Merhaba, 22. Hafta bülteni ile
karşınızdayım. Geçen hafta kaldığımız yerden devam ediyoruz. Anda kalmak
teknikleri üzerine yazdım. Keyifle okumanızı ve uygulamanızı dilerim.
Geçen hafta yazılı şükür egzersizlerini
her gün karşılaşabileceğimiz “küçük” olaylar üzerinden yapmanın bizi anda
tutabilecek kilit noktalardan birisi olduğundan bahsetmiştik.
Güzel bir gün yaratmanın en güzel
yöntemlerinden birisi kesinlikle güne güzel bir sabahla başlamaktır. Peki biz
güne fiziksel olarak nerede başlıyoruz, yatak odamızda ve yatağımızda.
Bir sabah uyanınca 10 dakika boyunca
yataktan kalkmadan ama uyanık şekilde yatak odasında güne başlamadan nelere
şükredebilirim, hangi objeleri seviyorum ve bana neleri hatırlatıyorlar,
oturdum bunları yazdım.
İnanılmaz güzel ve enerjik bir gün oldu.
İşin daha da güzel kısmı, beynim yazdıklarımı “önemli” olarak algıladı ve
izleyen sabahlarda gözümü açar açmaz otomatik olarak bana hatırlatmaya başladı.
Aşağıda kendi yazımı paylaşıyorum, güzel bir sabah için en az bir kere yatak odanızda size keyif veren her şeyi yazıya dökmeniz yeterli. İzleyen sabahlarda ise tek yapmanız gereken normalde kalktığınız saatten 10 dakika önce uyanarak gözlerinizi çevrede dolaştırmak ve güne başlamadan küçük şeylerin tadını çıkarmak.
Benim yazım:
Yatağımızın sağ tarafındaki duvarda
büyük kızım Duru’nun yapmış olduğu çok güzel resimler var. Bir tanesinde
annesini çizmiş, bir diğerinde ise 4 kişilik tüm ailemizi. Bu resimlere bakmak
insanın içini huzurla dolduruyor. Yine aynı duvarda Kartalkaya’yı tanıtan çok
güzel resimlerle süslü bir gazete yazısı var. Önümüzdeki kış ailecek
Kartalkaya’da tatil yapmanın hayalini kuruyoruz ve bu bize büyük keyfi veriyor.
Hala aynı duvardayım ve güzel bir yazı
asılı. “Today the most important thing ise that I feel good”. Ben bunu şöyle
çevirmek istiyorum; “Bugün en önemli şey kendimi iyi hissetmem, yani anda
kalmam”.
Yatak cama bitişik ve açılabilen küçük
bir cam var, biraz araladığınızda ve dikkatle dinlediğinizde kuş seslerini
duyup baharın geldiğini anlayabilirsiniz. Sadece Ülkemize değil kendi
hayatlarımıza da bahar gelmiş gibi.
Sol tarafta giysi dolabı var, bana ait
tarafın sürgülü kapağında vizyon panom asılı. Yelken yapan bir adamın resmi,
birbirini sevdikleri her hallerinden belli olan çiftlerin fotoğrafları, tropik
bir ada, ağaca kurulmuş hamak, bir kruvaziyerin jakuzili balkonu, kimbilir
yolculuk nereye, iyi bir koçun özelliklerinin sıralandığı tablom.
Giysi dolabının açık kapaklarının
birisinin arkasından giymekten hala keyif aldığım gömleklerim gözüküyor, onları
özellikle o şekilde yerleştiriyorum.
Dolabın üst tarafında yolculuğa çıkmaya
hazır bir bavul, 15-20 dakika içinde herhangi bir yere gitmek için
hazırlanabilirim. Sol tarafımda bir gece lambası, gece yatağımda istediğim
zaman ışığını açabilirim.
Bazı geceler yatmadan önce kitap okurken
bu ışıktan faydalanıyorum. Yatmadan önce bana keyif veren bir kitaptan 5-6
sayfa okumayı seviyorum. Sonra gözlerim kapanıyor, kitabı komodinin üzerine
bırakıyor ve ışığı kapatıp uykuya dalıyorum.
Odanın lambası daha doğrusu avizesi çok
güzel. Basit bir cam fanus içinde sarkan renkli taşlardan oluşuyor. Yeni
evlendiğimizde Şişhane’de bir avizeciye gitmiş ve şeklini çok beğenmiştik.
Lakin aynı zamanda taşların rengi ve sıralanışı daha farklı olsa çok daha güzel
olabilirdi diye düşünmeden de edemedik. Hayatını bu meslekte geçirmiş olan
yaşlı usta bize dönerek “evladım, ben çok yorgunum, isterseniz size renkli
taşlar vereyim, kendi avizenizi kendiniz yapın” dediğinde ise çocuklar gibi
sevinmiştik.
2-3 saat uğraşıp eve kendi yaptığımız
avize ile geldiğimizde mutluluk yüzümüze yapışmış gibiydi.
Gözlerimi odada dolaştırmaya devam
ediyorum, kapının üzerinde daire şeklinde düz ve basit bir ayna var. Evet, bir
feng shui objesi. Bir dönem feng shui ile ilgilendiğimizi, eve bir uzman
çağırdığımızı ve dekorasyon önerilerini dinlediğimizi hatırlıyorum. Çok uzak
zamanlarda kalmış olan bu hatırayı anımsamak zihnimi açıyor adeta.
Yatak odasının kapısı açık, biliyorum ki
kızlar yataklarında uyuyorlar. Birazdan Duru uyanacak, tüm tembihlerimize
rağmen ayağına çorap sırtına yelek giymeden salona geçecek, bende öyle
yapardım, peşimden seslenen annem geldi aklıma şimdi.
Duru televizyonu açacak salonda, biz
uyanmayalım diye sesini kısacak ama biz yine de duyacağız. Az sonra küçük Ada
uyanacak, tek başına yatağından inemediği için “annneeee, aşağı” diye
seslenecek. Beni görünce şaşıracak, onu kollarıma alıp yere bıraktığımda
“yaşasın” diye bağırarak içeri koşacak.
Özge uyanacak, kızlara peynirli krep
hazırlamaya başlayacak, meyve sıkacağının sesi Frank Sinatra şarkılarına
karışacak ve güzel bir gün daha başlayacak.
Sizin gününüz nasıl başlasın
istiyorsunuz, hadi yatak odasına gidin ve aynen benim yaptığım gibi yazın,
sadece bir kere yapmanız yeterli ve ilk sabahınızdan itibaren mucizevi etkisini
hissedeceksiniz.
Perşembe günü yepyeni bir konu ile
birlikte olacağız.
Görüşmek üzere, şimdilik hoşçakalın.
PS: Bültende yer verilen konular ile
ilgili olarak mert.cuhadaroglu@gmail.com adresinden bana
ulaşabilirsiniz. Kişiye özel tam günlük koçluk ve kişisel gelişim semineri ile
ilgili tanıtım bültenini güncelledim. Yan tarafta Şubat ayı yazıları içinde
bulabilirsiniz. Geçen hafta Skyturk kanalında katıldığım programın linkini beni
sadece blogtan takip eden kişiler için
aşağıda tekrar paylaşıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder