Bugün sevgililer günü; bizde Özge ile
birlikte 19. Sevgililer günümüzü kutluyoruz. Ama merak etmeyin size uzun süre sevgili
olmanın sırrından filan bahsedecek değilim, en azından bugünJ. Anda kalmaktan ve anla
kalmaktan yana yaptım bu bülten için seçimimi, ama zaten anda kalmanın en güzel
yollarından birisi de sevdiğiniz kişi ile birlikte romantik zaman geçirmektir sanırım.
Kişisel gelişimin kalbi bence; anda
kalmakta yatıyor. Benim tam olarak becerebildiğim bir alan değil kesinlikle,
üzerinde çalışıyorum. Sizlere de bu çalışmalardan ve konunun bence öneminden
bahsetmek istedim bu bültende.
Bu hafta hem benim hem de Annemin
doğumgünü vardı, zamanın geçmesine engel olmak mümkün değil, zamanı uzun süreler
olarak deneyimlemek de olanaksız. Kimse ben bir günü veya bir yılı yaşıyorum
diyemez, hepimiz anları yaşarız ve anları topladığımızda zamanı deneyimleriz.
Elimizde olan tek şey an olduğuna göre,
an’ı bize en fazla mutluluk verecek şekilde nasıl deneyimleyebiliriz?
Ben önceleri bunu keyif almakla
bağdaştırırdım, sonraları anladım ki daha fazlası var. Evet, andan keyif almak
çok önemli ama tek başına yeterli bir bakış açısı değil.
Anla ilgili en önemli ve bana en çok
faydası dokunan bakış açısı açıkçası şu oldu: “İçinde bulunduğum ana en fazla
katkıyı nasıl sağlayabilirim?”.
Bu birden fazla perspektifi olan bir
konu elbette.
Eğer yalnızsam işim daha kolay,
etrafımdaki güzelliklerin farkına varmaya ve tadını çıkarmaya odaklanmakla
yetinebilirim.
Bu aynı zamanda bolluk bilincini
destekler.
Bolluk dediğimiz zaman bunu sadece para
veya maddi zenginlik anlamında kullanmıyorum. Başarı, mutluluk, keyif, sağlık,
sizin için önemli olan bütün konular itibarıyla bir bolluktan söz ediyorum.
Bolluğun size akması için sizin bir
bolluk bilinci içinde olmanız büyük önem taşır. Peki, bolluk bilinci basit
olarak nedir?
Sahip olduklarımızın, çevremizde
olanların kıymetini bilmek, en ufak şeylerin bile farkında olup bunlar için
içten gelen bir şekilde şükretmek.
Aynı küçük bir çocukta olduğu gibi.
Özellikle 3 yaşındaki kızım Ada bu anlamda tam bir örnek teşkil ediyor.
Sabahları yataktan “yaşasın” diye fırlıyor, gördüğü en ufak şey bile onu
hayranlık içerisinde bırakıyor, apartmandan çıkıp otoparka giderken bile merakını
ve hayranlığını uyandıran pek çok şeyle karşılaşıp bunu ifade ediyor.
Örnek mi istiyorsunuz; “ne güzel bir
rüzgar var”, “babamın arabası ile mi gideceğiz, harika!”, “teşekkürler
asansör”, “koşmak ne harika bir şey” gibi.
Pleasure (keyif) ile joy (içten gelen
neşe) arasındaki nüans çok önemli.
Peki biz bunların ne ölçüde farkındayız,
çoğu zaman hiç. Şükrettiğimiz şeylere bakın, gerçekten kalpten gelerek
şükrettiğimiz şeyler genellikle daha büyük olaylar, ne zamanki yaşadığımız için
ve yaşadığımız basit güzellikler için içten gelerek şükretmeye başlayacağız,
emin olun o zaman bolluk bilincini tam olarak deneyimleyeceğiz.
İçinizden dışarı verdiğiniz her şey size
geri dönmek zorunda; eğer bolluk bilinci içinde hareket edip içinizden dışarı
bunu yansıtırsanız alacağınız şey de bolluk olacaktır.
Peki, bir anı deneyimlerken o anın
içinde başka insanlar da varsa anda kalmak adına faydalı bakış açılarından
birisi ne olabilir?
“Bu ana nasıl katkıda bulunabilirim?”
sorusunun cevabı bu kez benim için biraz daha farklı oluyor, çevremdeki
güzellikleri fark edip takdir etmenin yanı sıra karşımdaki insana nasıl fayda
sağlayabilirim ona bakıyorum.
Bu bazen dikkatlice dinlemek olabiliyor,
bazen onun talebi olması halinde fikirlerimi paylaşmak, bazen bir bakış açısı
değişikliği, bazen sadece sohbet etmek ve gülmek.
Hiçbir şekilde hiçbir olayda karşı
taraftan bir beklenti içine girmemeye gayret ediyorum. Yani ben bunu yapıyorum,
karşılığında o bana ne yapacak veya ben yaptığım şeyin karşılığında ne elde
edeceğim enerjisinde olmuyorum.
İçten gelerek bu şekilde hareket edince
de o yada bu şekilde hiç beklemediğim iyiliklerle karşılaşıyorum. Geçenlerde Hayatını
Seç isimli kitabımdaki listeleri gönderdiği için ücretsiz koçluk yaptığım bir
okurum hizmetimden o kadar memnun kaldı ki ısrarla ödeme yapmak istediğini
belirtti, ben hesap numaramı bile göndermedim, bir arkadaşı bankada
çalışıyormuş, onun aracılığı ile hesap numaramı öğrenip hesabıma para göndermişJ.
Anda kalmaya ilişkin olarak söylemek
istediğim son bir şey var, o da anda kaldığınızda, yani geçmişi ve geleceği
düşünmediğinizde, kendi gücünüzün de daha çok farkına vardığınız. Bu anda
kalmanın çok faydalı bir etkisi.
Bir şeyi değiştirebileceğiniz tek an
aslında içinde bulunduğunuz an ve siz “doğru” enerjilerle hareket ettiğinizde
denklemdeki en büyük güç ve etken siz oluyorsunuz.
Geçmişe ilişkin kötü deneyimlerimiz ve
geleceğe ilişkin korkularımız genellikle diğer insanları da içeren
senaryolardır; ailem yardım etseydi, farklı olurdu; vallahi bir şeyler
yapacağım ama arkadaşlarım ne der bilmiyorum, örnekleri çoğaltmak mümkün, ama
biraz düşününce siz de fark edeceksiniz ki genellikle başka birileri de
senaryonun içinde bizden rol çalmaya hazırlar.
Ama anda olmak daha farklı, özellikle de
“ben bu ana nasıl katkıda bulunabilirim” sorusu ile hareket ettiğinizde, özne
zaten benJ.
Pazartesi görüşmek üzere, sevgiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder