izlemediyseniz
bu filmi de izlemenizi öneririm.
İletişim ikiye ayrılır demiştik,
kendimizle olan iletişimimiz ve diğer kişilerle olan iletişimimiz. Yukarıda kendimizle
olan iletişimimizi incelemiştik, şimdi kısaca diğer kişilerle olan
iletişimimizden bahsedeceğim.
Çok sık duyuyoruz, iletişim çağında
yaşıyoruz diye. Diğer yandan; insanlar arasındaki iletişimin bu kadar kötü
olduğu başka bir çağda olmamıştı herhalde, her türlü iletişim aracı var ama
gerçek iletişim yok.
Özellikle yaşı 35’in altında olan
danışanlarımdan bu konuda duyduklarım beni hem şaşırtıyor hem de üzüyor.
Bizim için önemli olan insanlarla mümkün
olan durumlarda fiziken görüşmeliyiz, bunun yerini hiçbir şey tutamaz ve fiziki
bir görüşmede ele alınması gereken konuları telefonda, mesaj veya mail ile
konuşmak aslında iletişim kurmamaktır.
Bir danışanımın nişanlısı başka bir
kentte yaşıyor ama aradaki mesafe çok da uzak değil. Rahatlıkla bir haftasonu
tatilinde görüşebilirler. Fakat bunu yapmak yerine kendilerince önemli olan
konuları mesaj veya maille iletmeye devam ediyorlar. Evlenmeyi planlıyorlar ama
bütün önemli kararlar telefonda alınıyor ve dolayısı ile zaman zaman büyük
kavgalar ediyorlar. Buluşmaya ve buluştuklarında önemli konuları konuşmaya
karar verdiklerinde bütün bu iletişim sorunu çözülecek. “Perdenin rengini
sorduğumda sanırım beğenmedi, beni beklemeye aldı”, “TV büyük ekran olsun
dediğimde gönderdiği mesajın sonuna gülücük eklememiş”, “mailime 3 saat sonra
yanıt verdi, bir konuyu özellikle yanıtlamamış gibi” sorunlar yaşanmayacak.
Bir başka danışanım annesinden özür
dileyecek. Önemli bir konu. Aralarında sadece bir boğaz köprüsü var ama bir
türlü görüşemiyorlar. İnsan annesinden onu görme ve konuşma ihtimali varken
telefonda özür diler mi, hele konu da gerçekten önemliyse. Vallahi benim aklım
almıyor gerçekten. Sonra “telefonda annem soğuk konuştu”, “acaba beni affetmedi
mi, hala bana kırgın mı” diye bir hafta kafayı ye. Yahu git sarıl annene, olay
çözülsün, belki özür dilemene bile gerek kalmaz.
Eskiden mektup yazmak diye bir olay vardı,
sonra onun yerini mail ve mesaj aldı. Tamam bunu anlıyorum ama mektup kime
yazılırdı, genellikle uzakta yaşayan ve görüşme ihtimalimiz az olan kişilere
yazılırdı. Sevgilinizle, ailenizle, arkadaşlarınızla en azından önemli konuları
yüz yüze görüşün. Bu tahmin ettiğinizden daha önemli bir fark yaratabilir.
Diğer insanlarla olan iletişiminizi
kuvvetlendirmek adına yüz yüze görüşmelerde yapabilecekleriniz konusunda da bir
iki şey söylemek istiyorum. Bu konu ilginizi çekiyorsa meta programlarla ilgili
bültenimi http://hayatinisec.blogspot.com/2013/02/patronumla-kaynvalidemle-sevgilimle.html
okuyabilirsiniz.
Konu konuyu çağrıştırdı, burada bir parantez açıyorum. Byron Katie’nin Work isimli bir
çalışması var, bu çalışmada kullanılan sorulardan bir tanesi ilişki
problemlerinde çok işe yarıyor, ben seanslarımda kullanıyorum, sizinle de
paylaşmak istedim.
İlişkimizin daha iyi olması için Annemin
/ Sevgilimin / Patronumun …………….. (yapmasına) ihtiyaç var.
Örnek veriyorum:
İlişkimizin daha iyi olması için
sevgilimin bana daha romantik davranmasına ihtiyaç var.
İlişkimizin daha iyi olması için
sevgilimin beni arkadaşları ile tanıştırmasına ihtiyaç var.
İlişkimizin daha iyi olması için sevgilimin
bana sürprizler yapmasına ihtiyaç var.
Şimdi aynı cümleleri “sevgilimin bana”
ibaresini çıkararak ve yerine “benim sevgilime” yerleştirerek ve fiilleri
düzelterek tekrar okuyun.
İlişkimizin daha iyi olması için benim
sevgilime daha romantik davranmama ihtiyaç var.
İlişkimizin daha iyi olması için benim
sevgilimi arkadaşları ile tanıştırmama ihtiyaç var.
İlişkimizin daha iyi olması için benim
sevgilime sürprizler yapmama ihtiyaç var.
Cümle yapısı biraz bozuk olabilir, sorun
değil, ana fikri anladınızJ.
İçinizden gelerek isteyerek yapacağınız
şeylerin birebir aynı formatta olmasa bile sizi mutlu edecek şekilde geri
döneceklerinden emin olabilirsiniz.
Görmek istediğiniz değişim siz olun,
gerisi kendiliğinden gelecektir.
Kapa parantez:))
Diğer insanlarla olan iletişimimizin
potansiyelimizle ne alakası var diyorsanız size şunu söylememe izin verin
lütfen.
Bugün dünyaya baktığınızda daha
başarılı, mutlu ve huzurlu olan insanların bir iki istisna dışında neredeyse
tamamı insan ilişkileri üzerinde uzmanlaşmış olan veya insan ilişkileri
mükemmele yakın olan kişilerdir.
Benzer şekilde hayattan keyif alan insanların
önemli bir kısmının çok iyi anlaştıkları geniş bir çevreleri vardır. Bütün
bunların altında ise insanlarla onlara değer verdiğinizi gösterecek bir şekilde
iletişim kurmak yatar, bunu yüz yüze görüşerek ve ben bu ilişkiye ne
verebilirim yaklaşımı ile yaparsanız büyük bir avantaj sağlarsınız.
Perşembe günü yeni bir yazıda görüşmek
üzere sevgilerimle.
PS: Bültende yer verilen konular ile
ilgili olarak mert.cuhadaroglu@gmail.com adresinden bana
ulaşabilirsiniz. Kişiye özel tam günlük koçluk ve kişisel gelişim semineri ile ilgili
tanıtım bültenini güncelledim. Yan tarafta Şubat ayı yazıları içinde
bulabilirsiniz.
Hayatını Seç isimli kitabımla ilgili
bilgi edinmek veya sipariş vermek için aşağıdaki linke tıklamanız yeterlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder