14 Ocak 2013 Pazartesi

15. hafta bulteni / gerçek bir koçluk örneği + korkularla birlikte ilerlemek nasıl mümkün olur


Merhabalar, 15. Hafta bülteni ile karşınızdayım. Bu hafta değişime yönelik korkulardan ve korku ile birlikte ilerlemekten bahsedeceğim.

Önce çok kısa bir özet. 12. Hafta bülteni ile başlayan yolculuğumuzda yeni yıl istek listemizi oluşturduk, daha sonra isteklerimizin bir yıl içerisinde bize göre gerçekleşme ihtimallerini belirledik, gerçekleşme ihtimalini düşük olarak gördüğümüz isteklerimize ilişkin olarak olduğumuz kişide bir değişiklik yapmanın yararlı olabileceğini fark ettik ve olduğumuz kişiyi değiştirmek dediğimizde daha çok düşünce, inanç ve kararların değişimini kast ettiğimizi öğrendik. Geçen hafta düşünce, karar ve inançların nasıl değiştirilebileceği konusu üzerinde durmuştuk, bu hafta ise hem düşünce, karar ve inançların değişmesine bir örnek özelinde yaklaşacağız hem de korkuları ve genel olarak onlarla nasıl baş edebileceğimizi konuşacağız.

Almış olduğumuz bir kararı değiştirerek olduğumuz kişiyi nasıl değiştirebileceğimize dair seanslarımdan birisinde yaşanmış gerçek bir örnek üzerinden gidelim. Belki burada kullanılan teknik ve konu sizin için de bazı konularda faydalı olabilir.

Konu: işyerinde farklı bir göreve yükselmek istemek

Koç: Ne olmasını istiyorsun, hayalin ne?

Danışan: Hayal gücümü ve yaratıcılığımı kullanabileceğim, stratejik planlama yapabileceğim, ekip çalışması yapacağımız bana uygun olduğunu düşündüğüm bir pozisyon var, o pozisyonu istiyorum. Ama olmayacak bence.

K: Sence olmazsa niye olmayacak?

D: Diğer adayı tercih edeceklerini düşünüyorum.

K: Sence niye diğer adayı tercih edecekler, ilk aklına gelenler neler?

D: Ben yeterince pratik değilim.

Bazen inancımı yitiriyorum, devamını getiremiyorum.

Kendi reklamımı yapmakta zorlanıyorum.

K: Bunlardan bir tanesini değiştirebilecek olsan hangisini değiştirmek isterdin?

D: Pratik olabilmeyi isterdim.

K: İş hayatında pratik olmak dediğin zaman tam olarak neyi kast ediyorsun, biraz açabilir misin?

D: Hızlı karar vermek, aldığım kararları hızlıca uygulamak.

K: Hayatının diğer alanlarını düşündüğünde hangi alanlarda sence pratik davranıyorsun?

D: Özel hayatımda oldukça pratiğimdir aslında, söz konusu özel yaşamım olunca hızlıca karar alıp uygulayabiliyorum.

K: Bana bir örnek anlatabilir misin, özel hayatına ilişkin, “pratik” hareket ettiğin.

D: İlk aklıma gelen, ev konusu var, kısa bir süre önce hayalimizdeki evi satın aldık. Önce ne istediğimi ortaya koydum, sonra fırsat ortaya çıkınca hızlı bir şekilde harekete geçip düşüncemi uyguladım.

K: Özel hayatında pratik olduğunu ama iş hayatında zaman zaman bunu istediğin ölçüde sergileyemediğini ifade ettin, iş hayatını ve özel hayatını kıyasladığında bir alanda kullanıp diğer bir alanda yapmadığın/yapamadığın başka neler var?

D: İş hayatında çok iyi bir strateji uzmanıyım ama özel hayatımda bu konuda çuvalladığım durumlar oluyor açıkçası.

K: Sence bir alanda kullandığın bir özelliği diğer bir alanda kullanmıyor olmanın nedenleri ne olabilir?

D: Hiç düşünmedim, yani iş iştir sonuçta ve orada kalır, özel hayat ise bambaşka bir konu, ben ikisini kesin çizgilerle ayırıyorum.

K: Bunu nasıl yapıyorsun?

D: Cuma akşamı işten çıkarken blackberry cihazımı kapatır ve pazartesi sabahına kadar işle hiç ilgilenmem. Benzer şekilde işte iken özel hayatıma dair düşüncelerin zihnimi işgal etmesine izin vermemeye çalışırım.

K: Bundan mutlu musun, her şey mümkün olsa nasıl bir kurgu yaratırdın?

D: Aslında yapmak istediğim şey şu. İşteyken kısa sürelerle bile olsa özel hayata dair bir şeyler yapmak istiyorum, örneğin karımla uzun uzun telefonda konuşmak veya öğle tatilinde yemekten arta kalan zamanda güzel bir filmin bir bölümünü izlemek isterdim. Benzer şekilde evdeyken de bazen bir şey aklıma takıldığında veya verimli olabileceğini düşündüğüm bir fikir aklıma geldiğinde oturup birkaç saat bununla ilgili çalışmak isterdim.

K: Bunu yaparsan sence ne olur?

…İşteki ve evdeki kimliklerim karışır.

K: Kimliklerin karışırsa ne olur?

D: İşteki özelliklerimi evde, evdeki özelliklerimi işte kullanabilirim.

K: Bunu yapmanın ne gibi faydaları olabilir?

D: Evde stratejik, işte pratik davranabilirim sanırımJ

K: İşte pratik davranırsan ne olur?

D: O pozisyonu alma şansım artar.

Danışanımın fark etmeden yaptığı şey şuydu. İşten çıktığı zaman beynine bir komut verip orada kullandığı özelliklerini kapatıyordu, bir binanın ışıklarının belirli bir bölümünü kapatmak gibi düşünün. Evden çıkıp işe giderken de tam tersini yapıp verdiği bir komutla evdeki özelliklerinin bir bölümünü kapatıyordu.

Sizin de hayatta çok kesin çizgilerle ayırdığınız konular varsa ve bir alanda kullandığınız bir özelliğinizi bir başka alanda ihtiyaç duymanıza rağmen kullanamıyor iseniz lütfen bu konu üzerinde biraz düşünün. Belki de biraz esnekliğe ihtiyacınız var, keskin çizgilerinizi biraz yumuşatın, bu konuda küçük bir adım atın bakalım neler olacak?

Esnekliğin gücünden faydalanın. Hangi özelliklere sahip olursanız isteğiniz gerçekleşir? Bu özelliklerinizi sıralayın ve bakın bakalım hayatınızın hangi alanlarında ne zaman bu özellikleri kullanıyorsunuz veya geçmişte kullanmışsınız. Bu özelliklerinizi alıp bugüne taşıyın ve değişiklik yapmak istediğiniz konuda kullanın.

Şimdi gelelim korku konusuna. Fobileri bir tarafa bırakırsak; korku, endişe, kaygı gibi duygular kendilerini daha çok değişim dönemlerinde gösterirler. Bilinmeyen hepimizi belli ölçülerde korkutur. İlk yapmamız gereken korkmanın son derece normal olduğunu kabul etmek. Çünkü korku dediğimizde aslında duygusal beynimizin işleyiş şeklinden bahsediyoruz.

Duygusal beynimiz ve onun bir fonksiyonu olan ego, bizim güvenliğimiz için her şeyin aynı kalmasından yanadır. Duygusal beynimizin olaylara yaklaşımı şu şekildedir: Tanıdıksa iyidir, tanıdık değilse engellenmelidir.

Değişim dediğimizde adı üstünde tanıdık olmayan farklı bir şey yapmaktan bahsediyoruz, bir değişim söz konusu olduğunda duygusal beynimiz ilk tepki olarak bizi endişe, kaygı, korku gibi hislerle engellemeye çalışır. Bunu bizim güvenliğimiz için yapar.

Bunu bilmek bize ne kazandırır, her şeyden önce korkmanın doğal olduğunu, bir değişim söz konusu olduğunda herkesin farklı ölçülerde korkabileceğini anlarız.

Peki, daha sonra neler yapılabilir.

Öncelikle odak değiştirmek; yapabiliyorsak anda kalıp sadece yaptığımız şeyi düşünmek veya bunu yapamıyor isek bizi korkutan her ne ise bundan farklı bir şeyler düşünmek tavsiye edilebilir. Ben zihnimi boşaltmak istediğimde bir duvara tenis topu atıp tutuyorum, bu işe yaramazsa tatil hayalleri kuruyorum, sevdiğim ve gitmek istediğim otellerin internet sitelerini açıp özellikle müzik eşliğinde bir süre bunları izliyorum ve odağımı değiştirmeyi çoğu zaman başarıyorum.

Bunu başaramıyor iseniz yani zihniniz değiştirmek istediğiniz konuda takılı kaldı ise bu durumda yapabileceğiniz ikinci şey ise; korktuğunun başına gelme ihtimali olduğunu kabul etmek. Senaryoyu en sonuna kadar oynatın bakalım, bu tekniği iyice rahatlayana kadar bir veya iki defa uygulayabilirsiniz.

Bir diğer yöntem ise değişiklik yapmak istediğiniz konuda küçük adımlarla ilerlemektir. Sabırsız davranıp çok büyük bir adım atmak istediğinizde karşılaşacağınız korku daha büyük olacaktır.

Duygusal beynimizi kandırmak için vizyonlamayı da kullanabilirsiniz.

Beynimiz gerçekten yaşanan ile zihinde yaratılan kuvvetli bir hayalin farkını anlayamaz ve nöron bağlantısı kurar, yani kayıt yapar. Çok güçlü bir şekilde 5 duyunuzu içeren resimde kendinizi net olarak gördüğünüz hayaller yarattığınızda nöron bağlantısı kurulur ve saklanır. Daha sonra bunu fiziken yapmak istediğinizde duygusal beyniniz kendi kendine sorar, tanıdık mı değil mi? Tercümesi, nöron bağlantısı var mı yok mu veya kayıtlarda var mı yok mu? Kayıtları ayrıştıramadığı için de hayalinizle oluşturduğunuz bağlantı nedeniyle tanıdık kabul edip sizi korku ile doldurmaz.

Yapmak istediğiniz değişiklik her ne ise, bunu detaylı bir şekilde gözünüzde canlandırın. Her günün 5 dakikasını en azından 3-4 haftalık bir süre boyunca buna ayırın. Daha sonra değişikliği gerçekten yaptığınızda ne kadar kolay olabileceğine siz de şaşıracaksınız.

Bu haftalık bu kadar, önümüzdeki hafta görüşmek üzere, sevgi ile kalın.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder