31 Aralık 2015 Perşembe

KENDİNİZE YENİ BİR ŞANS VERİN


Hayat cömerttir, bize pek çok konuda ikinci hatta üçüncü fırsatları sunar, bu fırsatların farkına varabilmek için kendimize yeni bir şans vermeye hazır olmamız gerekir.

Bugün sizinle bir gözlemimi paylaşmak istiyorum. Diğer insanlar hata yaptığında genellikle anlayışlı davranabiliyoruz, ikinci bir şansı çoğu zaman tanıyoruz, kendimize karşı ise daha acımasız olabiliyoruz. Diğer insanlara verdiğimiz yeni şansı kendimizden sakınabiliyoruz.

Bir veya iki defa deneyip “başarısız” olduğunuz için denemekten vazgeçtiğiniz neler var? Tekrar peşinden gitmek için neye ihtiyacınız var? Belki da sadece kendinize yeni bir şans vermeye.

Etiketlemek konusunda çok marifetliyiz, özellikle de söz konusu kişi kendimiz olunca. Kendimize yapıştırdığımız etiketler bir süre sonra kaderimiz haline geliyor fark etmeden. Eğer geleceğinizi değiştirmek istiyorsanız söküp atın o etiketleri, siz geçmişiniz değilsiniz.

Bir bakış açısına göre hayat, yaşanmış günlerin değil, henüz yaşanmamış toplamıdır. Buradan devam edersek siz de yaptıklarınız veya yapamadıklarınız değil henüz denemediklerinizsiniz.

Büyük bir potansiyelimiz var, geleceği geçmişte aramak, potansiyelimizi hafife alarak yaşamak en basitinden yaşama karşı saygısızlık.

Hadi bugün şöyle bir silkinin ve yeniden başlayın, kendinize yeni bir şans verin.

Hepinize mutlu yıllar diliyorum.

Sevgi ile kalın.

30 Aralık 2015 Çarşamba

FARKLI YENİ YIL KARARLARI ALMAK


Yeni yıl yaklaştı. Yılda iki kez değişim için kuvvetli bir istek duyuyoruz, bir tanesi doğum günümüz, diğeri ise yeni yıl. Yeni yılda pek çoğumuz geçmiş olan yılı nasıl geçirdiğimizi sorguluyoruz ve yeni yıla dair planlar yapıyoruz. Yeni yıl kararları da yeni yıl planlarının olmazsa olmaz bir parçası elbette.

Sizi bu yıl bir değişiklik yapmaya davet ediyorum. İnsan kendisine daha doğru soruları sormalı ve bu soruların cevapları ile yeni yıla hazırlanmalı bence.

Geçen yıl ne kadar çok güldüm, nelere güldüm, kimlerle olmaktan keyif aldım, kaç tane kahkaha attım içimden gelerek? Sevinçten ağladım mı hiç? Huzurlu muydum, kendim için neler yaptım? En zirvede hissettiğim an hangisiydi? En çok hoşuma giden sürpriz neydi, ben kimlere sürpriz yaptım? Nasıl yardımlar gördüm, nasıl yardımlar yaptım?

2016 yılında daha mutlu olmaksa önemli olan, nasıl hissedeceğim de önemli olmalı.

Bugünkü aklım ve deneyimim ile 2015 yılını tekrar yaşayacak olsaydım neleri farklı düşünmek, hissetmek ve yapmak isterdim? 2016 yılında hissetmek istediğim duygular neler? Hangi ruh halleri bütün gün her zaman benimle olsun; huzur, özgürlük, keyif, sevgi, başarı…

Sağlıklı bir yıl olsun, sevgi bağları ile kuşatılalım, üretelim, paylaşalım.

Not: Hayatını Seç, Hayatını Değiştir ve Yarına Notlar isimli kitaplarım güzel bir yıl başı hediyesi olabilir, en güzel hediye kitaptır.

28 Aralık 2015 Pazartesi

HUZURA GİDEN YOL – BÖLÜM 2


Dün kaldığımız yerden devam edelim. Huzur hakkında kendi hayatımdan da yola çıkarak ipuçları paylaşıyorum.

Önyargılarımızı ve kibiri bırakmak, bir yandan çok özel ama bir yandan da sıradan olduğumuzu görmek insanı huzurlu yapar.

Yaşamın bir yarış olmadığını anlayabilmek, her insanın farklı bir kulvarda kendisini geliştirmeye çalıştığını idrak edebilmek önemlidir.

Kendimizi diğer insanlarla kıyaslamamak da bizi huzurlu yapacaktır. Başkalarının ne yaptığı, ne kadar kazandığı, nasıl bir hayat yaşadığı hakkında bir bilgim olmasaydı hayatımı nasıl yaşayacaktım? Bu soruya verdiğimiz cevaplar ve buna ne kadar uygun yaşadığımız da huzur açısından önemlidir.

Para ile olan ilişkimiz de önemlidir, borç enerjisi insanı huzursuz ve tahammülsüz yapar, paranızı iyi yönetin ve beklenmedik durumlar için biraz tasarruf yapın.

Vicdanın sesini dinlemektir huzur. Gece kafanızı yastığa koyduğunuzda bugün güzel bir gündü diyebilmektir.

Güzel bir uyku uyumaktır, bazen saati kurmadan kalkmaktır, sevdiklerimize sarılmaktır, sevgi sözcüklerini daha çok kullanmaktır, zamanın değerini bilmektir.

Biraz gözümüzü daha çok gönlümüzü doyurmaktır, her anın olabildiğince tadını çıkarmaktır, yaşamın kendine has ışıltısını fark etmektir, bazen konuşmak, bazen dinlemektir.

Biraz seyahat etmektir, yeni ve farklı olana da kapı açmaktır, olmuyorsa zorlamamaktır ve en önemlisi sabırlı olmaktır.

Sevgi ile kalın.

Not: Hayatını Seç, Hayatını Değiştir ve Yarına Notlar isimli kitaplarıma D&R ve diğer kitapçılardan ulaşabilirsiniz.

27 Aralık 2015 Pazar

HUZURA GİDEN YOL


Huzur en çok ihtiyaç duyduğumuz duyguların başında geliyor. Bir şeyi yaparken huzurlu olabilmek, genel olarak huzuru hissetmek, huzurlu bir yaşam sürebilmek bence çok önemli. Bugün huzura dair bazı ipuçları paylaşmaya çalışacağım.

Benim için doğa demek huzur demek. Denizin kıyısı da olabilir yemyeşil bir ortam da olabilir. Doğada zaman geçirmek insanı daha huzurlu yapma potansiyeline sahiptir. Mümkünse her gün yarım saat, değilse hafta sonunda biraz daha uzun sürelerle doğada zaman geçirmeye çalışın.

Ben İstanbul’un şirin İlçesi Beykoz’da doğdum ve büyüdüm. Denizle yeşilin her tonuyla iç içe bir çocukluk geçirdim. Mavi ve yeşil renkler beni hala büyülemeye devam ediyorlar.

Huzurun bir unsuru doğa ise diğer unsuru da huzuru yakalamış insanlardır. Huzurlu insanların yanında kendimizi daha da huzurlu hissederiz. Sizin çevrenizde de bu tip insanlar mutlaka vardır, onlarla daha çok zaman geçirmeye çalışın.

Huzurun diğer bir önemli parçası da elbette maneviyattır. Şükretmek, dua etmek, bunları günlük hayatımızın bir parçası haline getirmek bizi her zaman daha huzurlu bir insan yapar.

Ufka bakmak da insana huzur verir, özellikle de gün doğumu ve gün batımı sırasında. Muhteşem bir manzarada huzur ve dinginlik kaplar insanın içini. En son ne zaman güzel bir gün doğumu veya gün batımı izlediniz sakince?

Düzenli olmak da huzurlu yapar, sadeleşmek lazım biraz, fazlalıkları atmak, zaman zaman teknolojiden uzaklaşmak, hayattan küçük molalar almak, tam da şu an bu yazıyı okurken yaptığınız gibi.

Yarın devam edeceğiz.

Sevgi ile kalın.

Not: Hayatını Seç, Hayatını Değiştir ve Yarına Notlar isimli kitaplarıma D&R ve diğer kitapçılardan ulaşabilirsiniz.

26 Aralık 2015 Cumartesi

MUTLULUĞUN SORUMLULUĞUNU ALMAK


Mutluluk için iki kavramı birbirinden ayırmak gerekiyor, bunların mutluluğun sorumluluğunu almak ve mutsuzluk için kendinizi suçlamak. Hayatınızın, mutluluğunuzun sorumluluğunu elinize alın, sadece sorumluluk almak bile mutlu eder insanı. Bir hata yaptığınızda ise hemen kendinizi suçlamayın.

Hazır yeni yıl yaklaşırken önerdiğim bakış açısı şu: Bu yıl nasıl geçti, önümüzdeki yılın nasıl geçmesini istiyorum, neleri farklı düşünür ve yaparsam hedeflerime daha kolay ulaşırım? Ben buna ileri bildirim diyorum, suçlama yok, durum tespiti, istenilenin ortaya konulması ve planlama var.

Mutluluk için planlama ve anı yaşamak arasındaki dengeyi de iyi kurmak gerekiyor. Çok fazla plan yaptığımızda sürprizler için boşluk kalmıyor. Sadece gerekli olduğu ölçüde, olabildiğince esnek planlar yapın ve biraz güzel sürprizler için boşluk bırakın.

Mutluluk için en önemli kavramlardan birisi de kuşkusuz denge. Hayatın hangi alanları itibarıyla dengeden uzaklaştığınızı düşünüyorsunuz, bu alanlarda dengeye yaklaşmak için neler yapabilirsiniz? Unutmayalım dengeye yaklaşmak mutluluğu yakalamaktır aslında.

Diğer bir önemli nokta ise hatalara karşı yaklaşımımız. Hata yapmamak mümkün değil. Önemli olan hatalardan ders çıkarıp aynı konuda benzer hataları tekrarlamamak. Hata yapmak aynı zamanda eğer doğru kullanılırsa öğrenme sürecinin bir parçasıdır.

Öğrenmek demişken öğrenmek ve kendimizi geliştirmek de mutluluğun olmazsa olmaz şartı. Öğrencilik bittiğinde mutluluk da azalıyor. Hayat boyu öğrenci olun, mutlu kalın.

Sevgiler.

Not: Hayatını Seç, Hayatını Değiştir ve Yarına Notlar isimli kitaplarıma D&R ve diğer kitapçılardan ulaşabilirsiniz.

24 Aralık 2015 Perşembe

YENİ YIL NİYETLERİ


Geçen hafta geçmişle vedalaşmak için bir çalışma önermiştim. Eğer onu yaptıysanız ve hafiflediğinizi, yüklerinizi geride bıraktığınızı düşünüyorsanız artık gelecek ile ilgili heyecanlanma ve yeni yıl niyetlerimizi belirleme zamanı gelmiş demektir.

Ben yazarak çalışmayı çok severim ve en etkili yöntemin de yazmak olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden yine bir kağıt alıyoruz önümüzeJ Arzu ederseniz renkli bir kağıt da alabilirsiniz; pembe, eflatun, yeşil, mor,… hangi renk sizi kendine çekiyorsa.

Bu seferki başlığımız ‘Yeni Yıl Niyetlerim’. Yeni yılda olmasını arzu ettiklerinizi, beklentilerinizi ve tüm isteklerinizi yazabilirsiniz. Listeyi istediğiniz kadar uzun tutmanızda hiçbir sakınca yok çünkü listenizi tamamladıktan sonra yazdığınız maddeleri sizin için önem sırasına sokmanızı isteyeceğim.

Hayatta tüm isteklerimiz gerçekleşir, bununla birlikte bizim hepsine aynı anda ve eşit miktarda enerji vermemiz çok mümkün olmayabilir. Bu sebeple öncelik sıranızı yaparken hayatınızın diğer alanlarına en çok etki edecek olan maddeleri üst sıralara almanız daha etkili olacaktır diye düşünüyorum.

Sıralamanızı yaptıktan sonra şimdi geldik daha önemli olan bölüme yani listenizdeki ilk 3 maddeyi gerçekleştirmiş kişiyi tasvir etmeye.

Nasıl düşüncelere sahiptir? Gün içinde hangi konulara enerjisini verir? Neler yapar? Diğer insanlara karşı nasıl davranır? Sabahları yataktan kalktığında aklından ilk geçen düşünceler nelerdir? Tüm gün ağırlıklı nasıl bir ruh halinde olur? Akşamları başını yastığa koyduğunda huzurlu mudur yoksa endişeli mi?

Benim şu an aklıma gelmeyen ama o kişiyi tasvir edebilecek tüm soruları kendinize sorup cevapları maddeler halinde yazabilirsiniz.

İşte, bu ikinci liste sizin olmanız gereken kişiyi anlatıyor ve üzerinde çalışmanız gereken asıl yer de burası. SİZ NASIL BİRİSİ OLMALISINIZ?

Bunu da belirledikten sonra artık tek yapmanız gereken, hazırlanmak. Yani ikinci listedeki kişi olabilmek için emek vermek ve heyecanla beklemek.

Hani tatil için rezervasyonunuzu yaptırmışsınızdır, o günün geleceğinden emin bir şekilde dört gözle beklersiniz ve hazırlanırsınız ya, aynen o hissiyatla işte.

Bu sebeple bir söz vermenizi ve bunu da yazılı hale getirmenizi isteyeceğim.

“Ben ……. , yukarıdaki kişi olmak için elimden gelenin en iyisini yapacağıma söz veriyor, gerisini hayatın akışına bırakıyor ve güveniyorum. Ben hazır olduğumda isteklerim de benim için hazırdır”

Ve altına imzanızı atabilirsiniz.

Yeni yıl niyetleriniz hayırlı olsun J

Hepinize kendinizi niyetlerinize hazırladığınız harika bir hafta diliyorum.

Yaşam koçluğu, Human Design (Yaşam Tasarımı) ve nefes terapisinden oluşan, kişilerle birebir çalıştığım ‘HAYALLERİNİZE DOĞRU YOLCULUK’ programına katılmak için bana ozge@ozgecuhadaroglu.com adresinden ulaşabilir, programın içeriği hakkında detaylı bilgi edinmek için www.ozgecuhadaroglu.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

#hayatböylegüzel paylaşımları için Instagram hesabım @cuhadarogluozge

Sevgiyle kalın.

Özge Çuhadaroğlu

23 Aralık 2015 Çarşamba

BİR MUTLULUK REHBERİ


En sık muhatap kaldığım sorulardan birisi hep mi mutlusun? Hayır, hep mutlu değilim elbette, çoğunlukla mutluyum, bu da yeterli bence. Mutlulukla Değişim Programı adını verdiğim koçluk çalışmalarıma katılan danışanlarımla paylaştığım gibi; mutluluk bir seçimdir, mutluluk seçeneklerimiz olduğunu fark etmek ve hayatımızı büyük ölçüde seçimlerimizle yönettiğimizi kabul etmektir. Mutluluk, mutluluğa dair sorumluluk almaktır.

Bugünkü yazımda mutluluğun sırrına ilişkin bilgilerimi ve gözlemlerimi paylaşacağım. Umarım keyifle okur ve bazılarını hayatınızda uygulamaya başlarsınız.

Her şeyden önce bir kabul ile başlamak gerekiyor sanırım. Hayatın inişleri ve çıkışları olacaktır, inişleri yönetmek maharet ister. Daha sonra güçlü bir karar almamız lazım, o da hayatı gereğinden fazla ciddiye almamak. Bunun başlangıç noktası da kendimizi çok fazla ciddiye almamak. Kendimize gülebiliyorsak, içinde olduğumuz durumlara biraz olsun esprili yaklaşabiliyorsak doğru yoldayız demektir.

Bir diğer önemli nokta ise mutsuzluk biriktirmemektir. Bir olay yaşadığımızda bu bizi kötü hissettirdiyse bunu ifade etmenin bir yolunu bulmak önemlidir. Bence en doğrusu o an ölçülü bir tepki verip memnuniyetsizliği ifade etmek. İçimizde biriktirdiğimizde bu bize içten içe tüketip daha da mutsuz yapacaktır. Pek çok insan söyleyebileceği şeyleri söylemediği için, doğru olan tepkiyi ortaya koymadığı için mutsuz oluyor.

Daha sonra kendimizi sık sık takdir etmeli ve kendimizle olumlu konuşmalar yapmalıyız. Bu yazıyı yazdıktan sonra eşimle kendime güzel bir türk kahvesi pişirdim. Bunu yaptıktan sonra da “ne kadar güzel kahve pişiriyorum, ne kadar yetenekliyim, on parmağımda on marifet, hem yazı yaz hem de kahve pişir, harikasın” dedim.

Abartılı bir örnek olduğunun farkındayım ama kendimize değer verecek olan öncelikli olarak bizleriz. Bugün yapmanızı istediğim bir egzersiz var. On parmağınızda on marifet var, bunlar neler, lütfen üşenmeden yazın, emin olun kendinizi iyi hissedeceksiniz.

Bu yazı tahmin ettiğimden uzun sürecek, yarın kaldığımız yerden devam edelim.

Sevgi ile kalın.

Not: Hayatını Seç, Hayatını Değiştir ve Yarına Notlar isimli kitaplarıma D&R ve diğer kitapçılardan ulaşabilirsiniz.

22 Aralık 2015 Salı

İŞTE ARADIĞIN SIR BU


Dün akşam yayımlamış olduğum Yarına Not’tan devam edelim: “Farkında olduğun halde üzerinde düşünmediklerin, işte aradığın sır bu.” Çoğu zaman tüm farkı yaratan da budur.

Farkında olup geçiyor muyuz, yoksa gerçekten hak ettiği kadar üzerinde düşünüyor muyuz? Bugün herhangi bir mutsuz insana gidip niye mutsuz olduğunu sorsanız size muhtemelen 3-5 neden sıralayacaktır.

Diğer yandan, biraz derine indiğinizde, çoğu zaman, üzerinde yeterince düşünmediğinizi fark edersiniz. Oysa mutsuzluk ciddiye alınması gereken bir konudur, üzerinde düşünülmeli ve eylem planı hayata geçirilmelidir.

Bugün bir liste yapmanızı istiyorum sizden, farkında olduğunuz ancak bir türlü detaylı düşünmeye zaman ayıramadığınız konuları listeyin. Sonra onları tek tek ele alın, her hafta birisi üzerinde detaylı olarak düşünün, eminim çıkış yolları bulacaksınız.

Koçlukta yaptığımız şeylerden birisi de budur, kişinin aslında bir ölçüde farkında olduğu ama derin düşünmek için zaman ayırmadığı konuları belli bir program çerçevesinde sırası ile ele alırız. Odaklanarak yapılan bu çalışma bize güzel açılımlar sağlar.

Eğer zamanınız ve bütçeniz müsait ise koçluk alarak hayatınızın stratejik alanları üzerinde ilerleyebilirsiniz, durumunuz buna uygun değilse kişisel gelişim kitapları okuyarak bunu yapmayı deneyebilirsiniz. Kitapları sadece okumayın lütfen, belirtilen egzersizleri de yapmaya çalışın. Hayatını Seç ve Hayatını Değiştir isimli kitaplarım bu anlamda mutlaka yararlı olacaktır.

Hayat ikiye ayrılıyor, operasyon alanı ve strateji alanı. Bizim için önemli olan ama acil olmadığı gerekçesi ile ertelediğimiz pek çok şey strateji alanında yer alıyor. Farkında olduğumuz halde üzerinde yeterince düşünmediklerimiz gibi.

Bugünden itibaren bir değişiklik yapın ve her günün yarım saatini stratejiye ayırın. Kendiniz, hayatınız, mutluluğunuz ve yapmak istedikleriniz üzerinde düşünün, farkındalıklarınızı üzerinde düşünerek artırın ve sonrasında küçük de olsa bir adım atın. Üzerinde düşünülmüş farkındalıklar olumlu eylemlerle birleştiğinde mutluluk ve başarı neredeyse kaçınılmazdır.

Hepinize güzel bir gün diliyorum, sevgi ile kalın.

21 Aralık 2015 Pazartesi

HİSSETTİĞİNİZ GİBİ YAŞAYIN


Hayatı ve herkesi gereğinden fazla ciddiye almayın, hissettiğiniz gibi yaşayın ve ne olursa olsun gülümsemeye çalışın. Peki, günümüz şartlarında bunu nasıl yapabiliriz? Hayatını Seç ve Hayatını Değiştir isimli kitaplarımda tam olarak da bunu anlatmaya çalıştım, bugün ise kısa bir yazı kapsamında konuyu ele almaya çalışacağım.

 Her şeyden önce şunu anlamamız gerekiyor, tek bir hayatımız var. Hissettiğim gibi yaşamaktan ben şunu anlıyorum, gerçekten yaşamak, risk almak, dizlerimin kanaması. Tek bir hayatın var, o halde düş, kalk, keyfini çıkar, aşık ol, risk al, sevdiğin işi yap, yaptığın işi sev, bir eser bırak.

Bugün bir şeyleri nasıl yapacağınızı düşünmekten ziyade ne yapmak istediğinizi düşünmenizi rica ediyorum. Biraz yukarıdan bakın lütfen hayatınıza, bazı merdivenlere çıkıyorsunuz, bu merdivenler hangi duvarlara dayalı, gerçekten istediğiniz şeyler için mi çaba sarf ediyorsunuz? Hissettiğiniz gibi yaşayacak olsanız neleri farklı yaparsınız?

Zihninizde bir yolculuk yapın lütfen, bundan beş yıl sonraki halinize ulaşın. Beş yıl sonra bugüne dönüp baktığınızda neler yapmış olmayı isteyeceksiniz?

Hissettiğimiz gibi yaşamak belirsizliğe biraz izin vermek ile de ilgili. Hisler zaman zaman belirsizdir, öngörülemez. Hayatınızda belirsizliğe biraz izin verin, herkes miktarı kendisi belirlesin.

Bilinmeyen mi daha tehlikeli yoksa bir süre sonra esas tehlike, sürekli bildiğimiz sularda yüzmek mi? Bilmediğiniz bir şeyle karşılaştığınızda aslında sahip olduğunuz ama belki farkında olmadığınız özelliklerinizi kullanmaya başlarsınız, bu adeta otomatik olarak gerçekleşir.

Yaşama olan ilginiz artar, gerçekten hissederek yaşamaya başlarsınız. Otomatik pilottan çıkarsınız.

Hissettiğiniz gibi yaşamak için neden arayışlarınıza da son verin. Bazılarınızın neden dediğini duyar gibiyim. Her şey için bir neden aramayın. Nedenlere çok takılırsanız hislerinizi kullanamayabilirsiniz.

Sevgi ile kalın.

Not: Hayatını Seç ve Hayatını Değiştir ve Yarına Notlar isimli kitaplarıma D&R ve diğer kitapçılardan ulaşabilirsiniz, internet siteleri üzerinden sipariş verebilirsiniz.

 

20 Aralık 2015 Pazar

MUTLULUĞUNUZA ŞART KOŞMAYIN


Mutluluğunuza sınır çizmeyin, mutluluğunuz mümkünse belli şartların gerçekleşmesine bağlı olmasın.

Daha fazla para kazanınca mutlu olacağımızı düşünmek, işimizde yükselince veya iş değiştirince mutluluğun geleceğini sanmak, bir ilişkimiz yoksa o ilişkiye kavuşunca her şeyin düzeleceğini varsaymak mutluluk açısından bakıldığında çok doğru bir yaklaşım olmayabilir.

Mutluluğu dışsal şartlarda arayacaksak bunu her gün gerçekleşen hayatın küçük mucizelerinde bulmak daha akıllıca olabilecektir. Mutluluk bu açıdan bakıldığında bedavadır üstelik.

Örneğin derin ve sağlıklı nefesler almak, güzel bir yürüyüş yapmak, güneşin yüzünüzü ısıtması, sıcak bir çay içmek, gülmek, sohbet etmek, kitap okumak, hepsi mutlu etme potansiyeli açısından doyurucu olan ücretsiz aktiviteler. Bir gün içinde bunlara ne kadar zaman ayırabiliyoruz?

Mutluluk daha çok kişinin kendisi ile kurduğu ilişkide, bakış açılarında ve rutin bir günün sıradan mucizelerini fark etmekteki, takdir etmekteki yeteneklerinde gizli.

En çok zamanı kendimizle geçiriyoruz, düşüncelerimiz aracılığı ile kendimizle konuşuyoruz, kendimize güzel şeyler söylemeyi seçtiğimizde mutluluğu da seçmiş oluyoruz. Bu Polyannacılık değil, akıllıca bir seçim sadece.

Pazar akşamı kendime iki gündür spor yapamadığımı söylüyordum yüksek sesle, dış sesim, sevgili eşim Özge beni uyardı, bunun yerine kendine yarın spor yapacağını söyleyebilirsin dedi. Haklıydı.

İçimizde iki bitki var, mutluluk ve mutsuzluk, hangisini besleyeceğimizi ve büyüteceğimizi biz seçiyoruz.

Seçiminizi mutluluktan yana yapın, bugün size mutluluk veren bir düşünce seçin, size mutluluk veren bir eylem gerçekleştirin.

Sevgi ile kalın.

Not: Hayatını Seç, Hayatını Değiştir ve Yarına Notlar isimli kitaplarıma D&R ve diğer kitapçılardan ulaşabilirsiniz.

18 Aralık 2015 Cuma

KENDİMİZİ TANIMANIN ÖNEMİ


Kendimizi yakından tanımakla başlar her şey, hayat kendimizi keşfettiğimiz bir yolculuktur. Amacımız ne olursa olsun kendimizi daha iyi tanımak amacımıza ulaşmayı da kolaylaştırır.

Koçlukta kullandığımız yöntemlerle kişinin hedeflerine daha kısa bir sürede ve daha kolay bir şekilde ulaşmasını sağlamaya çalışırız. Kullanılan teknik ve yöntemlerin önemli bir kısmı kişinin kendisini yakından tanımasına, kabul etmesine ve sevmesine odaklanır. Değişim daha sonra gelir.

Hayatımız aslında bir ölçüde yaptığımız seçimlerden ibarettir. Bu seçimleri “doğru” bir şekilde yapmak hayatın tatminine ve mutluluğa ulaşmamızı kolaylaştırır.

Büyüklerimiz hayatta en önemli seçimlerin iş seçimi ve eş seçimi olduğunu söylerler. Bu seçimleri bizi mutlu edecek şekilde yapabilmek kendimizi tanımadan mümkün olmaz.

Hayatın önemli bir kısmını insan ilişkileri oluşturur. Kendisini tanıyan ve kendisiyle mutlu bir ilişki kuran kişi diğer insanlarla olan iletişiminde de ön yargılardan uzaklaşarak sağlıklı uzun süreli ilişkiler kurabilir ve sürdürebilir.

Kendimizi tanımak dediğimizde kuşkusuz geniş çaplı bir alandan bahsediyoruz. Değerlerimizi ortaya çıkarmak, bir sıralama yapmak, değerlerimize uygun bir yaşam sürmek, amaçlarımızı bulmak ve gerçekleştirmeye çalışmak gibi.

En önemli yatırım kişinin kendisine yaptığı yatırımdır, hayattaki en önemli projeniz sizsiniz. Kendinizi yakından tanımaya çalışın lütfen. İlk kitabım olan Hayatını Seç bu anlamda size gerçekten çok yardımcı olabilir.

Sevgi ile kalın.

Not: İç dünyanızı keşfetmek konusunda profesyonel yardım almak isterseniz bana mert.cuhadaroglu@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.

17 Aralık 2015 Perşembe

GEÇMİŞLE VEDALAŞMAK ve YENİ YILA HAZIRLIK


İki hafta içinde yeni bir yıla merhaba diyeceğiz. Yeni umutlarla yepyeni niyetlerde bulunacağız. Niyetlerimizin gerçekleşmesi için yeniye yer açmak ve geçmişten taşıdığımız yüklerle vedalaşmak çok faydalı olacaktır. Bu hafta bunun için bir egzersiz önermek istiyorum. Bu egzersizi geçmişte yaşadıklarına çok takılı kalmış danışanlarıma da yaptırıyorum genelde.

Bu ay, yeni yıl niyetlerimi koymadan önce bir hazırlık olması adına kendim de uyguladım. Hatta akşam Duru ve Ada’ya anlattığımda onların da çok hoşuna gitti, oyun gibi gördüler. Onlar için de yaptık J

Öncelikle bir kağıt alın ve başına “VEDALAŞTIKLARIM” yazın. Sonra vedalaşmak istediğiniz her ne varsa altına yazın. Yalnız bununla ilgili biraz ipucu vermek istiyorum.

Genel şeyler yazmayın yani üzüntülerim, endişelerim, korkularım, … gibi genel olmasın. Daha spesifik olmaya çalışın. O konu ile ilgili üzüntüm, bu durum hakkındaki endişem veya şununla ilgili korkum gibi.

Affedemediğiniz kişiler veya olaylar varsa, yaşadığınız deneyimi değil, deneyimin sizde bıraktığı negatif duyguyu yazın. Şu durum sebebiyle hissettiğim öfke, kızgınlık gibi.

Hoşlanmadığınız bir alışkanlığınız varsa, alışkanlığın kendisini değil, sizin o alışkanlığa yüklediğiniz anlamı yazın. Anlam değişince alışkanlık otomatikman değişir. Örneğin sigarayı bırakmak istiyorsanız, sigaranın kendisini değil, sigara içerken hissettiğiniz duygu her neyse, onu yazın.

Sizi sınırlayan düşünce alışkanlıklarınız varsa, onları yazın. Her şeye yetişmem gerek, ben yapmazsam mükemmel olmaz, hayat zordur, para bir gelir bir gider,… gibi

Artık gerisini sizin hayal gücünüze bırakıyorum. Ama umarım yeterince açıklayıcı olabilmişimdir. Vedalaştığınız şeyler durumun, kişinin veya deneyimin kendisi değil, sizin ona yüklediğiniz anlamlar ve taşıdığınız negatif duygular olmalı. Çünkü bunları bırakmayı seçtiğinizde o deneyim olması gereken yerde kalacak ve gelecek seçimlerinize etki etmeyecek.

Yazma işiniz bittiğinde yazdığınız her şeye tek tek teşekkür edin, öğrettikleri ve sizi bugünkü kişi yaptıkları için. Artık ‘sevgiyle’ vedalaşma zamanı geldi. Yazdığınız kağıdı yakıp, camdan veya balkondan küllerini havaya savurabilirsiniz.

Bu egzersiz artık ihtiyacınız olmayanları bırakmak için güzel bir çalışmadır. Elbette, bunu bir çalışmaya bağlı kalmadan da yapabilirsiniz ama 5 duyuyla algılanan şeyler çok daha hızlı etki eder her zaman.

Yeni yıl niyetlerimizi belirlemeden önce artık ihtiyacımız olmayan ne varsa hepsiyle vedalaşmak, yeniye yer açmak açısından da çok faydalı olacaktır.

Hafiflediğiniz güzel bir hafta diliyorum.

Yaşam koçluğu, Human Design (Yaşam Tasarımı) ve nefes terapisinden oluşan, kişilerle bireysel olarak çalıştığım ‘Hayallerinize Doğru Yolculuk’ programına dahil olmak ve yeni yıla yeni bir başlangıç yapmak isterseniz bana ozge@ozgecuhadaroglu.com adresinden ulaşabilir, programın içeriği hakkında detaylı bilgi edinmek için www.ozgecuhadaroglu.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

#hayatböylegüzel paylaşımları için Instagram hesabım @cuhadarogluozge

Sevgiyle kalın.

Özge Çuhadaroğlu

16 Aralık 2015 Çarşamba

TIKANMIŞLIK SENDROMUNU AŞMAK


Nedir bu tıkanmışlık sendromu? Benim tanımıma göre; fazla seçeneğimiz olmadığını düşünmeye başlamak, geleceğin büyük ölçüde geçmişle aynı olacağını varsaymak ve bunların sonucunda adeta tıkanmış hissederek ümitsizliğe kapılmaktır.

Hayatımızda karşımıza çıkan olayları her zaman kontrol edemeyiz ama tercihlerimizi biz belirliyoruz, nasıl bir bakış açısını tercih ediyoruz acaba?

Daha ne yapayım diye düşünebilirsiniz, bazen ben de düşünüyorum. Gerekirse her şeyi ters yüz edip hatta bazen en baştan başlamayı göze alıp bir çıkış noktası buluyorum. Bir şeylere tutunmak lazım kesinlikle. Hepimizin hayatında işler kötü gittiğinde tutunabileceğimiz güzel şeyler de vardır, bunun ne ölçüde farkında olabildiğimiz büyük fark yaratır.

Hayatın inişleri ve çıkışları olacaktır, sistem bilimi teorisine göre hiçbir çıkış veya iniş sonsuza dek süremez ve bir şekilde kırılır. Çıkışları yönetmek kolaydır, daha zor olan inişleri yönetmektir, biraz ustalık ister, bazen yardım almak ister.

Hayatımızdaki çoğu deneyim bir şeyler anlatmak için oradadır. Eckhart Tolle’ün çok sevdiğim bir yaklaşımı var, “yaşam sana bilincinin evrimi için en yararlı deneyimi verecektir, bu deneyimin senin en çok ihtiyacın olan deneyim olduğunu nasıl bilebilirsin, çünkü şu an içinde bulunduğun deneyim buJ.”

En çok ihtiyaç duyduğunuz deneyim içinde olduğunuz deneyimdir, başka türlü olamaz. “Başımıza gelenler”in bizi yıkmasına izin vermek bir tercihtir, bir süre üzüldükten sonra tekrar ayağa kalkıp silkelenmek ve yola devam etmek başka bir tercihtir, siz hangisini seçiyorsunuz?

Tıkanmışlık sendromu yaşıyorsanız bu döneme farklı bir bakış açısı ile yaklaşmaya çalışın, kendinize dair yapacağınız ve sizi bile şaşırtabilecek keşifler neler olabilir hiç düşündünüz mü?

Tıkanmışlık sendromunu hayatınızda bir şeylerin daha iyiye doğru evrimleşeceği bir dönemin başlangıcı olarak da görebilirsiniz.

Hayatınızın ne yöne doğru ilerlemesini istediğinizi düşünün, yüzünüze kocaman bir gülümseme yerleştirin ve komik gelecek kadar minik bir adım ile değişime başlayın.

P.S: Hayatını Seç, Hayatını Değiştir ve Yarına Notlar isimli kitaplarıma D&R ve diğer kitapçılardan ulaşabilirsiniz.

15 Aralık 2015 Salı

GÖZÜNÜN ÖNÜNDE OLANI GÖZDEN KAÇIRMA


Hayatınızda “sorun” olarak tanımladığınız bir şey olduğunda sessiz ve sakin bir ortamda kendinize yarım saatlik bir süre ayırın. Sorun olarak gördüğünüz şeyi bir A4 kağıda büyük harflerle yazın, bir adım gerisinde ayakta durun ve kendinize şunu sorun lütfen: Çok bariz olan, gözümün önünde olan ama benim görmemeyi seçtiğim şey ne olabilir?

Çözümün zor olması gerektiği, zorun değerli olduğu, bir şeyi basitçe çözmenin çoğu durumda mümkün olmadığı, çözümün çok zaman alabileceği gibi yerleşmiş inançlarınız olabilir, bazı konularda benim de vardı, hala var.

Oysa çoğu zaman basit, gözümüzün önünde olan seçenekleri göremiyoruz. Konu hayatın her alanından olabilir, iş, para, ilişkiler gibi.

Bu işin çok kolay, çok pratik bir çözümü olsa ne olurdu sorusunu kendime yöneltmeyi ve cevaplar aramayı seviyorum, zaman zaman bunu yapmanızı size de tavsiye ederim.

İstediği gibi bir ilişkisi olmayan insanların o veya bu nedenle en yakınlarındaki seçenekleri gözden kaçırdıklarını gözlemliyorum. İş konusunda çok basit bir eylemin kişiyi başarıya taşıyabileceğini görüyorum. Para konusunda kolay bir değişikliğin pek çok şeyi değiştirdiğini fark ediyorum.

Elbette benim mesleğim koçluk ve olaylara dışarıdan objektif bir şekilde bakma yeteneğini zaman içinde geliştirdim. Diğer yandan bu hepimizin içinde belli ölçülerde var olan bir yetenek.

Bugün sizleri bu yeteneğinizi kullanmaya davet ediyorum.

İçinde olduğunuz sorunu bir başkası, sizinle tamamen aynı şartlarda ve durumda olan bir başkası yaşıyor olsaydı ona en basit ve pratik yöntem olarak ne tavsiye ederdiniz, işte bu tavsiyeyi alın ve hayatınızda uygulamaya çalışın.

Sevgi ile kalın, gözünüzün önündekini kaçırmayın.

Not: Hayatını Seç, Hayatını Değiştir ve Yarına Notlar isimli kitaplarıma D&R ve diğer kitapçılardan ulaşabilirsiniz.

14 Aralık 2015 Pazartesi

DEĞİŞİMİN ÖNÜNDEKİ ENGEL


Geçen hafta bir Yarına Not paylaşmıştım; insanın sabit, değişmez bir yapısı yoktur, seçimlerimiz vardır, yapmayı seçtiklerimiz ve yapmamayı seçtiklerimiz. Buna bütün kalbimle inanıyorum, koçluk çalışmalarım sırasında da temel bir felsefe olarak kullanıyorum.

Bence değişimin önündeki en büyük engel, sabit, değişmez bir yapımızın olduğunu düşünmek, bahanelerin en büyüğü bu belki de.

Öncelikle şunu düşünmenizi istiyorum, yaşamın farklı alanları var, bu farklı alanlarda aynı konuda farklı davranışlar sergileyebiliyoruz. Örneğin benim uyumlu bir yapım var diyen bir insan aile ilişkilerinde uyumlu davranışlar sergilerken iş hayatında uyumsuz davranışlar gösterebiliyor. Çünkü farklı gerekçelerle farklı seçimler yapıyoruz.

Hayatın her alanında aynı konuda aynı veya benzer davranışlar sergileyen kişi de bu alanların hepsinde öyle davranmayı seçiyor sadece.

Eğer yapımızdan ziyade seçimlerimizle hayatımızı yönettiğimizi kavrayabilirsek o zaman bir şeyleri değiştirebiliriz.

Peki seçimlerimizin arkasında ne var? İnsan bir duygu varlığı, seçimlerimizi da büyük ölçüde duygularımızla yapıyoruz. Bunlar sevgi, güven gibi pozitif duygular olabileceği gibi endişe, korku gibi negatif duygular da olabiliyor. Seçimlerimizi sevgi ile mi yaptığımız yoksa korku ile mi yaptığımız bile çok önemli bir fark yaratıyor.

Duyguların arkasında da düşünceler var. Düşünceler duyguları oluşturuyor ve dolayısıyla seçimlerimi belirliyor. O halde ilk seçmem gereken düşünce şu: Ben hayatımı bilinçli seçimlerimle yönetiyorum, istersem seçimlerimi değiştirebilirim.

İnsanın seçenekleri olduğunu fark etmesi onu pozitif duygulara taşır ve kendisini iyi hissetmesini sağlar. Kendisini iyi hisseden bir insan da kararlarını ve seçimlerini daha sağlıklı yapabilir. Yönünü sevgiden yana belirleyebilir.

Sevgi ile kalın.

Not: Hayatını Seç, Hayatını Değiştir ve Yarına Notlar isimli kitaplarıma D&R ve diğer kitapçılardan ulaşabilirsiniz.

13 Aralık 2015 Pazar

BİR RÖPORTAJ

Mert Çuhadaroğlu, kendi bloğumu açmadan önce de Facebook ve instagram'dan takip ettiğim bir yaşam koçu... Her gün motivasyon ve farklı bakış açılarıyla dolu cümleler paylaşıyor. Elbette kendine ait yazıları da var.
Her durumu, her hissi ve her kabullenişi; olabilecek en öz ve yalın halde özetliyor.
Bende böylesini seviyorum; kimi zaman "doğru yolda ilerliyor muyum?" diye düşünmekten, yaşayamaz oluyoruz. Kafamız kendimizi irdelemekle meşgulken, kişisel gelişim uzmanları ya da yaşam koçlarının komplike cümleleri bizleri yoruyor.
Sevgili okurlar, karşınızda Mert Çuhadaroğlu ve olabilecek en yalın haliyle hayatı anlamak..
Aşka küsenler, kendine küsenler, kendine güvenmeyenler ve ilişkilerinde daima sorun yaşayanlar.. Hepsini yanıtladı Mert Bey.
Merve Çevik

11 Aralık 2015 Cuma

ENDİŞE ETMEYİN, YARARI YOK


Geçen hafta güzel bir film izledim, başrolünde Tom Hanks’in bir avukatı canlandırdığı Casuslar Köprüsü. Soğuk savaş döneminde Amerikalılar ile Ruslar arasındaki bir casus takasını konu alan başarılı bir yapım. Avukat rolündeki Hanks’in savunmasını üstlendiği rus ajanı ile olan diyalogları çok hoşuma gitti. Rus ajanı “endişe etmiyor musun?” şeklindeki sorulara film boyunca “endişe edersem işe yarar mı, o zaman edeyim” şeklinde cevap verdi.

Endişe etmenin sonuçlar üzerinde olumlu bir etkisi olmadığını bilmemize rağmen bunu yapmadan duramıyoruz. Peki niye böyle? Her şeyden önce endişe de bir his, bir duygu. Diğer duygularımız gibi düşüncelerimiz neticesinde oluşuyor. Bize endişe veren düşüncelerin farkına varıp değiştirmeden endişe duygusu yaşamamak da mümkün değil.

Endişenin bir yararı olabilir mi? Bence en azından bazı kişiler için kısmen evet. Bazı durumlarda endişe etmek kişinin harekete geçmesini sağlayabilir. Zaten değiştirmek isteyip değiştirmediğimiz pek çok davranışta, örneğin endişeli olmak gibi, mevcut davranışı sürdürmekten kaynaklanan bir avantajımız vardır.

Ne demiştik, endişe etmek bazı kişilerin harekete geçmesini sağlayan motivasyon unsuru olabilir. Tersten bakarsak da harekete geçmek endişelerimizi azaltabilir.

Endişeli bir insansanız size günlük hayatta uygulayabileceğiniz pratik iki egzersiz önereceğim. Bir tanesi size gün içinde endişe veren benzer düşünceleri bulmak, bunları yazmak ve sonrasında yırtıp atmak. Endişe veren düşünceler azalana kadar her gün belli bir dönem boyunca uygulayın lütfen.

Diğer egzersiz ise size endişe veren konularda her konu için en iyi ihtimal senaryosunu da düşünmek. Biraz da en iyi ihtimale oynayın bakalım, neler olacak?

Sevgi ile kalın.

Not: Mutlulukla Değişim Programı kış dönemi kayıtları başlamıştır, bilgi ve kayıt için lütfen mert.cuhadaroglu@gmail.com adresine mail atınız.

10 Aralık 2015 Perşembe

OLDUĞU KADAR, OLMADIĞI KADER


Bazen bir şeyler isteriz, elimizden geleni de yaparız ama yine de olmaz istediğimiz. İşte bu söz, tam da o zamanlar için biçilmiş kaftan.

“Olduğu kadar, olmadığı kader!”

Bu hayatta hepimizin farklı bir yaşam amacı olduğuna inanıyorum. Hepimizin yolu, yolcuğu farklı. Zaman zaman çevre koşullandırmaları sebebiyle aslında kendimize hiç uymayan şeyleri istediğimizi zannediyor ve olmayınca da çok üzülüyoruz. Halbuki derinlerde bir yerde istediğimiz her neyse ÖZ’ümüzle hiç uyumlu değil ve bu sebeple de gerçekleşmiyor zaten.

Hepimizin vardır böyle deneyimleri. Yıllar önce çok üzüldüğümüz şeyleri şimdiki bakış açımızla değerlendirdiğimize “İyi ki böyle olmuş” deriz. “Boşa üzülmüşüm o zamanlar, benim istediğim gibi ilerleseydi her şey, şimdiki kadar mutlu olamayacaktım”

Yaşamın kendine has bir ritmi var. Bu ritme uyum sağlayabilmek için elimizden gelenin en iyisini yapmak ve gerisini çok kurcalamadan akışa saygı gösterip bırakabilmek önemli.

Herkes için ‘elinden gelenin en iyisi’ tanımı farklıdır. Bu yüzden önce bunun ne olduğunu iyi tanımlamak gerekli.

Şimdi lütfen elinize bir kağıt kalem alın ve istediğiniz her neyse, kendi üzerinize düşenleri en iyi şekliyle gerçekleştirebilmek için neler yapabilirsiniz, bunları listeleyin. Yalnız dikkat, listenizde diğer kişilerle bağlantılı olabilecek veya şansa, tesadüflere, vs. bağlı hiçbir şey olmayacak. Ayrıca şu an var olan şartları değiştirmeye kalkmayacaksınız. ŞU ANKİ şartlarınız dahilinde, SADECE ve SADECE SİZİN elinizde olanları listeleyeceksiniz.

Sonrasında lütfen bir hareket planı oluşturun. Belli zaman dilimleri için eylem adımlarınızı belirleyin. Planınıza uygun bir şekilde hareket edin ve gerisini kurcalamadan hayatın akışına havale edin. Güvenin hayata. Olmuyorsa zorlamayın.

İşte bence bu sözün anlamı bu; elinden gelenin en iyisini yap ve gerisi için hayatın akışına güven.

Oluyorsa senindir, olmuyorsa zaten hiç senin olmamıştır.

Hepimize farkındalıkla dolu harika bir hafta diliyorum.

Yaşam koçluğu, Human Design (Yaşam Tasarımı) ve nefes terapisinden oluşan, kişilerle bireysel olarak çalıştığım ‘Hayallerinize Doğru Yolculuk’ programına dahil olmak ve yeni yıla yeni bir başlangıç yapmak isterseniz bana ozge@ozgecuhadaroglu.com adresinden ulaşabilir, programın içeriği hakkında detaylı bilgi edinmek için www.ozgecuhadaroglu.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

#hayatböylegüzel paylaşımları için Instagram hesabım @cuhadarogluozge

Sevgiyle kalın.

Özge Çuhadaroğlu

KOÇLUK ÖN GÖRÜŞMELERİ – KIŞ DÖNEMİ


En büyük projeniz sizsiniz. Hayatınızı istekleriniz ve hayalleriniz doğrultusunda yeniden şekillendirebilirsiniz. Bunu yapmaya hemen başlayabilir ve ilk sonuçlarını kısa süre içinde görebilirsiniz.

Koçluk çalışmalarım ile danışanlarımın hayatlarını yeniden istedikleri gibi inşa etmelerine yardımcı oluyorum, onlara rehberlik yapıyorum. Yapmak istediğiniz değişimleri ertelemeyin ve kendinize önemli bir yatırım yapın.

Koçluk almayı düşünen kişilerle her ay belli tarihlerde ücretsiz bir ön görüşme yapıyorum. Aralık ayı görüşmelerimiz başladı. Herkesin çok farklı ve çok değerli bir hikayesi var. Sizin paylaşmak istediğiniz ölçüde hikayenizi dinlemeye hazırım.

Nasıl bir süreçten geçiyorsunuz, ihtiyaçlarınızın neler olduğunu düşünüyorsunuz? Sizi böyle bir görüşmeye katılmak için motive eden unsurlar neler oldu? Koçluktan nasıl bir beklentiniz var, paylaşmak istediğiniz özel durumlar var mı?

Kişiye özel yapılan ve yaklaşık olarak bir saat süren ücretsiz koçluk ön görüşmelerinde yukarıdakine benzer soruların cevapları üzerine birlikte sesli olarak düşünüyoruz. Birlikte bir yol haritası belirlemeye çalışıyoruz.

Koçluk çalışmaları ile ilgileniyorsanız Aralık ayındaki ücretsiz ön görüşmelerden yararlanmak için mert.cuhadaroglu@gmail.com adresine mail atarak bana ulaşabilirsiniz. Kısa sürede size geri dönüş yapacağım.

Görüşmek dileği ile sevgi ile kalın.

8 Aralık 2015 Salı

KARARLARINI SEV


Her gün irili ufaklı çok sayıda karar alıyoruz. Eğer aldığımız kararları sevmezsek kendimizi sevmemiz, saygı duymamız ve güvenmemiz çok zor olacaktır.

Tersinden de gidebiliriz, kendini daha çok sevmek ve saygı duymak isteyen bir insana kararlarını severek başlamasını önerebiliriz.

Ne demiştik, her gün çok sayıda karar alıyoruz, seçimler yapıyoruz. Saat kaçta uyanacağımız, kahvaltıyı evde mi dışarıda mı yapacağımız, neler yiyeceğimiz, nasıl giyindiğimiz, hangi yollardan bir yerlere gittiğimiz, karşılaştığımız insanlara nasıl davranacağımız, kendimize her gün neler anlattığımız, hangi düşünceleri seçtiğimiz, karşılaştığımız olaylarda hangi bakış açılarını ve tepkilerini seçeceğimiz hepsi birer karar aslında.

 Bu konuda çalışma yapmak isteyen kişilere her gece yatmadan önce o günkü kararlarını gözden geçirmelerini öneriyorum, en beğendiğiniz kararı not almayı ihmal etmeden. Bu süreç farkındalığınızı artırarak bir süre sonra otomatik kararlar almak yerine sizin için önemli olan konularda daha iyi düşünerek kararlar almanızı sağlayabilir.

Bu arada unutmayalım, bir kararı “doğru” veya “yanlış” yapan şey öncesindeki değerlendirme süreci ile birlikte karar verdikten sonra yaptıklarımızdır. Tereddüt ederseniz eylemleriniz de tereddüt içerir ve sonuç bundan etkilenir.

Yanlış karar vermek dünyanın sonu değildir, her zaman yeni kararlar alabilir, kararlarımızı değiştirebiliriz. Sürekli değişen bir dünyada karar değişiklikleri de kaçınılmazdır. Bu sizi tutarsız bir insan yapmaz.

Kararınızı verin, tereddüt etmeden uygulayın. Kararlarını seven kendisi de sevmeye yakındır.

Sevgi ile kalın.

Not: Mutlulukla Değişim Programı 2016 Kış Dönemi Kayıtları başlamıştır, bilgi ve kayıt için lütfen mert.cuhadaroglu@gmail.com adresine mail atınız.

7 Aralık 2015 Pazartesi

ANDA KALMAK İLE PARA ARASINDAKİ İLİŞKİ


İlk bakışta pek ilgili gibi gözükmeyen iki kavram arasında bence duruma göre çok kuvvetli bir ilişki olabilir. Bugün bu konu üzerinde duracağım.

Anda kalmak dediğimde, her ne yapıyorsak ona dikkatimizi vermeyi, yaptığımız işe ve olduğumuz ana odaklanıp keyif almayı, akışta olmayı kastediyorum. Gerçekten mutlu olabilmek için çok önemli bir beceri.

Para enerjisi yani para ile aramızdaki ilişki ve genel para durumumuz çok önemli. Niye öyle? Çünkü modern hayatın her alanında her anında para var, paraya dayalı aktiviteler var. Borç enerjisi, yani kişinin borçlarının olması durumu kişiyi sürekli rahatsız etme potansiyeline sahip.

Anda kalmanın önündeki en büyük engellerden birisi zihnimizin geleceğe yaptığı yolculuklar, özellikle de bize endişe veren şeyleri düşünmek. Bu konuda ayrı bir yazı kaleme aldım.

Peki bir insan ay sonunu zor getiriyorsa ve/veya borçları çoksa zihnin geleceğe yaptığı bu yolculukları engelleyebilir mi, bence biraz zor olacaktır, kafasında hep hesap kitap yapacaktır.

Bu nedenle eğer anda kalmak, hayatın tadını huzurla çıkarmak istiyorsak öncelikle para ile olan ilişkimizi düzenlemek çok önemlidir. Eğer sağlıklıysak ve sevgiye sahipsek en önemli alan para oluyor sonrasında.

Bu alanda hemen bir anda bir şeyleri değiştirmek çok kolay olmayabilir. Ama zaman içinde borç enerjisinin yerini tasarruf enerjisi alabilir. Tasarruf yapan, artıda olan, yatırım yapan kişi geleceğini belli ölçülerde güvence altına alır ve anda kalmak konusunda avantaj sağlar.

Güçlü bir karar alıp arkasında durmak gerekiyor. İlk adım da bir şekilde bütçe tutmaya başlamak ve ne kadar küçük olursa olsun tasarruf etmeye başlamak. Emin olun bunu yaptığınızda kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz ve anda kalma becerileriniz, süreleriniz artacak.

Bolluk ve bereket sizinle olsun, sevgi ile kalın.

Not: Mutlulukla Değişim Programı 2016 yılı Kış Dönemi kayıtları devam etmektedir, bilgi ve kayıt için lütfen mert.cuhadaroglu@gmail.com adresine mail atınız.

6 Aralık 2015 Pazar

HER ŞEYİ DEĞİŞTİREN TEK ŞEY: UMUTLU OLMAK


Umutluysanız mutlusunuz. İyi haber, umutlu olmak daha çok bir düşünüş biçimidir, öğrenilebilir ve geliştirilebilir. Hepimiz aslında umutlu olarak doğarız, bazılarımız bunu sonradan unutur. Tek yapmamız gereken unuttuklarımızı hatırlamaktır.

Umutlu olmak dediğimde; geleceğe dair güzel hayaller kurabilmeyi, bu hayalleri gerçekleştirmek için plan yapabilmeyi, plan dışı gelişmeler yaşandığında esnek olabilmeyi kastediyorum.

Bütün bunlara “ben yapabilirim” inancı eşlik etmektedir.

Umut kısaca, planlar yapmak ve ben yapabilirim inancı ile eyleme geçmeye hazır olmaktır.

Umutlu olmayı öğrenmek için terk etmemiz gereken bazı düşünce kalıpları olduğunu düşünüyorum. Bunlardan en önemlisi, bir şeyi istediğinizde bunun gerçekleşmesinin hızlı ve kolay şekilde olması gerektiğine inanmak.

Bazen öyle olabilir, ama istekleriniz her durumda hızlı ve kolay gerçekleşmeyebilir. Umutlu olmak için biraz sabırlı olmalı ve süreçten keyif almayı bilmelisiniz.

Umutsuzluk tehlikelidir, çünkü bir şeyleri değiştirme gücünüzün olmadığını düşünmeye başlarsınız ve her gün değişen bir dünyada sizin açınızdan her şey aynıymış gibi gözükebilir.

Umutlu olmak için sağlıklı karşılaştırmalar ve analizler yapmak işe yarar, bunu yazılı olarak da yapabilirsiniz. Her şeyden önce yalnız değilsiniz, istediğiniz şeyi gerçekleştiren ve özellikleri size benzeyen pek çok kişi var.

Kanıt toplayın, sizin yapmak istediğinizi başaran kişilerin listesini yapın, kendi başarılarınızın dökümünü çıkarın, kendinizi bir yıl önceki halinizle kıyaslayın, gelişmelerinizi kutlayın.

Umutlu olmak için kendinizi acımasızca eleştirmekten vazgeçin. Kendinize her gün söylediğiniz ve sizi umutsuz hale getiren düşünceleri yakın bir arkadaşınızın size söylediğini hayal edin. Emin olun çoğu zaman kendinizi savunur ve aksini iddia edersiniz. İşte bu cümleleri not alın, daha sonra kağıdı yırtın, kesin veya yakın, sonra da çöpe atın, bu egzersize sizi mutsuz eden düşüncelerinizi azalıncaya kadar devam edin her gün.

Son olarak da mükemmel olmaya çalışmayı bırakın, hiçbirimiz mükemmel değiliz ama hepimiz benzersiziz.

Sevgi ile, umut ile kalın.

Not: Hayatını Seç, Hayatını Değiştir ve Yarına Notlar isimli kitaplarıma D&R ve diğer kitapçılardan ulaşabilirsiniz.

4 Aralık 2015 Cuma

ZAMAN, SAHİP OLDUĞUMUZ EN DEĞERLİ ŞEYDİR


ZAMAN, SAHİP OLDUĞUMUZ EN DEĞERLİ ŞEYDİR

Zaman yönetimi, gerek kendi hayatımda gerekse koçluk çalışmalarımda üzerinde çok durduğum önemli bir konu. Hayatın tadını çıkarmak için, anlamlı işler yapmak için hep zamana ihtiyacımız var.

Zaman yönetimi konusuna bir zaman bütçesi tutarak giriş yapabiliriz. Aynen para bütçesinde olduğu gibi zamanı nereye harcadığımızı yazabiliriz. Neye ne kadar zaman gittiğini tespit etmek atacağımız ilk önemli adımdır.

Koçlukta zaman yönetimi dediğimizde akla ilk gelen yöntem acil/önemli çerçevesidir. Konuyu biraz daha basit hale getirmek istiyorum.

Günlük hayatımızda çok genel bir yaklaşımla zamanı dört ayrı alanda kullanırız.

Fiziksel ve maddi ihtiyaçlar: Uyku, beslenme, kişisel bakım, geçimimi temin ettiğim işte geçirdiğim süre, işe gidip gelirken trafikte harcadığımız zaman gibi.

Rahatlama aktiviteleri: Bize doğrudan bir şey katmayan ancak hepimizin belli ölçülerde ihtiyaç duyduğu ve yaptığı şeyler. TV izlemek, sosyal medyada zaman geçirmek, arkadaşımızla sohbet etmek, kahve içmek ve bir şeyler okumak gibi.

Operasyonel işler: Elimde olsa belki yapmayacağım ancak illa birisinin yapması gereken işler; alışveriş yapmak, yemek pişirmek, evi toplamak ve temizlemek, fatura yatırmak, arabayı servise götürmek gibi işler.

Strateji: Evet, en önemli alan burasıdır. Bakın bakalım zaman kalıyor mu? Acil olmadığı için zaman ayırmadığımız bölge. Biz, isteklerimiz, hayallerimiz, bunları düşünmek, yazmak ve yapmaya başlamak. Ayrıca spor yapmak, kaliteli bir sohbet, bize bir şeyler katan bir kitap, bir enstrüman çalmak, kendimizle ilgili yapmak istediğimiz bizce önemli olan şeyler.

En azından bir haftalık bir zaman bütçesi tutun ve bu alanlara ne kadar zaman gittiğine bakın lütfen. Strateji için her gün en az 2,5 saat ayırabiliyorsanız gerçekten aferin size. Eğer bunu yapamıyorsanız hangi alanlardan tasarruf ederek bu alana aktarabileceğinize bakın.

Strateji olmadan hayatın tatminine ulaşmak çok zordur.

Sevgi ile kalın.

Not: Mutlulukla Değişim Programı 2016 yılı Kış Dönemi Kayıtları başlamıştır, bilgi ve kayıt için lütfen mert.cuhadaroglu@gmail.com adresine mail atınız.

3 Aralık 2015 Perşembe

ÇABA MI, EMEK Mİ?


Hayallerimize doğru ilerlerken kendimize sormamız gereken en önemli sorulardan bir tanesi bu: “Hayallerim için çaba mı harcıyorum, emek mi veriyorum?”

Eğer sadece çaba harcıyorsanız, kendinizi yoruyor ve şikayet  moduna zemin hazırlıyorsunuz demektir.

Oysa akılcı bir şekilde emek veriyorsanız, attığınız adımlarla içiniz rahat bir şekilde ilerliyor ve fiziksel olarak yorulsanız bile ‘iyi ki böyle yaptım’ diyebiliyorsunuz demektir.

Şöyle bir örnek vereyim. Tekerleği çamura saplanmış bir arabayı çamurdan çıkarmak için sürekli gaza basmak ve arabanın patinaj yapmasına sebep olmak nafile bir çabadır. Evet, ortada bir eylem vardır ama sizi yorar, bıktırır ve bir süre sonra ayaklarınız çamur içinde kalır.

Tekerleğin altına bir tahta parçası yerleştirmek ve yavaşça gaza basmak ise akılcı bir emektir ve sizi olduğunuz durumdan çıkaracak yegane şeydir.

Ben uzun yıllar ikisini birbirine karıştırdım. İsteklerim için çok çabalamam, uğraşmam, didinmem gerek zannettim. Hayatın mücadele olduğunu düşündüm. İsteklerimin bir kısmını elde ettim ama ben de bittim.

Ve dedim ki: “Hayat artık kolay aksın, isteklerim için mücadele etmeme gerek kalmasın”

Sonraki süreçte ise düşünce tarzımı değiştirirsem isteklerim bana kendiliğinden gelir zannettim. Gerçi o sırada boş durmadım, hem dinlendim hem de düşünce alışkanlığım üzerinde çalıştım J

Sonunda anladım ki; hem düşüncelerin üzerinde çalışılacak hem de harekete geçilecek yani akılcı bir şekilde emek verilecek. Emek olmadan yemek olmaz sözü kesinlikle doğru!

Fakat çoğu zaman emek verdiğimizi zannederken boş bir çabalama ve mücadele etme sürecine giriyoruz. O zaman da ya bir süre sonra yorulup bıktığımız için bırakıyoruz ya da isteğimizi elde etsek bile tadını çıkaramıyoruz. Onun yerine bir sonraki hedef için çabalamaya başlıyoruz.

Bu sebeple arada bir durmak, içimize dönmek ve kendimize şu soruyu sormamız son derece önemli: “Ben hayallerim için emek mi veriyorum yoksa çaba mı harcıyorum?”

Harcadıklarımız tüketilir gider ama verdiklerimiz katlanarak bize geri döner. Bu sebeple bu ikisinin ayırdına iyi varmalı, gereksiz bir çaba içinde olduğumuzu fark ettiğiniz zaman durmayı ve yaptıklarımızı değiştirmeyi bilmeliyiz. Einstein’ın dediği gibi; aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek deliliktir.

Hepimize bunun ayırdına varabildiğimiz harika bir hafta diliyorum.

Daha fazlası için www.ozgecuhadaroglu.com adresini ziyaret edebilir, sorularınız için ozge@ozgecuhadaroglu.com adresine mail atabilirsiniz.

#hayatböylegüzel paylaşımları için Instagram hesabım @cuhadarogluozge

Sevgiyle kalın.

Özge Çuhadaroğlu

2 Aralık 2015 Çarşamba

HAKLIYKEN HAKSIZ DURUMA DÜŞMEYİN


Hayatımızın ve mutluluğun çok önemli bir alanını insan ilişkileri oluşturuyor. İletişim becerileri, doğru iletişim kurmak, kendimizi ifade etmek bu alanın etkili unsurları.

İnsan ilişkileri yaşanırken zaman zaman üzücü tartışmaların içinde bulabiliyoruz kendimizi. Bazen de, belki de en kötüsü, haklıyken haksız duruma düşebiliyoruz. Benim de başıma geldiği oluyor elbette.

Bardağı taşıran son damla diye bir tabir vardır. Bir olay oluyor, bir tepki vermemiz, bir şeyler söylememiz uygun olacak, yapmıyoruz. Düşüncelerimizi ve duygularımızı bastırıp içimize atıyoruz.

Daha sonra benzer bir veya birkaç olay daha oluyor, yine aynı şeyleri yapıyoruz, yani içimize atıyoruz.

Sonra bir gün ufak, çoğu zaman incir çekirdeğini doldurmayacak bir olayda, olayla bağdaşmayacak ölçüde büyük bir tepki veriyoruz, karşımızdaki insan da şaşırıyor ve bazen ilişki kopma noktasına geliyor. İlişkiyi toparlamak güç olabiliyor.

En doğru tepki, zamanında verilen ölçülü tepkidir. Bardağı hiç doldurmayalım, bir şey canımızı sıktığında bunu uygun bir dille karşımızdakine ifade edelim, içimizde biriktirmeyelim.

Eğer böyle davranmayı başarabilirsek içimizde biriktireceğimiz tek şey sevgi olur.

Sevgi ile kalın.

Not: Mutlulukla Değişim Programı 2016 Kış Dönemi kayıtları başlamıştır, bilgi ve kayıt için lütfen mert.cuhadaroglu@gmail.com adresine mail atınız.