Merhabalar, 15. Hafta bülteni ile
karşınızdayım. Bu hafta değişime yönelik korkulardan ve korku ile birlikte
ilerlemekten bahsedeceğim.
Önce çok kısa bir özet. 12. Hafta
bülteni ile başlayan yolculuğumuzda yeni yıl istek listemizi oluşturduk, daha
sonra isteklerimizin bir yıl içerisinde bize göre gerçekleşme ihtimallerini
belirledik, gerçekleşme ihtimalini düşük olarak gördüğümüz isteklerimize
ilişkin olarak olduğumuz kişide bir değişiklik yapmanın yararlı olabileceğini
fark ettik ve olduğumuz kişiyi değiştirmek dediğimizde daha çok düşünce, inanç
ve kararların değişimini kast ettiğimizi öğrendik. Geçen hafta düşünce, karar
ve inançların nasıl değiştirilebileceği konusu üzerinde durmuştuk, bu hafta ise
hem düşünce, karar ve inançların değişmesine bir örnek özelinde yaklaşacağız
hem de korkuları ve genel olarak onlarla nasıl baş edebileceğimizi konuşacağız.
Almış olduğumuz bir kararı değiştirerek
olduğumuz kişiyi nasıl değiştirebileceğimize dair seanslarımdan birisinde
yaşanmış gerçek bir örnek üzerinden gidelim. Belki burada kullanılan teknik ve
konu sizin için de bazı konularda faydalı olabilir.
Konu: işyerinde farklı bir göreve
yükselmek istemek
Koç: Ne olmasını istiyorsun, hayalin ne?
Danışan: Hayal gücümü ve yaratıcılığımı
kullanabileceğim, stratejik planlama yapabileceğim, ekip çalışması yapacağımız
bana uygun olduğunu düşündüğüm bir pozisyon var, o pozisyonu istiyorum. Ama
olmayacak bence.
K: Sence olmazsa niye olmayacak?
D: Diğer adayı tercih edeceklerini
düşünüyorum.
K: Sence niye diğer adayı tercih
edecekler, ilk aklına gelenler neler?
D: Ben yeterince pratik değilim.
Bazen inancımı yitiriyorum, devamını
getiremiyorum.
Kendi reklamımı yapmakta zorlanıyorum.
K: Bunlardan bir tanesini değiştirebilecek
olsan hangisini değiştirmek isterdin?
D: Pratik olabilmeyi isterdim.
K: İş hayatında pratik olmak dediğin
zaman tam olarak neyi kast ediyorsun, biraz açabilir misin?
D: Hızlı karar vermek, aldığım kararları
hızlıca uygulamak.
K: Hayatının diğer alanlarını
düşündüğünde hangi alanlarda sence pratik davranıyorsun?
D: Özel hayatımda oldukça pratiğimdir
aslında, söz konusu özel yaşamım olunca hızlıca karar alıp uygulayabiliyorum.
K: Bana bir örnek anlatabilir misin,
özel hayatına ilişkin, “pratik” hareket ettiğin.
D: İlk aklıma gelen, ev konusu var, kısa
bir süre önce hayalimizdeki evi satın aldık. Önce ne istediğimi ortaya koydum,
sonra fırsat ortaya çıkınca hızlı bir şekilde harekete geçip düşüncemi
uyguladım.
K: Özel hayatında pratik olduğunu ama iş
hayatında zaman zaman bunu istediğin ölçüde sergileyemediğini ifade ettin, iş
hayatını ve özel hayatını kıyasladığında bir alanda kullanıp diğer bir alanda
yapmadığın/yapamadığın başka neler var?
D: İş hayatında çok iyi bir strateji
uzmanıyım ama özel hayatımda bu konuda çuvalladığım durumlar oluyor açıkçası.
K: Sence bir alanda kullandığın bir özelliği diğer bir alanda kullanmıyor olmanın nedenleri ne olabilir?
D: Hiç düşünmedim, yani iş iştir sonuçta
ve orada kalır, özel hayat ise bambaşka bir konu, ben ikisini kesin çizgilerle
ayırıyorum.
K: Bunu nasıl yapıyorsun?
D: Cuma akşamı işten çıkarken blackberry
cihazımı kapatır ve pazartesi sabahına kadar işle hiç ilgilenmem. Benzer
şekilde işte iken özel hayatıma dair düşüncelerin zihnimi işgal etmesine izin
vermemeye çalışırım.
K: Bundan mutlu musun, her şey mümkün
olsa nasıl bir kurgu yaratırdın?
D: Aslında yapmak istediğim şey şu.
İşteyken kısa sürelerle bile olsa özel hayata dair bir şeyler yapmak istiyorum,
örneğin karımla uzun uzun telefonda konuşmak veya öğle tatilinde yemekten arta
kalan zamanda güzel bir filmin bir bölümünü izlemek isterdim. Benzer şekilde
evdeyken de bazen bir şey aklıma takıldığında veya verimli olabileceğini
düşündüğüm bir fikir aklıma geldiğinde oturup birkaç saat bununla ilgili
çalışmak isterdim.
K: Bunu yaparsan sence ne olur?
…İşteki ve evdeki kimliklerim karışır.
K: Kimliklerin karışırsa ne olur?
D: İşteki özelliklerimi evde, evdeki
özelliklerimi işte kullanabilirim.
K: Bunu yapmanın ne gibi faydaları olabilir?
D: Evde stratejik, işte pratik
davranabilirim sanırımJ
K: İşte pratik davranırsan ne olur?
D: O pozisyonu alma şansım artar.
Danışanımın fark etmeden yaptığı şey
şuydu. İşten çıktığı zaman beynine bir komut verip orada kullandığı
özelliklerini kapatıyordu, bir binanın ışıklarının belirli bir bölümünü
kapatmak gibi düşünün. Evden çıkıp işe giderken de tam tersini yapıp verdiği
bir komutla evdeki özelliklerinin bir bölümünü kapatıyordu.
Sizin de hayatta çok kesin çizgilerle
ayırdığınız konular varsa ve bir alanda kullandığınız bir özelliğinizi bir
başka alanda ihtiyaç duymanıza rağmen kullanamıyor iseniz lütfen bu konu
üzerinde biraz düşünün. Belki de biraz esnekliğe ihtiyacınız var, keskin
çizgilerinizi biraz yumuşatın, bu konuda küçük bir adım atın bakalım neler
olacak?
Esnekliğin gücünden faydalanın. Hangi
özelliklere sahip olursanız isteğiniz gerçekleşir? Bu özelliklerinizi sıralayın
ve bakın bakalım hayatınızın hangi alanlarında ne zaman bu özellikleri
kullanıyorsunuz veya geçmişte kullanmışsınız. Bu özelliklerinizi alıp bugüne
taşıyın ve değişiklik yapmak istediğiniz konuda kullanın.
Şimdi gelelim korku konusuna. Fobileri
bir tarafa bırakırsak; korku, endişe, kaygı gibi duygular kendilerini daha çok
değişim dönemlerinde gösterirler. Bilinmeyen hepimizi belli ölçülerde korkutur.
İlk yapmamız gereken korkmanın son derece normal olduğunu kabul etmek. Çünkü
korku dediğimizde aslında duygusal beynimizin işleyiş şeklinden bahsediyoruz.
Duygusal beynimiz ve onun bir fonksiyonu
olan ego, bizim güvenliğimiz için her şeyin aynı kalmasından yanadır. Duygusal
beynimizin olaylara yaklaşımı şu şekildedir: Tanıdıksa iyidir, tanıdık değilse
engellenmelidir.
Değişim dediğimizde adı üstünde tanıdık
olmayan farklı bir şey yapmaktan bahsediyoruz, bir değişim söz konusu olduğunda
duygusal beynimiz ilk tepki olarak bizi endişe, kaygı, korku gibi hislerle
engellemeye çalışır. Bunu bizim güvenliğimiz için yapar.
Bunu bilmek bize ne kazandırır, her
şeyden önce korkmanın doğal olduğunu, bir değişim söz konusu olduğunda herkesin
farklı ölçülerde korkabileceğini anlarız.
Peki, daha sonra neler yapılabilir.
Öncelikle odak değiştirmek; yapabiliyorsak
anda kalıp sadece yaptığımız şeyi düşünmek veya bunu yapamıyor isek bizi
korkutan her ne ise bundan farklı bir şeyler düşünmek tavsiye edilebilir. Ben
zihnimi boşaltmak istediğimde bir duvara tenis topu atıp tutuyorum, bu işe
yaramazsa tatil hayalleri kuruyorum, sevdiğim ve gitmek istediğim otellerin
internet sitelerini açıp özellikle müzik eşliğinde bir süre bunları izliyorum
ve odağımı değiştirmeyi çoğu zaman başarıyorum.
Bunu başaramıyor iseniz yani zihniniz değiştirmek istediğiniz konuda takılı kaldı ise bu durumda yapabileceğiniz ikinci şey ise; korktuğunun başına gelme ihtimali olduğunu kabul etmek. Senaryoyu en sonuna kadar oynatın bakalım, bu tekniği iyice rahatlayana kadar bir veya iki defa uygulayabilirsiniz.
Bir diğer yöntem ise değişiklik yapmak
istediğiniz konuda küçük adımlarla ilerlemektir. Sabırsız davranıp çok büyük
bir adım atmak istediğinizde karşılaşacağınız korku daha büyük olacaktır.
Duygusal beynimizi kandırmak için
vizyonlamayı da kullanabilirsiniz.
Beynimiz gerçekten yaşanan ile zihinde
yaratılan kuvvetli bir hayalin farkını anlayamaz ve nöron bağlantısı kurar,
yani kayıt yapar. Çok güçlü bir şekilde 5 duyunuzu içeren resimde kendinizi net
olarak gördüğünüz hayaller yarattığınızda nöron bağlantısı kurulur ve saklanır.
Daha sonra bunu fiziken yapmak istediğinizde duygusal beyniniz kendi kendine
sorar, tanıdık mı değil mi? Tercümesi, nöron bağlantısı var mı yok mu veya
kayıtlarda var mı yok mu? Kayıtları ayrıştıramadığı için de hayalinizle
oluşturduğunuz bağlantı nedeniyle tanıdık kabul edip sizi korku ile doldurmaz.
Yapmak istediğiniz değişiklik her ne
ise, bunu detaylı bir şekilde gözünüzde canlandırın. Her günün 5 dakikasını en
azından 3-4 haftalık bir süre boyunca buna ayırın. Daha sonra değişikliği
gerçekten yaptığınızda ne kadar kolay olabileceğine siz de şaşıracaksınız.
Bu haftalık bu kadar, önümüzdeki hafta
görüşmek üzere, sevgi ile kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder