30 Aralık 2012 Pazar

13. hafta bulteni, isteklerimiz nasil gerceklesecek


Merhabalar, 13. Hafta bülteni ile yılbaşından bir gün önce güzel bir Pazar akşamında karşınızdayım. Bu haftaki yazımızın konusu “yeni yıl isteklerimizi nasıl gerçekleştireceğiz?”. Bir önceki yazımda yeni yıl istek listesinin nasıl yapılabileceği üzerinde durmuştuk, eğer listenizi henüz yapmadıysanız önce bir istek listesi oluşturmanızı tavsiye ediyorum. Geçen hafta bu konuda yazmıştım. Hızlıca 12. Hafta bültenini okuyabilirsiniz önce.

Sabah bülteni yazmak için erken uyandım ve Arzu Yılmaz’ın twitter’da paylaşmış olduğu güzel bir fotoğraf bana ilham verdi. Aşağıya kopyaladım.

 

Daha önceki yıllarda istek listeleri hazırlamış ve isteklerinizi elde edemediğiniz için yeni bir liste yapmak konusunda motivasyonunuzu yitirmiş olabilirsiniz. Hayattaki en büyük seçimlerden bir tanesi de bu tip bir durumla karşılaştığımızda vazgeçmek ve yine denemek arasında verdiğimiz kararlardır. Bir kez daha denemenizi tüm kalbimle diliyorum.

Konumuza geri dönelim, istediklerimizi nasıl gerçekleştireceğiz? Ben nasıl yaptığımı/yapacağımı sizlerle paylaşayım, siz de aklınıza yatarsa yeni yılda uygulayın.

Öncelikle şunu düşünelim, istedikleriniz gerçekleştiği zaman ne hissedeceksiniz? Büyük ihtimalle; mutluluk, keyif, huzur gibi değerler ortaya çıkacaktır.

Değerler; koçlukta, bir yada iki kelime ile ifade edilen bizim özümüzde yer alan pozitif duygulardır. Örnek vermem gerekirse; özgürlük, paylaşım, adalet, güven, huzur, mutluluk gibi.

Yapmamız gereken isteklerimiz henüz gerçekleşmeden isteklerimiz gerçekleştiğindeki ruh haline (değerlere) ulaşabilmek.

Bunu yapmanın en iyi yöntemi de yeni yılda daha çok kendinizi iyi hissettiren, keyif aldığınız, size mutluluk veren şeylerin peşinden gitmek.

İsteklerinizi elde ettiğinizde olacağını düşündüğünüz ruh haline, istekleriniz henüz gerçekleşmeden ulaşabilmek; işte isteğinizin kısa sürede ve kolayca gerçekleşmesini sağlamanın en güzel ve basit yöntemi budur.

Bir arkadaşımla bu konu üzerinde sohbet ederken çok absürd bir örnek ortaya çıktı, bunu sizinle paylaşmak istiyorum. Arkadaşım pek çoğumuzun bir hayalini arzuluyor, bir miktar birikmiş param olsun bir sahil kasabasına yerleşip hayatıma orada devam edeyim diyor.

Mantıksal algı boyutları dediğimiz bir uygulama ile onu hayaline taşıdım, bana nasıl bir çevrede olduğunu ve neler yaptığını anlatmasını istedim. “Sahilde bir restoranda çok lezzetli bir köfte yiyorum, sonra biraz yürüyüş yapıp bir başka yerde mozaik pasta ve çay keyfi yapıyorum” diye cevap verdi.

Bunları İstanbulda yapmak sana aynı lezzeti ve keyfi veriyor mu diye sorduğumda “aslında, evet, yediklerimin lezzetine bağlı olarak oldukça yakın” diye yanıtladı.

Bol bol köfte ve mozaik pasta yersen (hayattan keyif alırsan) isteğini elde etme şansını artırırsın dedim ve beni dövmeden yanından ayrıldımJ

Tanrı/Evren ne isim verirseniz verin isteklerimizi bir seferde anlar ve bizim bir isteği defalarca tekrarlamamıza veya sürekli bu isteğimizi düşünmemize gerek yoktur. Asında tek yapmamız gereken bu isteği elde ettiğimizde sahip olacağımız ruh hali her neyse onu isteğimiz henüz olmadan yaşayabilmektir.

Koçluk seansları sırasında değerler üzerinde çalıştığımızda pek çok insanın temel değerlerinin özgürlük, keyif, mutluluk olduğunu gördüm, bu beni şaşırtmadı.

Diğer yandan; keyif ve mutluluk hislerine ulaşabileceğimiz o kadar çok enstrüman var ki. Yeni bir eve veya arabaya sahip olduğumuzda oluşacak mutluluk hissi ile bize gerçekten keyif vermesi kaydıyla spor yaptığımızda, arkadaşlarımızla güzel bir yemek yediğimizde ve bolca güldüğümüzde, çocuklarımızla oynadığımızda ve andan koptuğumuzda oluşan hisler birbiri ile aynı aslında. Çekim yasası açısından bakacak olursak konuya; titreşimleri yani frekansları birbirine eşit.

Dolayısı ile elinizdeki mevcut sahip olduklarınızdan bir mutluluk ve keyif buketi yaratıp isteğinizin gerçekleşmesini hiç düşünmeden isteğinizi elde edebilirsiniz.

İsteğinizin gerçekleştiğini düşünüp onunla ilgili güzel hayaller kurmak da sizi benzer bir keyif ve mutluluk alanına taşıyabilir, tabii ki bunu “doğru” şekilde yapmanız kaydıyla.

Burada kitabımdan bir alıntı yapmak istiyorum konu ile ilgili.

Çok istiyorum dediğimizde bile aslında çoğu zaman yaptığımız mevcut durumdan şikayet etmek ve/veya isteğimizin niye olmayacağını düşünmek. Bu çok önemli konuyu bir örnek özelinde anlatırsam daha kolay anlaşılacağını düşünüyorum. Diyelim ki evinizi değiştirmeye karar verdiniz.

NE İSTİYORUM (1)
NİYE OLMAYACAK (2)
Daha büyük, bahçeli bir ev  almak istiyorum.
Kendimi yeni evimde ve bahçesinde keyif alırken düşünebiliyorum.
Artık bir köpeğimiz var ve çocuklar bu duruma bayılıyor.
Bahçedeki ağaçların altında uzun ahşap bir masada yemek yiyoruz.
Arkadaşlarımı çağırıp bir parti veriyorum.
Ev fiyatları sürekli artıyor.
Yeterli paraya asla sahip olmayacağım.
Konut kredisi faizler uygun seviyelere gelmeyecek.
İstediğim gibi bir ev olduğunu düşünmüyorum.
Aile üyelerim bu hayalimi paylaşmıyor.
MEVCUT DURUM İÇİN ŞÜKÜR LİSTEM (3)
MEVCUT DURUMDAN ŞİKAYETLERİM (4)
Mevcut evimde yaşamaktan mutluyum, sadece yeni ve daha büyük bir evde yaşamak çok güzel olur diye düşünüyorum.
Burada harika komşularım var.
Mahalle esnafı ile sohbet etmekten keyif alıyorum.
Bu evin güzel bir enerjisi var.
Burada çok eğlenebiliyoruz.
Evim eskidi ve ufak tefek tadilatlar bile beni bunaltıyor.
Kapalı garajımız yok.
Mutfağımız çok ufak.
Çocukların oynayabileceği bir bahçemiz yok.
 

Eğer isteğinizin gerçekleşmesini istiyorsanız 1. ve 3. kutulara odaklanmanız ve 2 ile 4. no.lu kutulardan uzak durmanız lazım, gerçekten istemek bu demek.

İstediğiniz şey ister ev olsun ister yeni bir iş veya ilişki, yukarıda belirtilen formül kesinlikle geçerlidir.

Şimdi geldik işin bir başka can alıcı kısmına. Hatırlarsanız geçen hafta oluşturduğumuz istek listelerinde bir yıl içinde gerçekleşme ihtimalini yüzde kaç olarak gördüğünüzü yazmanızı istemiştim sizden.

Elimde kesin bir istatistik yok açıkçası, ancak kendi deneyimimden ve yaptığım bazı çalışmalardan yola çıkarak şunu söyleyebilirim, eğer bir isteğinizin gerçekleşme ihtimalini %90 ve üzerinde görüyorsanız sahip olduğunuz özelliklerde bir değişiklik yapmanıza gerek olmadan sonuca gidebilirsiniz.

Eğer bir isteğinizin gerçekleşme ihtimalini daha düşük olarak görüyorsanız bu durumda olduğunuz kişide bir değişiklik yapmanız işinizi kesinlikle kolaylaştırır.

Önceki yıllarda yapmış olduğunuz ve gerçekleşmeyen isteklerinizde buna dikkat etmemiş olabilirsiniz, bazen olduğumuz kişide bir değişiklik yapmadan isteklerimizi elde etmek güçtür.

Olduğumuz kişi dediğimde, ben fiziksel özelliklerden değil, kendimize ve dünyaya dair düşünce, inanç ve kararlarımızdan bahsediyorum.

Her isteğimiz için eğer isteğimizin gerçekleşme ihtimalini %90’ın altında görüyorsak kendimizde (düşünce ve inançlarımızda) bir değişiklik yaparak istediğimizi çok daha kolay ve kısa sürede elde edebiliriz. Bizi sınırlandıran inançlarımızı zaman içerisinde değiştirebiliriz.

Biz bir düşünceyi veya inancı değiştirmeyi seçtiğimizde evrenden gelen sinyallerle karşılaşırız. Farkındalık ve algıda seçicilik sayesinde daha öncesinde fark etmediğimiz ihtimalleri görmeye başlarız.

Deneyin göreceksiniz, isteklerinize hizmet etmeyen, sizi sınırlandıran düşünce ve inançlarınızın bir bölümünü değiştirerek kendinizi değiştirmeyi seçtiğinizde siz de “mucizelerle” karşılaşacaksınız.

Aynı zamanda her şeyin aynı kalmasından yana olan duygusal beynimizde bizi değişikliğin niye olmaması gerektiği konusunda korkutmaya başlar.

Bu korkuyu nasıl aşabileceğimiz ve genel olarak olduğumuz kişide değişikliği nasıl yapabileceğimiz konusu biraz geniş kapsamlı bir konu ve önümüzdeki hafta bu konu üzerinde durmaya başlayacağız.

Ben bu kadar beklemek istemiyorum veya burada anlatılanları derli toplu elimin altında bulundurmak isteyenler “Hayatını Seç” isimli kitabımdan bir tane edinebilirler. Hayatınızda yapmak istediğiniz değişiklikler için farkındalık yaratarak güzel bir başlangıç noktası olabilir.

Satın almadan önce biraz kitabı karıştırmak istiyorum ve bunu kitapçıda yaptığımda rahatsız oluyorum diyenler için ise Caddebostan Caribou Cafe’ ye kitabımdan iki tane bıraktımJ.

Haftaya görüşmek üzere, hepinize istekleriniz gerçekleşsede gerçekleşmesede yaşamdan keyif alacağınız mutlu bir sene diliyorum.

Bülteni de lütfen küçük bir yılbaşı hediyesi olarak kabul edin.

Sevgilerimle.

 

24 Aralık 2012 Pazartesi

12. hafta bülteni - yeni yıl istek listesi nasıl yapılır


Merhabalar, 12. Hafta bülteni ile karşınızdayım. Yeni yıla tam bir hafta kala yayınlanan bültenimizin konusu “yeni yıl istek listesi nasıl yapılır?”.

Ben kendi listemi nasıl yaptığımı paylaşacağım, istek listesi yapmayanlara veya kendi istek listesini başka yöntemlerle oluşturanlara saygı duyuyorum, bunu baştan belirtmek isterim.

Biraz beyin fırtınası ile başlayalım, isterseniz cevapları sadece düşünün, isterseniz yazın.



Yaşamınızda şu anda sizi mutlu eden, heyecanlandıran, gurur duymanızı sağlayan, şükrettiğiniz, keyif aldığınız, sevdiğiniz neler var?

Hayatınızda olmayan ama yeni yılda hayatınıza getirmek konusunda kararlı olduğunuz şeyler neler?

Size göre diğer insanlar sizi hangi özelliklerinizden dolayı seviyorlar, hayatınızın hangi alanlarına gıpta ile bakıyorlar?

Çok sevdiğiniz insanları düşünün, bu insanların ve/veya yaşantılarının hangi özelliklerinin sizde de olmasını istersiniz?

Yeni yıla ilişkin örnek istek listemiz 10 maddeden oluşacak, ama bu bir kural değil tabii ki, isteyen 1 maddelik liste, isteyen 100 maddelik liste hazırlayabilir.

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, hepimizin hayatında bazen fark etmekte zorlansak bile, bizi mutlu eden şeyler var, bunların yeni yılda devam edecek olması da başlı başına çok güzeldir.

Bu nedenle istek listemizi oluştururken sahip olmaktan mutluluk duyduğumuz ve devam etmesini arzu ettiğimiz 2 konu ile başlamak harika olacaktır.

Benim hayatımda sahip olduğum için şükrettiğim çok sayıda güzel şeyden iki tanesi aşağıdaki gibi, onları yeni yıl istek listeme tablodaki gibi kaydediyorum.

Evimizin sıcak, huzurlu, güvenli, keyifli ortamının yeni yılda devam etmesi
 
Arkadaşlarımla 15 günde bir yaptığımız neşeli buluşmaların devam etmesi
 

Daha sonra bahsetmek istediğim husus ise denge. İstek listemiz bence maddi ve manevi arzularımızı içermeli, liste sadece maddi unsurlara yönelik olursa, örneğin sadece ev, araba, para, kariyer istiyorum dersek manevi kısmı eksik kalır. Benim gözlemim ve buna dayanan şahsi kanaatim; hayatlarında maddi - manevi unsurları dengeleyebilen kişilerin mutluluğu yakalama ve sürdürme konusunda daha başarılı oldukları.

Manevi denilince benim anladığım doğrudan para ile ilgisi olmayan, daha çok kendimizle ilgili alanlar. Örneğin kendimizi keşfetmek, yaratıcılığımızı kullanmak, birilerine yardımcı olmak, hayatta bir iz bırakmak, anlamı olan şeyler yapmak gibi.

Diğer yandan; herkesin denge noktası farklı olacaktır; illa 5 maddi, 5 manevi istek yazacağız diye bir husus yok, liste en az 2 tane parayla doğrudan ilişkisi olmayan istek içerirse bence yeterli.

Bu kısma 4 isteğimi daha ilave ediyorum, ikisi daha çok “manevi” istekler.

Kendimi iyi hissettiğim ve hayattan keyif aldığım anların çok fazla olmasını diliyorum
 
Yazmaya devam etmeyi ve 2. kitabımın yaz aylarında yayımlanmasını arzu ediyorum
 
Temmuz ve Ağustos aylarını ailemle birlikte Bodrumda geçirmek istiyorum
 
Yeni yılda sinemada daha çok film izlemek istiyorum
 

6 maddeyi tamamladık bile, kaldı 4 maddeJ Liste yaparken zorlananlar için güzel bir haberim var, şimdi size bazı sorular yönelteceğim, bu soruların cevapları üzerinde düşünmek aklınıza yeni istekler getirebilir.

Sizi genel olarak ne mutlu eder? Ne olursa veya kimlerle olursanız çok ama çok gülersiniz?

Sizi neler heyecanlandırır? Gerçekten kalbinizi titreten şey ne olabilir, yeni bir aşk mı, yeni bir iş mi, bir çocuk mu? Yurtdışında bir seyahat mi, müzikle uğraşmak mı?

Nelerle gurur duyarsınız?

Nelere şükredersiniz? Hayatınızda iyi ki bunlar var dediğiniz şeyler neler, bunlara benzer neler var?

Nelerden keyif alırsınız? Çocukken nelerden keyif alırdınız, uzun süredir yapmadığınız ancak yapsanız keyif alacağınızı bildiğiniz aktiviteler neler, bisiklete binmek mi, paten yapmak mı?

Neleri yapmak veya kimlerle beraber olmak kendinizi iyi hissettirir? Fırsatınız olsa kimle veya kimlerle nasıl bir tatil yapmak istersiniz?

Yeni yılda yapmaya çok kararlı olduğunuz neler var?

Ne olursa bunları yapmak için harekete geçersiniz?

Bir isteğiniz olsa ve bunun gerçekleşmesi hayatınızın birden fazla alanını olumlu etkilese bu ne olurdu?

Soruları çoğaltmak tabii ki mümkün, ama bu aşamada bu kadar sorunun yeterli olduğunu düşünüyorum. Sorulardan sonra aklıma gelen yeni isteklerimi de ilave ettim.

Yeni bir eve taşınmak istiyorum, daha büyük bir eve, çalışma odası olan
 
Koçluk ve kişisel gelişim konusunda seminerler vermek istiyorum
 
Okurlarımdan kitaplarımla ilgili güzel geri dönüşler almayı arzu ediyorum
 
Radyoda kişisel gelişimle ilgili haftalık bir program yapmak istiyorum
 

Şimdi listenin bence en önemli aşamasına geldik, listemizde yer verdiğimiz isteklerimizin bir yıl içerisinde gerçekleşme ihtimalini yüzde kaç olarak görüyoruz (bu konuda neye inanıyoruz) bunu yazacağız. Bende öyle yaptım ve örnek olması açısından sizinle paylaşıyorum.

İstemek ve inanmak birbirinden farklı alanlar, olabildiğince dürüst olmaya çalışın kendinize karşı.

Evimizin sıcak, huzurlu, güvenli, keyifli ortamının yeni yılda devam etmesi
%90
Arkadaşlarımla 15 günde bir yaptığımız neşeli buluşmaların devam etmesi
%90
Kendimi iyi hissettiğim ve hayattan keyif aldığım anların çok fazla olmasını diliyorum
%85
Yazmaya devam etmeyi ve 2. kitabımın yaz aylarında yayımlanmasını arzu ediyorum
%80
Temmuz ve Ağustos aylarını ailemle birlikte Bodrumda geçirmek istiyorum
%80
Yeni yılda sinemada daha çok film izlemek istiyorum
%85
Yeni bir eve taşınmak istiyorum, daha büyük bir eve, çalışma odası olan
%70
Koçluk ve kişisel gelişim konusunda seminerler vermek istiyorum
%75
Okurlarımdan kitaplarımla ilgili güzel geri dönüşler almayı arzu ediyorum
%95
Radyoda kişisel gelişimle ilgili haftalık bir program yapmak istiyorum
%75

Yüzde kısmının doldurulması çok önemli, lütfen bunu ihmal etmeyin.

Sorularınız olursa mert.cuhadaroglu@gmail.com adresine mail atabilirsiniz, hepsini seve seve bildiklerim ölçüsünde yanıtlarım.

Önümüzdeki hafta yılbaşından bir gün önce Pazar akşamı yayımlanacak olan bültenimizde “isteklerimizi nasıl gerçekleştirebileceğimiz” üzerinde duracağız, önümüzdeki haftaya kadar sağlıcakla kalın, sevgiler.

P.S: Burçin Titizel’in benimle yaşadığı koçluk deneyimi ile ilgili yazısını http://genisle.blogspot.com/2012/12/mert-cuhadaroglu-ile-kisisel-kocluk.html?spref=tw adresinden okuyabilirsiniz.

 

17 Aralık 2012 Pazartesi

11. hafta bülteni

Merhabalar 11. Hafta bülteni ile karşınızdayım. Bu aralar biraz tembellik yapıyorum açıkçası, sonbahar mevsimi beni keyifli bir tembelliğe teşvik ediyor. Geçen sene bu zamanlar kurumsal işimde çalışırken hava ne zaman yağışlı ve soğuk olsa, evde olmayı hayal ederdim. Güzel bir film veya kitap, yanında da çay veya kahve sıcak bir şeyler içmek güzel olur diye düşünürdüm. Şimdi bu hayalimi yaşıyorum ve gerçekten çok güzelmiş.

Geçen haftanın en çok öne çıkan konusu tabii ki benim açımdan Cem TV’de Tijen Bolulu’nun sunduğu Hayatın Tadı Tuzu programına konuk olmaktı, daha önce canlı radyo yayını ve bant çekimi TV yayını tecrübelerim olmuştu ama bu kez farklı hissettim. Gerçekten canlı olarak TV’ye çıkmak biraz farklı imiş, bende biraz heyecan yaptı. Tijen Hanımın doğal ve samimi yaklaşımı işimi kolaylaştırdı. Programı seyredenler beğendiklerini ifade ettiler, bu da hoşuma gitti doğal olarak.

Yeni yılda yeni yayınlara çıkmayı da arzu ediyorum, ne yalan söyleyeyim hoşuma gitti çünkü.

Yılbaşına yaklaştığımız şu günlerde hepimiz yeni yılla birlikte hayatımızda değişiklikler yapmak arzusundayız. Koçlukla tanıştıktan sonra büyük ve önemli değişikliklerin ancak kişinin kendisinde değişiklik yapması ile gerçekleşebileceğini fark ettim ve bu konudan kitabımda da bahsettim zaten.

Peki, tek bir karar alsak ve bu bütün hayatımızı iyi yönde etkileme gücüne sahip olsa bu ne olurdu? Ben bu soruyu kendime yaklaşık olarak 2-3 yıl önce sordum. Cevap, “kendi hayatının dizginlerini eline al, hayatına liderlik et!” şeklindeydi.

Hayatımı çok kabaca iki ayrı döneme ayırıyorum. 37 yaşımdan önce bir kurban rolünde yaşadığım hayatım ve 37 yaşımdan sonra hayatıma liderlik yapmaya başladığım dönem. En etkili değişiklik; hayatıma liderlik etmeyi kabul etmemle başladı.

Peki bu nasıl olacak? Kişinin kendi hayatının sorumluluğunu ele alması, kendini keşfetmesi, kim olabileceğini bularak ve o insan olarak dünyaya benzersiz bir katkıda bulunmaya karar vermesi ile bence liderlik süreci başlıyor. Yalnız sorumluluk almakla kendinizi suçlamayı birbirine karıştırmayın lütfen. Daha önce yan tarafta otururken şöför koltuğuna geçince ufak tefek bir iki kaza da olabilir, aldırmayın, herkesin öğrenme süreci farklı olacaktırJ.



Hayatınızın sorumluluğunu alıp kendinize liderlik etmeye başladığınızda istediğiniz değişiklikleri daha kolay ve hızlı yapmanın yanı sıra; bence hep aradığınız o ruhsal aydınlanmaya da kavuşursunuz. Bende öyle oldu en azından. Ruhsal aydınlanma dediğimde minik çaplı kişisel bir şeyden bahsediyorum tabii ki, yoksa ben ermedim ve öyle bir amacım ya da hayalim de yok.

Bence hayatta daha iyi bir yere gelmenin tek yolu insanın bir lider gibi davranması ile olur. Hayatınızın değişmesi için sizin değişmeniz gerekiyor ve bu sürece liderlik edebilecek olan tek kişi sizsiniz. Başkalarından örneğin bir koçtan yardım ve destek alabilirsiniz, bu, değişim sürecini daha hızlı ve kolay bir hale getirebilir.

Ama başkalarının size sizin hayatınız için liderlik yapmasını beklemeyin, bunu siz yapacaksınız.

Özgürlüğün de benim açımdan tanımı bu şekilde oluşmaya başladı açıkçası. İnsan kendi hayatını kendisi yönetemiyorsa nasıl bir özgürlükten söz edilebilir ki?

Hepinize mutlu, keyifli, kendinizi iyi hissedeceğiniz bir hafta dilerim. Sevgiler.

10 Aralık 2012 Pazartesi

10. hafta bülteni


Merhabalar, 10. Hafta bülteni ile karşınızdayım.

Geçen hafta benim açımdan olağanüstü güzel bir haftaydı, bunu sizlerle de paylaşmak istedim.

Hayatımda ilk defa bir radyo programına katıldım, ilk defa bir TV programına konuk oldum ve yine ilk defa çok beğendiğim bir dergiye röportaj verdim.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki hepsi de beni harika ağırladılar. Ben ünlü birisi sayılmam, Hayatını Seç isimli kitabım piyasaya çıkalı henüz bir ay oldu; koçluk sertifikamı alıp ücretli olarak bu işi yapmaya başlayalı ise sadece 2 ay.

Diğer yandan beni öyle bir misafir ettiler ki utandım biraz açıkçası. Otomobille evden aldırdılar, misafir götürmeme izin verdiler, söz verdikleri zaman aralıklarına harfiyen uydular vb.

Daha önce bu tip programlara katılmadıysanız biraz bilgi vermem ilginizi çekebilir. Önce Dream TV televizyon yayını ile başlayalım.

Evet, çekim yapılan stüdyolar gerçekten çok ama çok sıcak, siz siz olun bir çekime giderseniz hangi mevsimde olursanız olun t-shirt veya gömlekle gidin. Ben gömlekle bayağı rahat ettim, yaka mikrofonu taşımak açısından da rahat edersiniz.

Evet, makyaj yapıyorlar, hayatımda ilk defa makyaj yapmış oldum bende. Ama hafif bir makyajdan bahsediyoruz burada erkekler için, biraz fondöten sadeceJ.

Ben fazla heyecanlı değildim, belki de bu nedenle bana herhangi bir açıklama yapmadılar, yani kameraya değil spikere bak bile demediler (bunu Kadir Aydemir söylemişti programa gitmeden önce). Çok sayıda kamera var zaten, hangisine bakacağınızı şaşırabilirsiniz.

Radyo programı bazı açılardan daha rahat tabii ki, kıyafet seçimi konusunda rahat olabilir, makyaj olmadan çıkabilirsiniz. TRT’nin Harbiye’deki eski binasını hep merak ederdim, görme fırsatım oldu. Gerçekten çok güzel bir bina ve içinde çalışan insanlar, en azından benim rastladıklarım gerçekten harika insanlar.

Özge ile beraber gittik, bizi rahat ettirmek için ellerinden geleni yaptılar. Radyo programında da rahattım TV’de olduğu gibi, çok büyük keyif aldım canlı yayında olmaktan.

O kadar keyif aldım ki radyodan yeni bir hayal oluşturdum, haftada bir gün herhangi bir radyo kanalında 1 saat kişisel gelişimle ilgili konuların konuşulduğu, dinleyicilerden gelen sorulara cevap verildiği bir programım olduğunu düşlemeye başladım.

Dergi röportajı da son derece profesyonel bir şekilde gerçekleşti, İnfomag grubunun Akatlar’daki ofisine de bayıldım bu arada. Fotoğraf çekimi sırasında (Chandler sendromu yaşayıp) biraz zorlansam da genel olarak gayet keyifli ve güzeldi.

Beni yakından tanıyan insanlar bile bütün bunlar sırasında nasıl soğukkanlı kalıp hiç teklemeden bütün sorulara düzgün cevap verdiğimi merak ettiler.

Onlara yaptığım açıklamayı size de yapayım. Bankacılık hayatımda üst düzey yöneticilere çok sayıda sunum yaptım, bankaya yeni girenlere eğitimci olarak ders aktardım. Bu yaptığım sunumlar, katıldığım toplantılar ve eğitimler beni bugüne hazırladılar.

Buradan konuyu değişik bir yere bağlamak istiyorum. Bu hafta yaptığım koçluk seanslarından birinde danışanım bana ileride koçluk yapmak istediğini, şu anda yaptığı işin bu amaca hizmet etmediğini düşündüğünü ve aslında bütün gün evde oturup kitap okusa hayalini daha erken gerçekleştirebileceğini söyledi.

Ben de ona yanılma ihtimali olabileceğini, zira nasılki bankacılık yaptığım günlerde öğrendiklerim ve tecrübelerim bana bugün hizmet ediyorsa onun deneyimlerinin de kendisine ileride koçluk yaparken hizmet edeceğini söyledim.

Hayaliniz her ne olursa olsun ve şu an yapmakta olduğunuz şey nedeniyle kendinizi hayalinize ne kadar uzak hissederseniz hissedin, her deneyim size ileride hayalinizi yaşarken hizmet edebilir, bu seçimi yapmak ve olaylara bu şekilde yaklaşmak bence daha doğru bir yöntem, ama tabii ki karar size ait.

Görüşmek üzere sevgiler.

Not: Sosyal medyada yer almadıkları için beni sadece blog üzerinden takip eden arkadaşlarım için Bloomberg Business Week dergisindeki röportajı burada tekrar paylaştım.

 

2 Aralık 2012 Pazar

9. hafta bülteni


Soru 1: Kasım ayı genel olarak nasıl geçti?

Hayatımın en muhteşem aylarından birisi idi. Kitabım piyasaya çıktı, imza günü düzenledim, olumlu geri bildirimler aldım, koçluk müşterilerim arttı. Ailemle daha fazla zaman geçirdim, havalar da çok güzeldi genel olarak, güzel programlar yaptık dışarıda.

Soru 2: Bu aralar hangi kitapları okuyorsun?

Size komik gibi gelecek ama kendi kitabım Hayatını Seç’i okuyorum. Aynı zamanda Yitik Ülke Yayınlarından çıkan benim kitabımla aynı gün yayımlandığı için kitabımın ikizi olan 126 yazarlı Tuhaf Alışkanlıklar kitabını okuyorum. Bir de Paulo Coelho’nun son romanı var başucumda. Aynı anda birden fazla kitap okuduğum oluyor, tanıdıklarım arasında bu şekilde kitap okuyan çok kişi var.

Soru 3: Formunu nasıl koruyorsun, spor yapıyor musun?

Valla kitabın peşinde koşmaktan biraz kilo verdim son zamanlardaJ Kitap turlarımı genelde yürüyerek yapıyorum, bizim evden çıkıp şöyle bir Suadiye Remziye gideyim, dönerken de D&Rlara bakıp Göztepe’den geri geleyim deseniz nerdeyse 8-10 km’lik parkur, arabayla da yapılmaz, yürüyoruz işte, seviyorum zaten yürümeyi.

Soru 4: En sevdiğin yemek?

Yazın ahtapot ızgara; kışın soğan halkası. İkisi arasındaki bağlantıyı bende bulamadım, çok düşündüm ama çıkaramadımJ

Soru 5: Yazılarında sık sık ünlü yaşam koçu veya ünlü yazar ifadesini kullanıyorsun, bu seni rahatsız etmiyor mu?

Ben bunu bir espri olarak kullanıyorum açıkçası. Koçluk yapmaya 6 ay önce başladım. Toplam 10 – 12 kişiye koçluk yaptım. Şu an itibarıyla 5-6 adet danışanım var. Kasım ayında piyasaya çıkmış olan kitabımda anlattım zaten, Eylül ayında koçluk sertifikamı aldım, hangi ara ünlü olmuş olabilirim ki?:)

Yazarlık ile ilgili olarak ise; henüz sadece bir baskı yapmış bir kitap yazmış olmakla ünlü yazar olunamayacağını ben de biliyorum.

Espri boyutunu herkesin görebileceğini düşündüm.

Diğer yandan; bir başkası bunu kullandığında müdahale etmeliydim, en azından öğrendikten sonra, bunu yapmadığım için üzgünüm ve değerli takipçilerimden özür diliyorum.

Soru 6: Kitabını para vererek senin bastırdığın söyleniyor, bu konuda ne diyeceksin?

Doğrudur, bu kitap bastırmanın yöntemlerinden birisidir. Yani ilk baskı için maliyetin belirli bir bölümünü yayınevi ile paylaşırsınız. Ben de öyle yaptım.

Soru 7: Kendini iyi bir yaşam koçu veya yazar olarak görüyor musun?

Evet, görüyorum. Ama burada benim ne düşündüğümün bir önemi yok. Koçluk konusunda daha önemli olan danışanların yani koçluk hizmeti alan kişilerin ne düşündüğü. Eğer onlar fayda sağlıyorlarsa iyiyim demektir. Yazarlık konusu da öyle, okuyanlar beğeniyorsa tamamdır.

Soru 8: Sen mi daha iyi bir koçsun yoksa eşin mi?

Koçlukta uyum esastır. Daha iyi olmak çok göreceli bir kavram. Danışan kiminle uyum sağlayıp sorunlarına çözüm bulabiliyorsa veya yapmak istediği değişiklikleri gerçekleştiriyorsa onun için iyi yaşam koçu odur, bu bazen ben olurum, bazen Özge, bazen de tabii ki bambaşka bir koç olabilir.

Soru 9: Bu bültende bir tavsiye verecek olsan bu ne olurdu?

Hayatınıza liderlik etmeye başlayın, bunu bir başkası , bu kişi koçunuz bile olsa, sizin için yapamaz.

 

 

 

 

 

26 Kasım 2012 Pazartesi

8. hafta bülteni, hayaliniz ne kadar uzak ne kadar yakın


İşten ayrılalı 8 hafta oldu ve ben 8. Hafta bülteni ile karşınızdayım. Bir hafta önce Kitap Fuarında yaptığım imza gününden sonra geçen hafta enerjim ilk kez düşmeye başladı işten ayrıldığımdan beri. Nedenlerini düşündüğümde bunun yazar olmakla ilgili çok büyük adım atma isteğinden kaynaklandığını fark ettim ve sizlerle paylaşmak istedim.

Eğer sizin de hayatınızda büyük bir hedefiniz veya hayaliniz varsa ancak hayalinizi mevcut durumunuzla kıyasladığınızda sizi üzecek kadar uzak bir yerlere yerleştirdiyseniz benzer duygular yaşayabilirsiniz.

Yazarlık ile ilgili benim mevcut durumum şu şekilde:

İlk kitabımı 3 hafta önce yayınladım, Tüyap Kitap Fuarında beni memnun eden bir imza günü yaptım, daha önce google’a ismimi yazdığımda facebook hesabı dışında bir şey çıkmazken şimdi gazetelerin internet sayılarında çok sayıda haber buluyorum kendim ve kitabımla ilgili. Kitabımın birinci baskısı kendi çapında ilgi görüyor ve olumlu eleştiriler alıyor. Yakın arkadaşlarımla röportajlar yapıp sosyal medyada paylaşıyorum. Kitabım belli başlı büyük kitapçılarda yeni çıkanlar bölümünde 3-5 adette olsa bulunuyor.

Yazarlık ile ilgili olarak son bir haftada bana keyiften çok üzüntü vermeye başlayan hayalim ise şu şekilde:

İlk kitabı bir yılda 100 baskı yapıp 100.000 adet satan Mert
Ayşe Arman’a röportaj veren Mert
Beyaz Show’a konuk olan Mert
Billboardlarda kendisi ve kitabıyla ilgili tanıtımlar olan Mert
Bir kitapçıya gittiğinde çok satanlar bölümünde kendi kitabının bol miktarda sergilendiğini gören Mert
Hürriyet Keyif, Radikal Kitap gibi yazılı medyada kitabıyla ilgili haberler çıkan Mert
Sadece İstanbul’da değil tüm Türkiye’de büyük ilgi gören, büyük kentlerin tamamında imza günleri düzenleyen Mert

Bütün bunların hemen olmasını isteyen Mert

Bu durumda yapmam gereken belli idi. Mevcut duruma şükretmek veya gülümsemek ilk adım olmalıydı, bende öyle yaptım. Zaten düzenli olarak yaptığım tek egzersiz olan şükür egzersizlerini daha çok mevcut duruma yönelik olarak ve daha detaylı olarak yapmaya başladım.

Sonra da büyük hayalimi göz önünde tutarak kendime daha kolay erişebileceğim bir ara istasyon yarattım. Basit hedefler koydum kendime, ama gerçekleşince sevineceğim şekilde ileride tuttum birazda.

Yeni hedefim şu şekilde:

İlk hedefim kitabımın birinci baskısının yıl sonuna kadar tükenmesi ve bu yılın sonunda veya yeni yılın başında kitabımın 2. Baskısının piyasaya sürülmesi

Burçin Titizel arkadaşımla yaptığıma benzer bir röportajı başka bir arkadaşımla gerçekleştirmek ve sosyal medyada yayınlamak

Bir radyo programına konuk olmak, canlı yayın tecrübesi yaşamak

Tanıtımlarıma yıl sonuna kadar sosyal medyada biraz da farklı şeyler yaparak devam etmek

3 ay içinde bir başka imza günü düzenlemek

Ve hepsinden önemlisi yeni hedefimin gerçekleşme durumu ne olursa olsun hayattan keyif almaya devam etmek.

 

Önümüzdeki hafta kısaca gelişmeleri paylaşırım, beni okuduğunuz için teşekkür ederim.

 

Sevgilerle.

25 Kasım 2012 Pazar

Ali Burçin Titizel ile yapılan röportaj

 
Mert iyi bir eğitim aldığını biliyorum, belli bir süre öncesine kadar kalıplaşmış bir hayatın vardı, ne oldu, rahat mı battı da hayatında değişikliği seçtin?
 
Genel olarak bakıldığında değişiklik iki şekilde olabilir. Rahat mı battı sorusunun cevabı dibe mi vurdun da yukarı çıktın veya bilinçli bir tercih mi yaptın? Gerçekte bende ikisi de aynı anda oldu. Kariyerimde tıkanma yaşadığım bir dönemle, kişisel gelişim ile çok ilgilendiğim bir dönem denk gelince; biraz dibe vurma birazda bilinçli bir tercihle; yani ikisinin karışımıyla oldu diyebilirim.

Peki klasik bir anne sorusu; SSK ne olacak Mert?
(Gülerek cevaplıyor) 15 yıl 3600 gün şartlarına göre emekli oldum, emekli maaşımı almak için yaşı bekliyorum. Dolayısıyla artık prim ödememe gerek yok.


SSK işini de güzel bir şekilde atlatmışız… Sen aynı zamanda bir babasın, iki çocuğun var. Daha önceki görüşmemizde çocuklarının sana bir şeyler öğrettiğini söylemiştin. Bunu biraz açar mısın? Çocuklardan ne öğrendin? Çocuklar öğretmen olabilirler mi?
 
Şöyle ki, kişisel gelişimle ulaşmak istediğimiz bilgileri aslında bilerek doğuyoruz. Maalesef bu bilgileri sonradan unutuyoruz. Ben şimdi kızlarımı gözlemlediğim zaman özelliklede 3 yaşındaki küçük kızım Ada’yı gözlemlediğim zaman; hayatının büyük bir akışta geçtiğini görüyorum. Bu neden kaynaklanıyor çünkü bizi sınırlandıran inançların hiç birisine sahip değil. Hayal ediyor, düşlüyor ve sahip oluyor veya olmuyor. Gülümsüyor ve yoluna devam ediyor. İnanılmaz bir yaratıcı enerjisi var. Kendisini sınırlandıran hiçbir inanca sahip değil çünkü. Dolayısıyla onu gözlemlerken bunu keşfediyorum. Unuttuğumuz bu şeyi hatırladıkça ustalık seviyesine yaklaşıyoruz.
 
Şunu diyebilir miyiz; çocuklar bizden daha mı ustalar?
 
Kesinlikle. Belli bir yaşta, özellikle eğitim başladığında bu ustalık kayboluyor. Özellikle 3 yaş, 4 yaşseviyelerinde inanılmaz bir ustalık seviyesindeler. Yani biz buna yaklaşabilirsek mutlu olmamız lazım.
 
Sen ne yapıyorsun? Coaching mi yapıyorsun? Mentorluk mu yapıyorsun? Kişisel Gelişimci misin?
 
Benim iki farklı şapkam var. Birisi yazarlık. Yazarlık şapkamı daha çok kişisel gelişim alanında kullanıyorum. Kişinin bir kitabı okuyarak kendi kendisine yardım edebileceği yolları göstermeye çalışıyorum. Bir de ayrıca koçluk şapkam var. Erickson Koçluk Okulundan mezun oldum. Ve burada öğrendiğim şekliyle insanlara yönlendirme yapmadan, doğru zamanda doğru soruları sorarak, cevapları kendi içlerinde bulmalarını sağlıyorum. Onlara yardımcı oluyorum. Bu ikisini birbirine karıştırmıyorum.
 
Yani lisanslı bir kişisel gelişim koçusun? Öyle mi?
 
Sertifikalı, profesyonel yaşam koçuyum. Erickson Profesyonel Koçluk Sertifikam var, buna dayanarak bu işi yapıyorum.
 
Bunu ilerde doğabilecek sıkıntılara karşı bir önlem olarak da düşünebiliriz?
 
İki boyutu var. Bir tanesi hukuki zemini sağlaması anlamında. Ama daha önemlisi orada yaklaşık 6 ay süren bir eğitim aldık. Bu sürede kendi üzerimde çalıştığım gibi danışanların ne şekilde yararlı olabileceğimi çok iyi anladım.
 
Mutlaka etrafında iletişimde olduğun çokça insan vardır. Akrabalar, eş, çocuklar, arkadaşlar… Sen bu kariyer değişimini uygulama kararı aldığında ne oldu?
 
Ortalık biraz karıştı. Bunun böyle olması da doğal aslında. Çünkü hepsi beni seviyorlar. Hepsi kendince beni korumak istiyorlar. Özellikle annem ve eşim kararımdan iyice emin olup olmadığımı iyice sorgulamamı istediler. Bende bunun bir günde alınmış bir karar olmadığını uzun süre üzerinde düşünülmüş bir karar olduğunu onlara anlattım. O anki işimden mutluluk duymadığımı, beni neyin heyecanlandırdığını bulduğumu ve bunun peşinden gitmek istediğimi söyledim. Zaten mutlu olmadığımı duyduklarında konu sona erdi. Çünkü sevdiğimiz insanlar açısından baktığımızda önemli olan onların mutlu olmasıdır.
 
Gelelim kitaba. Şu an bana hediye ettiğin ve imzaladığın iki kopyası burada. Bu kitap fikri nasıl oluştu?
 
Kendimi bildim bileli kitap okumayı çok ama çok seviyorum. Ve kafamda hep bir kitap yazma fikri vardıaçıkçası. Tabii çocuk kitapları okuduğum yaşlarda çocuk kitabı yazmayı hayal ederdim. Büyüyüp best sellerlar okumaya başladığımda o tarz kitaplar yazmayıhayal ettim. Kitap yazmak yaklaşık otuz beş yıldır içimde taşıdığım bir hayal. Kişisel gelişim kitaplarını çokça okudum. Yaklaşık bir yıl önce neden bu konu hakkında bir kitap yazmıyorum sorusu oluştu içimde. Daha sonra işten artan zamanlarda kitabımı yazmaya başladım.
 
Bu kitap ne anlatıyor? İnsanlar neden bu kitabı okusunlar?
 
Bu kitap kişisel gelişim ile koçluğu benim hikayemle sentezleyerek veriyor. Kişisel gelişim kişinin kendi kendisine yardım etme felsefesi üzerine kuruludur. Bir kitap okursunuz ya da bir şey izlersiniz ve orada anlatılanları kendi üzerinizde uygularsınız. Koçlukta ise öğretilen yöntemler karşınızdakine nasıl yardım edeceğinize yöneliktir. Dolayısıyla kitapta bu ikisinin sentezini yaptım. Kendi hayatımdan örneklerle destekledim. Bu açıdan bakıldığında, bankacılığın kattığı sistematik yaklaşımla diğer kitaplardan farklı olduğunu düşünüyorum.


İmza günü nasıldı?
 
İmza günü tam hayal ettiğim gibi geçti. İki saatlik süre içinde standı ziyaret eden okuyucularımla sohbet etme imkanı buldum. Onlarla fotoğraf çektirdim. Gayet güzel ve keyifli geçti. Çok büyük bir kalabalıkla aslında bu sürede ilgilenmek zor olacaktı. Ancak tam gönlüme göre olan bir kitle ile bu kısıtlı zamanı geçirdim.
 
Güzel, kitap hayalin gerçekleşti ve imza günü hayalin gerçekleşti. Devamını diliyorum. Kariyer değişikliğinden bahsettik. Sen bunu başarmışsın. Sanırım eşin de buna benzer bir değişiklik yaşamış?
 
Evet, eşim Özge tekstil sektöründeydi. İkinci çocuğumuzun doğumu ardından işine ara verdi. Daha sonra kişisel gelişimle tanıştı. Ve Aykut Oğut’tan aldığı iki yıllık bir eğitimle kendiside kişisel gelişim koçluğu yapmaya başladı. Meslektaşız yani.
 
Aile bu değişikliklere hazırlıklımıydı? Ya da nasıl hazırlandı?
 
Açıkçası son ana kadar bekledik. Kendi ön hazırlığımızı yaptık. Eğitimlerimizi tamamladık. Biraz para biriktirdik. Her şey hazır olduğunda bu kararı yakın çevremizle paylaştık. Bu yolun bizim mutluluğa giden kararımız olduğunu gördüklerinde de yakın çevremiz bizi destekledi.
 
İnsanlar hep yakınıyorlar, birşeyler yapmaya çalışıyorlar ancak pek başarılı olamıyorlar.
Yakınmalarına rağmen hiçbir şeyi değiştirmiyorlar. Bunun hakkında neler söylersin?
 
Ben de uzun süre hayatımı bir kurban rolünün ardında yaşadım. Hayatımın otuz beş yılının böyle geçtiğini söyleyebilirim. Hayatı iki şekilde yaşayabilirsiniz. Ya olayların izleyicisi konumunda olursunuz. Ya da seçim yapma gücünüzü fark edersiniz. Olayları kendinizin yarattığını kabul edersiniz. Bunun sorumluluğunu alırsınız. Ve daha keyifli bir hayata geçişyaparsınız. Ben ikincisini yaptığımda yaşamaktan çok daha fazla keyif aldığımıgördüm. Bu yolda ilerlemeye başladım.
 
Endişe, korku gibi kavramlar sence nedir?
 
Endişe ve korku gibi kavramlar daha çok ego ile ilgilidir. Ego bize aldığımız kararları hatırlatan ve bu kararlara sadık kalarak yaşamamızı sağlayan bir zihin mekanizmasıdır. Olduğumuz yerde kalmamız için enişe, korku kaygı gibi duyguları harekete geçirir. Bu duygular son derece doğaldır. Önemli olan bu duygularla yürümeyi öğrenebilmek. Ben de pek çok şeyden endişe ve kaygı duyabiliyorum. Cesaret zaten tüm korkulara rağmen yürüyebilmek. Korkulara rağmen bir şeyler yapabilmek. Korkularınızla beraber yürümeyi öğrenin. En kötü senaryonuzu onaylayın diyebilirim.
 
Mazeret nedir sence?
 
Mazeret kurban rolü oynamakla ilgili bir kavram bence. Yani mazeret üreterek kurban rolünün arkasında bir hayat sürebiliriz. Ama kendi yaratım gücümüzü inkar etmektir mazeret. Hepimiz çok güçlü varlıklarız. Kendi yaratım gücümüze rağmen mazeret üretmenin hiçbir faydası olmayacağını söylerim.
 
Sen korktun mu?
 
Evet korktuğum şeyler oldu. Bazen hala daha korkuyorum. Mesela kitabımın satmamasından, danışanlarımın beni bırakmasından… İkinci kitap için ilham perisinin gelmemesinden. Etraftaki insanların düşüncelerini daha baskın bir dille ortaya koymalarından. Korkuyorum ancak bunu olduğu gibi kabul ediyorum. Ve korktuğum zaman ise en kötü ne olabilir diye düşünüyorum. Bakıyorum ki bizi çok korkutan şeyler gerçekleşse bile bir şekilde hayat devam ediyor ve hayat güzel.
 
Geçmiş, şu an ve gelecek hakkında fikrin nedir?
 
Yaşam koçluğunun en büyük farkıgeçmişle ilgilenmemesi. Psikoloji ve psikiyatriden farklı olarak biz geçmişle ilgilenmeyiz. Bugüne dair bir fotoğraf çekeriz. Geleceğe dair bir hayal kurarız ve ikisi arasında bir merdiven inşa ederiz. Dolayısı ile benim için önemli olan bugün ve gelecek. Ben bu açıları gösteren bir eğitim aldım.
 
Kuantum ve çekim yasası desem sana neler ifade ediyor?
 
Valla kuantuma dair çok sevdiğim bir cümle var; gözlemci beklentisi neticesinde deneyin sonucunu etkiler. O kadar olağan üstü bir deyiş ki her şeyi açıklıyor sanırım.
 
Çekim yasası var mı sence?
 
Ben var olduğuna inanıyorum. Kendi hayatımda var olduğunu deneyimliyorum. Benim açımdan bakıldığında bu yer çekimine inanmakla eş anlamlı.

Kuantum, çekim yasası, korku ve endişe.. Diğer insanlar için SSK ve emeklilik ne olacak Mert?
 
Şöyle, aslında insanın kendisini güvenceye alması için muhtelif seçenekler var. Mesela bir bireysel emeklilik yaptırabilirsiniz. Tabii ki her zaman her şeyi kontrol edemezsiniz. Hayat bazırisklerde içerecek ve belki de hayatı daha keyifli yapan da bu riskleri içermesi. Açıkçası her şeyin planlandığı her şeyin güvenceye alındığı bir hayatında ne kadar keyifli olabileceğini düşünemiyorum açıkçası.
 
Toplumumuzla ilgili bir şey sormak istiyorum. Sanki bizim toplumumuzda kısıtlar, kısıtlamalar çok fazla.


Bu bizi engelleyen bir şey mi? Bunları aşmak için ne yapılabilir?
 
Bu kodları ne ölçüde kabul ettiğimizle alakalı. Kodları ne kadar içselleştiğimizle alakalı. Toplumsal kodlar Türkiye’de de var. Diğer ülkelerde de var. Şimdi en çok rastlanan iki koda baktığımızda; zeki insan mutsuz olur, aptal insanlar mutlu olur gibi. Mutsuz insanlara sorduğunda çok zeki oldukları için mutsuz olduklarını ifade ederler. Bir de zor değerlidir inancı. Yaratımlarımızda hep kan, ter, alın teri var. Böyle yaratmayı çok seviyoruz. Buna inandığımız için yaratımlarımızda hep zorlukla oluyor. Bu şekilde daha çok yoruluyoruz. Dolayısıyla toplumsal kodların bizi ne kadar etkilediğine bakmak lazım. İçselleştirdiysek üzerinde çalışılacak bir alan bulmuşuz demektir.
 
İnsan bağımlı bir yaratık mıdır? Doğadaki diğer canlılarla karşılaştırdığında bağımlılıklarımız olmadan yaşayamaz mıyız?
 
İnsan bağımlıdır. Çünkü zihninin işleyişi doğadaki diğer canlılardan farklıdır. Bir kediyi örnek alın, onun için önemli olan yaşamaktır. Ya yaşıyordur. Ya da yaşamıyordur. Her iki haldede onun için sorun yoktur. İnsan burada farklılaşır. Görsel temelli bir zihnimiz olduğu için geleceğe dair hayaller, düşünceler oluşur. Yani insan için sadece yaşıyor olmak yeterli değildir. Aynı zamanda hayatına bir anlam katma çabasıiçindedir. Bunun içinde hayalleri ve beklentileri vardır. Yaşamdan keyif almayı ne yazık ki doğadaki diğer canlılar kadar beceremez.
 
Aslında Mert benim sorularım bu kadar. Ancak bize ileri ki hedeflerin hakkında bir şeyler söyleyebilir misin?
 
İkinci bir imza günü yapmak istiyorum. İstanbul dışında da imza günleri düzenlemek istiyorum. İkinci kitabımı gelecek yaza yetiştirmek istiyorum. Ve koçluk yaptığım kişilere daha fazla yardımcı olmayı istiyorum. Kısa vadede isteklerim bunlar.
 
Sır değil herhalde ilk kitabınla ilgili yüz bin hedefin var. Ben bunun gerçekleşmemesi için bir neden göremiyorum açıkçası. Senin yorumun ne olur?
 
Zaten beklentilerimiz ve hayallerimiz doğrultusunda yaşıyoruz, sınırlanıyoruz. Bu kitabı yazmaya başladığımdan beri kafamın içinde hep yüz bin rakamı dans ediyor. Bende gerçekleşeceğine inanıyorum. Hatta kafamda bir milyon rakamı dolanıp dursaydıonun da gerçekleşeceğine inanırdım neticede ikisinin yaratımında da bir fark yok.
 
Senin eklemek istediğin bir mesaj var mı?
 
Tek bir şey söyleyebilirim. Hayallerinizin peşinden gidin, her ne olursa.