Mutlu ve huzurlu olmadığınız sürece
başarılı da sayılmazsınız. Bu aralar benimsediğim, içimde yaşattığım bir söz.
Kurumsal işimden ayrılıp yazarlık ve
koçluk yapmaya başladığımdan beri en sık muhatap kaldığım soru “Sana
inanamıyorum, nasıl oldu da hayalinin peşinden gidecek cesareti buldun, şimdi
daha mutlu musun?”. Tercümesi hayatımı nasıl seçtim ve seçtimde ne oldu?
İşten ayrılalı 3,5 ay, kitabım piyasaya
çıkalı 2,5 ay olmuş, bir ara dönem bilanço çıkarmanın zamanı gelmiş bana göre. Ne
kadar mutlu ve huzurluyum, ne kadar başarılıyım? İşin içine biraz kişisel
gelişim ve koçlukta kattım ister istemez, ortaya karışık bir bülten çıktı,
bakalım beğenecek misiniz?
Evet, çok mutluyum ve çok daha
huzurluyum kendimi eski halimle kıyasladığımda. Yapmak istediklerimin hepsini
henüz gerçekleştirmedim, bazı şeyler benim istediğim süratle ilerlemiyor, ama biraz
sabır gösterip elimdekilere ve yaptıklarıma odaklandığımda kendimi başarılı
görüyorum ve yeni fırsatlar çıkarıyor hayat karşıma.
“Hayatımı nasıl seçtim” sorusunun benim
için cevabı aslında çok basit, “gelecekte nasıl bir yaşam sürmek istiyorum?”
sorusunu yönelttim kendime ve cevabını bulmak için kendime zaman tanıdım, insanların hayatlarına dokunarak yaşamak
istediğimi keşfettim önce, sonra da bunu iyi yapabileceğimi düşündüğüm ve aynı
zamanda keyif aldığım yazarlık ve koçlukla birleştirdim. İyi yaptığınızı
düşündüğünüz şeyler ile yaparken keyif aldığınız şeylerin kesişim kümesinden
inanılmaz hazineler çıkartabilirsiniz, bir düşünün derim.
Hala kendime sorular sormaya devam
ediyorum, çünkü biliyorum ki cevap var olmasa soru da olamaz, soru olduğuna
göre cevap da vardır.
Geçenlerde bir konferansa katılana kadar
yaptığımın koçluk açısından teknik açıklamasını bilmiyordum. Orada öğrendim ki;
güven aralığını sıfırlayıp kendimi
hayata teslim etmişim. İyi ki de öyle yapmışımJ.
Merak etmeyin ne olduğunu anlatacağım,
belki sizin de peşinden gitmek için biraz daha cesaretlendirilmeye ihtiyaç
duyduğunuz bir hayaliniz vardır.
Dr. Brene Brown bu konuda demiş ki: Güven aralığını sıfırlamak; kırılgan,
savunmasız olmaya cesaret edebilmek, herkesle bir bağlantı halinde olduğumuza
ve yalnız olmadığımıza güvenmektir.
Radikal Kitap ekinde kitabım hakkında
bir yazı hazırlamış olan Ferhat Uludere’nin benimle ilgili tespitleri de büyük
paralellik arz ediyor (http://kitap.radikal.com.tr/Makale/bir-kitap-hayat-degistirir-mi-351016).
Neyse biz konumuza dönelim. Utanç duyma
korkusu, hayatımızı seçme konusunda bize lazım olan cesaret ve güvenin önündeki
en büyük bariyerimizdir, aynı zamanda hata yapma özgürlüğümüzü de ortadan
kaldırır.
Güven aralığını
sıfırlamak
demek; mükemmelliyetçi olmayı bırakıp olana
güvenmektir, kesin ve emin olma durumunu terk ederek karşılaştırmalardan
vazgeçmektir.
Çözüm ise bence; utanma duygusunu
oluşturan beklenti ve endişeler konusunda bir farkındalık yaratarak,
yaşayacağımızı düşündüğümüz şeyleri kendimizle konuşmakta ve/veya yazmakta
bulunabilir.
Yeni hayatıma geçmeden ve cesaretle bir
adım atmadan önce bu egzersizi ben gerçekten defalarca yaptım, detaylar için “Hayatını Seç” isimli kitabımın 126. ve
130. Sayfaları arasındaki bölümü okumanızı öneririm.
Bir anlamda güvenliği daha az olan yeni
hayatımda, en çok sevdiğim şeylerden bir tanesi güne ailemle beraber kahvaltı
yaparak başlamak sanırım. Genelde menüyü küçük kızım Ada’nın zevkine göre
dizayn ediyoruz; peynirli minik krepler ve portakal suyuJ.
Bankadan kazandığım paranın yarısını
ancak kazanıyorum henüz, ama güne bu şekilde başlamak da kesinlikle çok güzel.
Eski hayatımda olup şu anki hayatımda
olmadıkları için sıklıkla şükrettiğim 3 şey var; işe gidip gelmek için günde 3
saatimi trafikte harcamak, sabahın köründe uyanıp traş olup takım elbise giymek
ve mesai saatlerine bağlı olmak. Zamanı kendimin yönettiği yeni hayatımı çok
ama çok seviyorum.
En önemlisi çok daha huzurlu, mutlu,
keyifli ve sağlıklıyım, mücadele etmekten (direnç göstermekten) uzlaşı
ortamına, kaostan anlayış ortamına geçtim; dengemi buldum, e daha ne olsunJ. Kısacası kendimi önce mutlu ve huzurlu,
sonra da başarılı hissediyorum.
Bir şey değiştiğinde bazen her şey
değişir ya bana da öyle oldu sanırım, işimi değiştirdim, hayatım değişti. Bu
nedenle her şeyi değiştirmek istiyorsanız bir şeyi değiştirmekle
başlayabilirsiniz.
Koçluk seanslarına başlarken
danışanlarıma sorarım, “hayatının hangi alanında yapacağın bir değişiklik ve
kendini bu konuda biraz daha iyi hissetmen, diğer bütün alanları da olumlu
etkileme kapasitesine sahip?” Sizde bu sorunun cevabı üzerinde düşünüp bir
yerlerden başlayabilirsiniz.
Ne demiştik, eskisi gibi para
kazanmıyorum henüz, geçenlerde bir danışanımla sohbet ediyorduk, sanatla
ilgilenmek istediğini ve yetenekli olduğunu, diğer yandan kurumsal hayatta
kazandığı para ile sağladığı lükslere bağımlı olduğundan bahsediyordu.
Ben öyle değilmişim demekki, eskisi
kadar sık dışarı çıkmıyoruz, biraz tasarruf yapıyoruz, bu dönem daha çok evde
zaman geçirdiğimiz bir dönem ama onunda keyifli yanları çok fazla açıkçası.
Çocuklarla beraber daha çok oyun oynuyoruz, evde yemek hazırlıyoruz hep
beraber, akşamları da çocuklar yattıktan sonra DVD geceleri yapıyoruz.
Birisi bana ayda 20bin TL
kazanabileceğim bir iş teklif etse bile tekrar kurumsal hayata döneceğimi
sanmıyorum, onlarsız yapabileceğim şeyleri yapmak adına bir kez daha aynı
hataya düşmeyeceğim.
Bu arada; bugün yeni bir iş teklifi
aldım, henüz hiçbir şey belli değil ve detayları paylaşmam uygun olmaz.
Freelance danışmanlık ve eğitmenlik yapabilirim bir proje kapsamında.
Kesinleşirse sizlerle de paylaşacağım elbette.
Diğer yandan; sosyal hayat anlamında insan
aynı şeyleri yaptığı zaman aldığı keyif zaman içinde azalıyor tabii ki; üçüncü
dilim çikolatalı kekin ilk dilime göre daha az lezzetli gelmesi gibi. Yapılan
aktiviteleri çeşitlendirmek faydalı olabilir. Henüz yapmadığım ama yapmak
istediğim o kadar çok şey var ki hala, sıkılacağımı hiç sanmıyorum. Bahar ve
yaz ayları bu anlamda bana göre daha zevkli seçenekler sunuyor olacaklar.
Yeni hayatımda çok güzel olan bazı
şeyler benim seçtiğim mesleklerle de bir ölçüde ilgili tabii ki. Mesela okur mesajları
alıyorum, hiç tanımadığım bazen başka kentlerde yaşayan insanlar bana mesaj
atıp kitabımı çok beğendiklerini ve yeni kitaplarımı beklediklerini
söylüyorlar. Geçenlerde bir arkadaşım aradı, trende yolculuk ederken bir
başkasının dikkatle benim kitabımı okuduğunu görmüş. Bu nasıl bir mutluluk ve
keyif, gerçekten kelimelerle anlatamam.
Seanslarım bittiğinde de çoğu zaman aynı
duyguyu yaşıyorum, danışanlarımın güzel sözleri, onlardaki ilerlemeyi izlemek
çok zevkli.
Bir de kendi çapımda “celebrity” hayatım
var. TV ve radyo programları, röportajlar, vs. Onları da çok seviyorum ama
onlar işin süsü, esas olan işin kendisi elbette.
Uzun zamandır görmediğim bir türlü
görüşmeye fırsat bulamadığım insanlarla yeniden görüşmeye başlamak, bir bağ
kurmak inanılmaz keyifli.
Tabii ki eski iş arkadaşlarımı özlüyor
ve sık sık ziyaret ediyorum, en son çalıştığım yerde 5 yıl geçirip oradaki arkadaşlarımın
bir bölümü ile kardeş gibi olmuştum.
Bu süreçte çok güzel yeni arkadaşlıklar
ve hatta dostluklarda edindim. Ailem ve yakın arkadaşlarımın desteğini zaten
gördüm, ama beni hayal kırıklığına uğratanlar da oldu.
İşten ayrıldıktan sonra senin kitabını
şöyle alırım, böyle tanıtırım, sana şöyle yardım ederim diyen insanların bir
kısmı son 2 ayda ortadan kaybolduJ.
İyi de oldu. Çünkü Tanrı/Evren siz ne isim veriyorsanız, karşıma o kadar güzel
insanlar ve onların iyiliklerini çıkardı ki her şey bir şekilde dengelendi ve
istediğim gibi oldu.
Yanlış anladıklarım, kırdığım insanlar
da oldu. Yardım alma ihtiyacını ifade edemediğimizde ters tepkiler
verebiliyoruz bazen hepimiz.
Hayatımda hiç “kötü” şeyler olmuyor mu?
Oluyor elbette, sizlerin hayatında ne kadar oluyorsa bende de o kadar oluyor.
Ama ben hayatımda olan güzelliklere odaklanmayı, dikkatimi onlara vermeyi
seçiyorum, küçük bir ayrıntı gibi gelebilir ama büyük bir fark yaratabilir bu
bakış açısı hayatınızda. Bu nedenle size de tavsiye ederim.
Doğanın hareketlerine baktığınızda bir
döngü vardır, sadece mevsimlerin birbirini takip etmesi değil, rüzgar çıkar,
delicesine eser ve sonra bir anda sanki hiçbir şey olmamışcasına durur. Yağmur
yağar bardaktan boşanırcasına ama sonsuza dek sürmez, bir anda güneş yüzünü
gösterir bulutların arasından, hatta şanslıysak gökkuşağı da görürüz. Hayat da
böyledir, düz bir çizgide ilerlemez, doğal bir akışta kesintiler ve hatta bazen
gerilemeler de olabilir.
Ben hala bir öğrenciyim, her şeye bir
hediye gözüyle bakmayı öğreniyorum, her gün yeni bir şeyler öğrenip insanlarla
paylaşıyorum ve bundan büyük keyif alıyorum.
Sonuç olarak toparlamak gerekirse, eski
benle kıyaslandığında çok daha mutlu ve huzurluyum ve sırf bu yüzden
başarılıyım aslında. Bu ara dönemin sonunda kararım değişmedi; yine olsa yine
giderim, yine olsa yine yaparım ve yüreğini titreten bir isteği/hayali olan
herkese de kalbinin sesini dinlemesini ve peşinden gitmesini tavsiye ederim.
“İnsan sıkı tutmalı yüreğini, çünkü
gitmesine izin verirse çok geçmeden aklı da gider peşinden.” demiş Nietzsche.
Sevgiler.
Not: Perşembe akşamı yayınlanacak olan kısa
ara bültenin konusu (son anda bir değişiklik olmazsa) “aşkı hayatıma nasıl
çekerim, mış gibi yaparsam olur mu?”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder