16 Mayıs 2013 Perşembe

Ateşte yürümek – 32,5. Hafta bülteni


Merhaba; 32,5. Hafta bülteni ile birlikteyiz. Bu haftanın konusu ateşte yürümek. Ben kendi deneyimimi anlatacağım. Umarım keyifle okur ve korkularınızın üzerine gidersiniz.

Cumartesi günü Anthony Robbins Power İstanbul grubu tarafından organize edilen bir tanıtım etkinliğine katıldım arkadaşım Ebru ile beraber. Etkinliği düzenleyen Tolga Hancı ve Yeliz Rüzgar’a teşekkür ederim, güzel saatler geçirdik ve bazı faydalı bilgiler edindik.

Başlangıçta katılıp katılmama konusunda biraz tereddütlerim vardı açıkçası. Hemen niye öyle olduğunu açıklayayım. Doğu ve Batı felsefelerinin mutluluk tanımları biraz birbirinden farklıdır yada en azından ben bu tip bir bakış açısıyla görüyorum. Batı felsefesinde (daha çok Amerika’dan ve kişisel gelişimden bahsediyorum yanlış anlaşılma olmasın) mutluluk dediğimiz zaman içinde hep bolca aksiyon ve insanlarla paylaşma vardır; şarkılar, dans etmek, keyif almak, haz, tatmin, kalabalık, gaza getirme, vb. Doğu felsefesinde ise mutluluk dediğiniz zaman daha dingin, huzurlu, sakin bir ruh hali anlaşılır daha çok. Benim kendi mutluluğum da buna benzer, mutlu olduğum zaman illa şarkılar söyleyip dans etmem, sakin, dengeli ve huzurlu olurum.

Tony Robbins dediğimiz uzman NLP tekniklerini farklı ve hızlı sonuç alacak şekilde çok sayıda kişi üzerinde etkileyici şekilde uygulaması ile ünlü, kişisel gelişim ve koçluk alanında bir dünya starı, bazılarına göre en iyisi. Ama dediğim gibi bana göre fazla amerikanvari, haydi yapalım, hep beraber yapalım, korkmayın göreceksiniz gibi söylemlere biraz soğuk yaklaşırım ben genelde.

Neyse lafı çok uzattım, Ebru’ya söz vermiştim ve gittim. Seminer tam tahmin ettiğimiz gibi başladı, ayağa kalkmamız istendi, “Life will never be the same” şarkısı eşliğinde 100 kişi dans etmeye başladıkJ.

Seminerin bir noktasında Tony Robbins ile bütünleşmiş olan ateş yürüyüşü hakkında bilgi verildi. Bir video izledik. Tony Robbins’in Amerika’daki 4 günlük aylık seminerlerine (Türkiye’den katılmanın bedeli 3.000 USD civarında) dünyanın dört bir yanından gelen 6.000 kişi katılıyor, 400 adet görevli var ve eğitimin 2. Gününde 6.000 kişi büyük bir organizasyon ile 250 adet ateş üzerinde yürüyor.

Ateş yürüyüşü korkularla yüzleşmek ve onların üzerine gitmek anlamında, eğer çok korktuğunuz bir şeyi yapabilirseniz daha sonra bunu başardığınız ruh haline yeniden bürünerek istediğiniz diğer şeyleri kolayca yapabilirsiniz.

Katılıyorum, sadece bir katkı yapmak istiyorum. Herkes farklı şeylerden korkar, örneğin ateşte yürümek benim için korkutucu bir deneyim değil, ama dalmak veya atlamak derseniz benim korkuyu aşma deneyimlerim onlar olabilir belki. Fethiye’de yamaç paraşütü yaparak bu tip bir deneyim yaşamıştım zatenJ.

Bir başkası için en çok korku duyduğu şey topluluk önünde konuşma yapmak olabilir, bazı insanlar için hissettiklerini başkalarına söylemek veya gece ıssız bir yerde yalnız başına kalmak da olabilir. Dolayısı ile herkesin kendi deneyimini yaşaması daha önemli.

Bende oldum olası en çok hastalık, doktor, iğne gibi şeylerden korkarım. Kan vermek, iğne olmak dediğiniz zaman bende şalterler atarJ.

İki yıl önce sırtımda omzuma yakın bir bölgede lipom adı verilen küçük bir yağ bezesi oluştu. Bende doktora gittim, şimdilik bir sorun yok ama büyürse operasyon ile alınması lazım dediler. İki yıl içinde ceviz büyüklüğünden elma büyüklüğüne ulaştıJ. Korkudan doktora gitmedim, aldıramadım.

Eğitimden sonra pazartesi günü kendi ateş yürüyüşümü yaparak elmam ile vedalaştım.

En korktuğum şey oldum olası lokal anestezi ile yapılan operasyonlardır, uyuşturucu iğnelerin etkisi genelde 20 dakikada geçer. 2 doktor, 2 hemşire; 45 dakika süren bir operasyon ve dayandım, bir şey olmadı, yani aslında boşuna korkmuşumJ.

Sizinde benzer korkularınız olabilir, bu nedenle bu deneyimi sizinle paylaştım.

Gelelim programın kalan kısmına. Ben önemli bulduğum bir kısmını anlatacağım. Katılmanızı kesinlikle öneririm, Tolga Hancı ve Yeliz Rüzgar’ın facebook sayfalarından eğitim tarihlerini takip edebilirsiniz.

Eğitimin ilk yarısının odağında Tony Robbins’in 3F formülü vardı. Fizyoloji, Fokus, Filoloji.

Fizyolojiniz duruşunuzdur, nasıl baktığınız, nasıl yürüdüğünüz, nasıl bir ruh hali içinde olduğunuzun fiziksel yansımasıdır. Müzik dinleyerek, dans ederek, hareket ederek, spor veya yoga yaparak fizyolojinizi değiştirebilirsiniz.

Fokus (Odak) ise dikkatinizi neye verdiğinizdir, odağınızda neler var, gerçekten  istediklerinizi ve gitmek istediğiniz hedefleri odağınızda tutmalısınız. Kendinize bir hedef belirleyin ve dikkatinizi ona verin, bu sayede algıda seçicilik ile fırsatlar ve tesadüfler devreye girecektir.

Filoloji ise kendinizle olan konuşmalarınızda nasıl bir dil kullandığınızdır, olumlu mu, olumsuz mu? Kendinize neler söylüyorsunuz? Dr. Emoto’nun meşhur su kristalleri deneyini hatırlayın. Kelimelerin bir titreşimi var ve suyun moleküllerini değiştirebiliyorlar, vücudumuzun 3/4ü sudan oluşuyor. Ben kelimesinin arkasına yerleştirdiğiniz şeylere dikkat edin.

Değişim dediğimiz zaman bütün bunların değişmesinden bahsediyoruz. Eğer değişmeye karar verdiyseniz fizyolojinizi, fokusunuzu ve filolojinizi (üçünü birlikte) değiştirerek işe başlamanızı öneririm.

Haftaya görüşmek üzere sevgiler, kendinize iyi davranın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder