28 Ocak 2013 Pazartesi

bir şeyi isterken nasıl olacağına takılmamak - 17. hafta bülteni


Merhabalar;

Bugün sizlere bir hikaye anlatmak istiyorum, yakın zamanda kendi başımdan geçmiş olan gerçek bir hikaye.

Ben bunu “isteklerimizin nasıl olacağına takılmamak” olarak adlandırdım, siz isterseniz farklı bir sonuca varıp farklı bir isim verebilirsiniz.

Herkesin bu hikayeden kendi adına farklı çıkarımlar yapabileceğini düşünüyorum.

2012 yılının ortalarında bankada çalışmaya devam ederken bir yandan da yıllık izinlerimde koçluk okuluna devam ediyordum. Okulda iken bir gün öğretmenlerimizden Zerrin Hanım bana kişisel gelişim konusunda en çok istediğim şeyin ne olduğunu sordu, bende “ne zaman nasıl olur bilmiyorum ama ileride bir gün mutlaka motivasyon konuşmacısı olmak istiyorum” diye cevapladım.

Zerrin Hanım bunu yapabileceğime inandığını ve ilk konuşmama kendisini de davet etmemi söyledi.

O gün buna ilişkin detaylı bir hayal kurdum, nasıl bir an olacağını düşündüm ve sınıfta anlattım, ne yalan söyleyeyim oldukça ilerki zamanda geçen bir hayaldi, yakın zamanda olabilirliği pek yokmuş gibi geliyordu, ama üzerinde fazla da durmadım açıkçası, sonra da kitabıma, koçluk yapmaya odaklandım ve bu hayalimi tamamen unuttum gitti.

Bu yıl Ocak ayının ilk haftasında aracımın kış lastiklerimi taktırmak için lastik bayiine gittim (evet, geç kaldım, biliyorumJ). 3 yıldır çalıştığım bir yer burası, belli bir ücret karşılığında lastiklerinizi saklayarak değişimini yapıyorlar.

Bayiinin sahibi Osman Amca ile muhabbetimiz iyidir, kendisi çok tatlı dilli, bilgili ve kültürlü bir insan olup sohbetinin tadına doyum olmaz. O günde çaylar söylendi, lastikler değiştirilirken biz de sohbete başladık.

Osman Amca kendi çapında iyi bir yatırımcı olup finansal gelişmeler hakkında konuşmayı çok sever. Bana “banka sektöründe işlerin genel olarak nasıl gittiğini, son ekonomik gelişmeleri nasıl yorumladığımı” sordu.

Bir an aklımdan geçti, Osman Amca’ya bankadan ayrıldığımı söylemesem mi acaba, şimdi kesin üzülür, kararımı eleştirebilir. O an bir seçim anı geldiğini hissettim, dedim ki Osman Amca’ya “ben bankadan 3 ay önce ayrıldım, yazarlık ve koçluk yapmaya başladım”.

Osman Amca beni şaşırtan bir tepki verdi açıkçası hiç beklemediğim, “iyi yapmışsın, aferin” dedi, “peki sen Kemal Beyi tanıyor musun” diye sordu.

Tanımadığımı ifade ettim, “yahu” dedi “nasıl tanımazsın, kendisi uzun yıllardır bu işi yapan çok başarılı bir koçtur.” Biraz da utandım açıkçası.

Hemen yanımda Kemal Beyi aradı cep telefonundan ama ulaşamadı, o beni sonra arar mutlaka diyerek telefonu kapadı.

İşim bitip eve döndüğümde çocuklarla oynamaya başladık, konu aklımdan çıkmıştı sanırım, sonra akşam saatlerinde telefonum çaldı, açtım, arayan Kemal Bey’di. Beni aramasına çok şaşırdım açıkçası, o kim ben kim, bir tarafta sektörün duayenlerinden birisi diğer tarafta yeni yetme bir koç.

“Ortak noktamız çokmuş seninle” diye başladı, evet ikimiz de Beykozluyuz ve ikimiz de gençliğimizde basketbol oynamışızJ. Keyifli bir konuşma oldu ve buluşmaya karar verdik.

Bir hafta sonra Kemal Ağabey ile buluştuk, koçluk ve yazarlık üzerine çok keyifli bir sohbet yaptık. Beni bir hafta sonra yapacağı küçük çaplı bir etkinliğe davet etti.

Aradan bir hafta geçti, Kemal Ağabey ile buluştuk ve beni Müge Hanım ile tanıştırdı. Müge Hanım da diğer konuların yanı sıra grup koçluğuna dair çalışmalar yapan çok hoşsohbet ve tatlı bir hanım. Ona hikayemi olabildiğince detaylı olarak anlattım ve kendisi de büyük bir dikkatle beni dinledi.

Etkinlik çok güzel geçti, elektriklerin kesilmesi bile neşemizi bozmadı.

Ertesi hafta tanımadığım bir hanımefendiden bir mail aldım. Neslihan Hanım, hikayemi Müge Hanımdan dinlediğini ve etkilendiğini, kendisinin bir koçlar derneğinde üye olduğunu ve Şubat veya Mart ayında yapacakları aylık toplantıda benim konuşmacı olarak yer almamı arzu ettiğini ifade etti.

Seve seve katılacağımı belirttim.

Olur olmaz orasını bilemem, olursa harika olur, olmazsa da başka bir fırsat ortaya çıkar. Bu kısmı çok önemli değil.

Şimdi nereden nereye, lastik değiştirirken yaptığımız bir sohbet beni en büyük hayallerimden birisinin ilk basamağına taşıyor.

Ben böyle bir planı 40 yıl düşünsem yapamazdım vallahi, sizi bilmiyorum.

Nasıl olacağına odaklanmaktan ziyade olabileceğine inanın ve fırsatları gözlemleyin.

Göreceksiniz imkansız sandığınız pek çok şey aslında imkansız değildir.

Hayata güvenin ve kendinizi ona teslim edin.

Çocuklar bir şey istediklerinde veya hayal ettiklerinde asla nasılına takılmazlar. Bizlerde bunu hatırlamalıyız, nasıl olacağı büyük ölçüde bizim işimiz değildir ve seçenekleri kısıtlamaktan başka bir işe yaramaz. Tanrı/Evren, teslimatı en doğru şekilde yapacaktır.

Büyüdükçe değişiriz, bizi sınırlandıran inançlarımız, korkularımız artar. Çocuklar gibi nasılına takılmadığınızda ve anda kalmayı seçtiğinizde istediğiniz bir şeyi yaratmak çok daha kolay olacaktır.

Bir isteğimizin olmasının, yani gerçekleşmesinin pek çok farklı yolu olabilir, biz bunlardan sadece bir ya da ikisine odaklanır ve diğer yöntemleri görmezden gelirsek istediğimiz şeye sahip olamayabiliriz veya sahip olma süremiz gereksiz yere uzar.

Genel olarak bir şeyin nasıl olacağına çok takılmayın, bu konuyu biraz da oluruna bırakın, siz sadece olma seçiminizi yapın ve fırsat ortaya çıkınca küçücük bir adım atın yeter.

Peki bunun sınırı nedir, isteğimizin nasıl gerçekleşeceğini hiç mi düşünmeyelim? Bu konuda size verebileceğim tek tavsiye şu, isteğinizin nasıl olacağını düşünürken kendinizi resmin içinde net olarak görebiliyor ve keyifli duygular yaşıyorsanız devam, ne zaman ki resmin içinde kendinizi göremiyorsunuz ve keyif durumunuz kötüye gidiyor, nasıl olacağını kurgulamayı bırakın.

Ben istesem, bütün tanıdıklarımı devreye soksam, bir yıl planlasam bunu ayarlayamayabilirdim.

Kalbinizi titreten, kuvvetli bir isteğiniz olduğunda bunu her gün düşünmek veya dile getirmek zorunda değilsiniz.

Tanrı/Evren siz nasıl adlandırıyorsanız siparişinizi bir seferde alır ve onu sizin için hazırlamaya başlar. Sizin tek yapmanız gereken isteklerinizin gerçekleşeceğine inanarak keyifli bir şekilde beklemekten ibarettir, yani güvenmektir.

Güvenin, kendinize güvenin, Tanrıya güvenin. Güvenin olmadığı yerde her zaman daha fazla direnç ve çaba olacak ve sonuçlar daha zor ve geç gelebilecektir.

Sevgiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder