26 Kasım 2012 Pazartesi

8. hafta bülteni, hayaliniz ne kadar uzak ne kadar yakın


İşten ayrılalı 8 hafta oldu ve ben 8. Hafta bülteni ile karşınızdayım. Bir hafta önce Kitap Fuarında yaptığım imza gününden sonra geçen hafta enerjim ilk kez düşmeye başladı işten ayrıldığımdan beri. Nedenlerini düşündüğümde bunun yazar olmakla ilgili çok büyük adım atma isteğinden kaynaklandığını fark ettim ve sizlerle paylaşmak istedim.

Eğer sizin de hayatınızda büyük bir hedefiniz veya hayaliniz varsa ancak hayalinizi mevcut durumunuzla kıyasladığınızda sizi üzecek kadar uzak bir yerlere yerleştirdiyseniz benzer duygular yaşayabilirsiniz.

Yazarlık ile ilgili benim mevcut durumum şu şekilde:

İlk kitabımı 3 hafta önce yayınladım, Tüyap Kitap Fuarında beni memnun eden bir imza günü yaptım, daha önce google’a ismimi yazdığımda facebook hesabı dışında bir şey çıkmazken şimdi gazetelerin internet sayılarında çok sayıda haber buluyorum kendim ve kitabımla ilgili. Kitabımın birinci baskısı kendi çapında ilgi görüyor ve olumlu eleştiriler alıyor. Yakın arkadaşlarımla röportajlar yapıp sosyal medyada paylaşıyorum. Kitabım belli başlı büyük kitapçılarda yeni çıkanlar bölümünde 3-5 adette olsa bulunuyor.

Yazarlık ile ilgili olarak son bir haftada bana keyiften çok üzüntü vermeye başlayan hayalim ise şu şekilde:

İlk kitabı bir yılda 100 baskı yapıp 100.000 adet satan Mert
Ayşe Arman’a röportaj veren Mert
Beyaz Show’a konuk olan Mert
Billboardlarda kendisi ve kitabıyla ilgili tanıtımlar olan Mert
Bir kitapçıya gittiğinde çok satanlar bölümünde kendi kitabının bol miktarda sergilendiğini gören Mert
Hürriyet Keyif, Radikal Kitap gibi yazılı medyada kitabıyla ilgili haberler çıkan Mert
Sadece İstanbul’da değil tüm Türkiye’de büyük ilgi gören, büyük kentlerin tamamında imza günleri düzenleyen Mert

Bütün bunların hemen olmasını isteyen Mert

Bu durumda yapmam gereken belli idi. Mevcut duruma şükretmek veya gülümsemek ilk adım olmalıydı, bende öyle yaptım. Zaten düzenli olarak yaptığım tek egzersiz olan şükür egzersizlerini daha çok mevcut duruma yönelik olarak ve daha detaylı olarak yapmaya başladım.

Sonra da büyük hayalimi göz önünde tutarak kendime daha kolay erişebileceğim bir ara istasyon yarattım. Basit hedefler koydum kendime, ama gerçekleşince sevineceğim şekilde ileride tuttum birazda.

Yeni hedefim şu şekilde:

İlk hedefim kitabımın birinci baskısının yıl sonuna kadar tükenmesi ve bu yılın sonunda veya yeni yılın başında kitabımın 2. Baskısının piyasaya sürülmesi

Burçin Titizel arkadaşımla yaptığıma benzer bir röportajı başka bir arkadaşımla gerçekleştirmek ve sosyal medyada yayınlamak

Bir radyo programına konuk olmak, canlı yayın tecrübesi yaşamak

Tanıtımlarıma yıl sonuna kadar sosyal medyada biraz da farklı şeyler yaparak devam etmek

3 ay içinde bir başka imza günü düzenlemek

Ve hepsinden önemlisi yeni hedefimin gerçekleşme durumu ne olursa olsun hayattan keyif almaya devam etmek.

 

Önümüzdeki hafta kısaca gelişmeleri paylaşırım, beni okuduğunuz için teşekkür ederim.

 

Sevgilerle.

25 Kasım 2012 Pazar

Ali Burçin Titizel ile yapılan röportaj

 
Mert iyi bir eğitim aldığını biliyorum, belli bir süre öncesine kadar kalıplaşmış bir hayatın vardı, ne oldu, rahat mı battı da hayatında değişikliği seçtin?
 
Genel olarak bakıldığında değişiklik iki şekilde olabilir. Rahat mı battı sorusunun cevabı dibe mi vurdun da yukarı çıktın veya bilinçli bir tercih mi yaptın? Gerçekte bende ikisi de aynı anda oldu. Kariyerimde tıkanma yaşadığım bir dönemle, kişisel gelişim ile çok ilgilendiğim bir dönem denk gelince; biraz dibe vurma birazda bilinçli bir tercihle; yani ikisinin karışımıyla oldu diyebilirim.

Peki klasik bir anne sorusu; SSK ne olacak Mert?
(Gülerek cevaplıyor) 15 yıl 3600 gün şartlarına göre emekli oldum, emekli maaşımı almak için yaşı bekliyorum. Dolayısıyla artık prim ödememe gerek yok.


SSK işini de güzel bir şekilde atlatmışız… Sen aynı zamanda bir babasın, iki çocuğun var. Daha önceki görüşmemizde çocuklarının sana bir şeyler öğrettiğini söylemiştin. Bunu biraz açar mısın? Çocuklardan ne öğrendin? Çocuklar öğretmen olabilirler mi?
 
Şöyle ki, kişisel gelişimle ulaşmak istediğimiz bilgileri aslında bilerek doğuyoruz. Maalesef bu bilgileri sonradan unutuyoruz. Ben şimdi kızlarımı gözlemlediğim zaman özelliklede 3 yaşındaki küçük kızım Ada’yı gözlemlediğim zaman; hayatının büyük bir akışta geçtiğini görüyorum. Bu neden kaynaklanıyor çünkü bizi sınırlandıran inançların hiç birisine sahip değil. Hayal ediyor, düşlüyor ve sahip oluyor veya olmuyor. Gülümsüyor ve yoluna devam ediyor. İnanılmaz bir yaratıcı enerjisi var. Kendisini sınırlandıran hiçbir inanca sahip değil çünkü. Dolayısıyla onu gözlemlerken bunu keşfediyorum. Unuttuğumuz bu şeyi hatırladıkça ustalık seviyesine yaklaşıyoruz.
 
Şunu diyebilir miyiz; çocuklar bizden daha mı ustalar?
 
Kesinlikle. Belli bir yaşta, özellikle eğitim başladığında bu ustalık kayboluyor. Özellikle 3 yaş, 4 yaşseviyelerinde inanılmaz bir ustalık seviyesindeler. Yani biz buna yaklaşabilirsek mutlu olmamız lazım.
 
Sen ne yapıyorsun? Coaching mi yapıyorsun? Mentorluk mu yapıyorsun? Kişisel Gelişimci misin?
 
Benim iki farklı şapkam var. Birisi yazarlık. Yazarlık şapkamı daha çok kişisel gelişim alanında kullanıyorum. Kişinin bir kitabı okuyarak kendi kendisine yardım edebileceği yolları göstermeye çalışıyorum. Bir de ayrıca koçluk şapkam var. Erickson Koçluk Okulundan mezun oldum. Ve burada öğrendiğim şekliyle insanlara yönlendirme yapmadan, doğru zamanda doğru soruları sorarak, cevapları kendi içlerinde bulmalarını sağlıyorum. Onlara yardımcı oluyorum. Bu ikisini birbirine karıştırmıyorum.
 
Yani lisanslı bir kişisel gelişim koçusun? Öyle mi?
 
Sertifikalı, profesyonel yaşam koçuyum. Erickson Profesyonel Koçluk Sertifikam var, buna dayanarak bu işi yapıyorum.
 
Bunu ilerde doğabilecek sıkıntılara karşı bir önlem olarak da düşünebiliriz?
 
İki boyutu var. Bir tanesi hukuki zemini sağlaması anlamında. Ama daha önemlisi orada yaklaşık 6 ay süren bir eğitim aldık. Bu sürede kendi üzerimde çalıştığım gibi danışanların ne şekilde yararlı olabileceğimi çok iyi anladım.
 
Mutlaka etrafında iletişimde olduğun çokça insan vardır. Akrabalar, eş, çocuklar, arkadaşlar… Sen bu kariyer değişimini uygulama kararı aldığında ne oldu?
 
Ortalık biraz karıştı. Bunun böyle olması da doğal aslında. Çünkü hepsi beni seviyorlar. Hepsi kendince beni korumak istiyorlar. Özellikle annem ve eşim kararımdan iyice emin olup olmadığımı iyice sorgulamamı istediler. Bende bunun bir günde alınmış bir karar olmadığını uzun süre üzerinde düşünülmüş bir karar olduğunu onlara anlattım. O anki işimden mutluluk duymadığımı, beni neyin heyecanlandırdığını bulduğumu ve bunun peşinden gitmek istediğimi söyledim. Zaten mutlu olmadığımı duyduklarında konu sona erdi. Çünkü sevdiğimiz insanlar açısından baktığımızda önemli olan onların mutlu olmasıdır.
 
Gelelim kitaba. Şu an bana hediye ettiğin ve imzaladığın iki kopyası burada. Bu kitap fikri nasıl oluştu?
 
Kendimi bildim bileli kitap okumayı çok ama çok seviyorum. Ve kafamda hep bir kitap yazma fikri vardıaçıkçası. Tabii çocuk kitapları okuduğum yaşlarda çocuk kitabı yazmayı hayal ederdim. Büyüyüp best sellerlar okumaya başladığımda o tarz kitaplar yazmayıhayal ettim. Kitap yazmak yaklaşık otuz beş yıldır içimde taşıdığım bir hayal. Kişisel gelişim kitaplarını çokça okudum. Yaklaşık bir yıl önce neden bu konu hakkında bir kitap yazmıyorum sorusu oluştu içimde. Daha sonra işten artan zamanlarda kitabımı yazmaya başladım.
 
Bu kitap ne anlatıyor? İnsanlar neden bu kitabı okusunlar?
 
Bu kitap kişisel gelişim ile koçluğu benim hikayemle sentezleyerek veriyor. Kişisel gelişim kişinin kendi kendisine yardım etme felsefesi üzerine kuruludur. Bir kitap okursunuz ya da bir şey izlersiniz ve orada anlatılanları kendi üzerinizde uygularsınız. Koçlukta ise öğretilen yöntemler karşınızdakine nasıl yardım edeceğinize yöneliktir. Dolayısıyla kitapta bu ikisinin sentezini yaptım. Kendi hayatımdan örneklerle destekledim. Bu açıdan bakıldığında, bankacılığın kattığı sistematik yaklaşımla diğer kitaplardan farklı olduğunu düşünüyorum.


İmza günü nasıldı?
 
İmza günü tam hayal ettiğim gibi geçti. İki saatlik süre içinde standı ziyaret eden okuyucularımla sohbet etme imkanı buldum. Onlarla fotoğraf çektirdim. Gayet güzel ve keyifli geçti. Çok büyük bir kalabalıkla aslında bu sürede ilgilenmek zor olacaktı. Ancak tam gönlüme göre olan bir kitle ile bu kısıtlı zamanı geçirdim.
 
Güzel, kitap hayalin gerçekleşti ve imza günü hayalin gerçekleşti. Devamını diliyorum. Kariyer değişikliğinden bahsettik. Sen bunu başarmışsın. Sanırım eşin de buna benzer bir değişiklik yaşamış?
 
Evet, eşim Özge tekstil sektöründeydi. İkinci çocuğumuzun doğumu ardından işine ara verdi. Daha sonra kişisel gelişimle tanıştı. Ve Aykut Oğut’tan aldığı iki yıllık bir eğitimle kendiside kişisel gelişim koçluğu yapmaya başladı. Meslektaşız yani.
 
Aile bu değişikliklere hazırlıklımıydı? Ya da nasıl hazırlandı?
 
Açıkçası son ana kadar bekledik. Kendi ön hazırlığımızı yaptık. Eğitimlerimizi tamamladık. Biraz para biriktirdik. Her şey hazır olduğunda bu kararı yakın çevremizle paylaştık. Bu yolun bizim mutluluğa giden kararımız olduğunu gördüklerinde de yakın çevremiz bizi destekledi.
 
İnsanlar hep yakınıyorlar, birşeyler yapmaya çalışıyorlar ancak pek başarılı olamıyorlar.
Yakınmalarına rağmen hiçbir şeyi değiştirmiyorlar. Bunun hakkında neler söylersin?
 
Ben de uzun süre hayatımı bir kurban rolünün ardında yaşadım. Hayatımın otuz beş yılının böyle geçtiğini söyleyebilirim. Hayatı iki şekilde yaşayabilirsiniz. Ya olayların izleyicisi konumunda olursunuz. Ya da seçim yapma gücünüzü fark edersiniz. Olayları kendinizin yarattığını kabul edersiniz. Bunun sorumluluğunu alırsınız. Ve daha keyifli bir hayata geçişyaparsınız. Ben ikincisini yaptığımda yaşamaktan çok daha fazla keyif aldığımıgördüm. Bu yolda ilerlemeye başladım.
 
Endişe, korku gibi kavramlar sence nedir?
 
Endişe ve korku gibi kavramlar daha çok ego ile ilgilidir. Ego bize aldığımız kararları hatırlatan ve bu kararlara sadık kalarak yaşamamızı sağlayan bir zihin mekanizmasıdır. Olduğumuz yerde kalmamız için enişe, korku kaygı gibi duyguları harekete geçirir. Bu duygular son derece doğaldır. Önemli olan bu duygularla yürümeyi öğrenebilmek. Ben de pek çok şeyden endişe ve kaygı duyabiliyorum. Cesaret zaten tüm korkulara rağmen yürüyebilmek. Korkulara rağmen bir şeyler yapabilmek. Korkularınızla beraber yürümeyi öğrenin. En kötü senaryonuzu onaylayın diyebilirim.
 
Mazeret nedir sence?
 
Mazeret kurban rolü oynamakla ilgili bir kavram bence. Yani mazeret üreterek kurban rolünün arkasında bir hayat sürebiliriz. Ama kendi yaratım gücümüzü inkar etmektir mazeret. Hepimiz çok güçlü varlıklarız. Kendi yaratım gücümüze rağmen mazeret üretmenin hiçbir faydası olmayacağını söylerim.
 
Sen korktun mu?
 
Evet korktuğum şeyler oldu. Bazen hala daha korkuyorum. Mesela kitabımın satmamasından, danışanlarımın beni bırakmasından… İkinci kitap için ilham perisinin gelmemesinden. Etraftaki insanların düşüncelerini daha baskın bir dille ortaya koymalarından. Korkuyorum ancak bunu olduğu gibi kabul ediyorum. Ve korktuğum zaman ise en kötü ne olabilir diye düşünüyorum. Bakıyorum ki bizi çok korkutan şeyler gerçekleşse bile bir şekilde hayat devam ediyor ve hayat güzel.
 
Geçmiş, şu an ve gelecek hakkında fikrin nedir?
 
Yaşam koçluğunun en büyük farkıgeçmişle ilgilenmemesi. Psikoloji ve psikiyatriden farklı olarak biz geçmişle ilgilenmeyiz. Bugüne dair bir fotoğraf çekeriz. Geleceğe dair bir hayal kurarız ve ikisi arasında bir merdiven inşa ederiz. Dolayısı ile benim için önemli olan bugün ve gelecek. Ben bu açıları gösteren bir eğitim aldım.
 
Kuantum ve çekim yasası desem sana neler ifade ediyor?
 
Valla kuantuma dair çok sevdiğim bir cümle var; gözlemci beklentisi neticesinde deneyin sonucunu etkiler. O kadar olağan üstü bir deyiş ki her şeyi açıklıyor sanırım.
 
Çekim yasası var mı sence?
 
Ben var olduğuna inanıyorum. Kendi hayatımda var olduğunu deneyimliyorum. Benim açımdan bakıldığında bu yer çekimine inanmakla eş anlamlı.

Kuantum, çekim yasası, korku ve endişe.. Diğer insanlar için SSK ve emeklilik ne olacak Mert?
 
Şöyle, aslında insanın kendisini güvenceye alması için muhtelif seçenekler var. Mesela bir bireysel emeklilik yaptırabilirsiniz. Tabii ki her zaman her şeyi kontrol edemezsiniz. Hayat bazırisklerde içerecek ve belki de hayatı daha keyifli yapan da bu riskleri içermesi. Açıkçası her şeyin planlandığı her şeyin güvenceye alındığı bir hayatında ne kadar keyifli olabileceğini düşünemiyorum açıkçası.
 
Toplumumuzla ilgili bir şey sormak istiyorum. Sanki bizim toplumumuzda kısıtlar, kısıtlamalar çok fazla.


Bu bizi engelleyen bir şey mi? Bunları aşmak için ne yapılabilir?
 
Bu kodları ne ölçüde kabul ettiğimizle alakalı. Kodları ne kadar içselleştiğimizle alakalı. Toplumsal kodlar Türkiye’de de var. Diğer ülkelerde de var. Şimdi en çok rastlanan iki koda baktığımızda; zeki insan mutsuz olur, aptal insanlar mutlu olur gibi. Mutsuz insanlara sorduğunda çok zeki oldukları için mutsuz olduklarını ifade ederler. Bir de zor değerlidir inancı. Yaratımlarımızda hep kan, ter, alın teri var. Böyle yaratmayı çok seviyoruz. Buna inandığımız için yaratımlarımızda hep zorlukla oluyor. Bu şekilde daha çok yoruluyoruz. Dolayısıyla toplumsal kodların bizi ne kadar etkilediğine bakmak lazım. İçselleştirdiysek üzerinde çalışılacak bir alan bulmuşuz demektir.
 
İnsan bağımlı bir yaratık mıdır? Doğadaki diğer canlılarla karşılaştırdığında bağımlılıklarımız olmadan yaşayamaz mıyız?
 
İnsan bağımlıdır. Çünkü zihninin işleyişi doğadaki diğer canlılardan farklıdır. Bir kediyi örnek alın, onun için önemli olan yaşamaktır. Ya yaşıyordur. Ya da yaşamıyordur. Her iki haldede onun için sorun yoktur. İnsan burada farklılaşır. Görsel temelli bir zihnimiz olduğu için geleceğe dair hayaller, düşünceler oluşur. Yani insan için sadece yaşıyor olmak yeterli değildir. Aynı zamanda hayatına bir anlam katma çabasıiçindedir. Bunun içinde hayalleri ve beklentileri vardır. Yaşamdan keyif almayı ne yazık ki doğadaki diğer canlılar kadar beceremez.
 
Aslında Mert benim sorularım bu kadar. Ancak bize ileri ki hedeflerin hakkında bir şeyler söyleyebilir misin?
 
İkinci bir imza günü yapmak istiyorum. İstanbul dışında da imza günleri düzenlemek istiyorum. İkinci kitabımı gelecek yaza yetiştirmek istiyorum. Ve koçluk yaptığım kişilere daha fazla yardımcı olmayı istiyorum. Kısa vadede isteklerim bunlar.
 
Sır değil herhalde ilk kitabınla ilgili yüz bin hedefin var. Ben bunun gerçekleşmemesi için bir neden göremiyorum açıkçası. Senin yorumun ne olur?
 
Zaten beklentilerimiz ve hayallerimiz doğrultusunda yaşıyoruz, sınırlanıyoruz. Bu kitabı yazmaya başladığımdan beri kafamın içinde hep yüz bin rakamı dans ediyor. Bende gerçekleşeceğine inanıyorum. Hatta kafamda bir milyon rakamı dolanıp dursaydıonun da gerçekleşeceğine inanırdım neticede ikisinin yaratımında da bir fark yok.
 
Senin eklemek istediğin bir mesaj var mı?
 
Tek bir şey söyleyebilirim. Hayallerinizin peşinden gidin, her ne olursa.

19 Kasım 2012 Pazartesi

7. hafta bülteni - yazarın kendisiyle yaptığı röportaj


Röportaj

Soru 1) Burcunuz ne, burçlara inanır mısınız?

Kova burcuyum, astroloji ve burçlarla ilgili fazla bilgim yok. Ama kahve falını severim, kayınvalidem çok güzel fal bakar, fırsat bulursam fal baktırırım. Keyfim yerinde olursa Bodrum’da bende fal bakıyorum, yazın uğrar bir kahvemizi içerseniz size de bakarımJ

Soru 2) En çok neden korkarsınız?

En çok arıdan korkarım, bilumum haşerattan haz etmem genellikle. Allahtan Özge korkmuyor ve arıları benden uzak tutuyorJ Arılar her ortamda beni bulur. Balayının ilk gününde Fethiye’de tatil köyünde liseden arkadaşlarıma rastlamıştım. Plaj voleybolu oynayalım diye tutturdular, kumda saklanan bir arı ayağımdan beni soktu. Ayağım davul gibi şişti; ayağım, hediye edilen şampanya için getirilen buz kovasında bütün bir gece sabahı zor ettim.

Soru 3) Tatil demişken en çok sevdiğin yazlık otel neresi?

Geçen yaz gittiğimiz Bozburun’daki Karia Bel’e bayıldım. 2-3 günlüğüne dünyadan kopmak için harika bir yer. Bu yaz para biriktirebilirsek yine gitmeyi düşünüyoruz. Eğer müsait olursa Kasara isimli odada kalın, harika bir terası ve manzarası var. Otel yarım pansiyon ve gerek kahvaltısı gerek akşam yemekleri çok lezzetli. Günübirlik tekne gezisi de yapabilirsiniz nispeten uygun fiyatlarla.

Soru 4) En büyük başarınız nedir? En büyük başarısızlığınız hangisi?

En büyük başarım kendim olmak, hayalimin peşinden gidecek cesareti göstermiş olmam. Başarısızlığım ise bunları daha önce yapmamış olmakJ

Soru 5) En sevmediğiniz cümle?

Bu rapor/yazı uzun olmuş, biraz kısalt! Özellikle de bunu herhangi bir açıklama takip etmezse

Soru 6) Yazarlık ve koçluk dışında ilgi alanlarınız var mı?

Türkiye’de deniz, kum, güneş tatili yapmayı etmeyi çok severim, bu tip bir seyahate çıkmadan önce bana danışır genelde arkadaşlarım. Bir de otomobiller, eskisi kadar olmasa bile hala ilgileniyorum. Hayalimdeki araba “Back to the future”da kullanılan De Lorean.

Soru 7) En sevdiğiniz dizi? En sevdiğiniz film?

Dizi kesinlikle Friends, Comedymax’te tekrar gösteriliyor bu aralar. Enerjimi yükseltiyor.

Film, daha zor bir soru, ama Truman Show sanırım. Beni çok etkilemişti yayımlandığı zaman, benim ve ailemin de hayatı sosyal medyada gözler önünde, benim kendi tercihim tabii ki, ama Truman Show’dan etkilenmiş olmalıyımJ

Soru 8) Örnek aldığınız bir kişisel gelişim uzmanı/yazar var mı?

Evet, Robin Sharma’yı beğeniyor ve örnek alıyorum. Tipi de bana benziyorJ

18 Kasım 2012 Pazar

18.11.2012 İmza günü


Sabah heyecanla uyandım. Normalde hep sakin kalmakla övünürdüm ve dün geceyi birkaç kadeh şarabın etkisiyle nispeten rahat atlatmıştım ama bu sabah midemde kelebekler uçuşuyordu adeta.

Saat 14.00 olup imza günü başlayana kadar heyecanım yatışmadı. Ne zamanki imzaları atmaya başladım heyecanım geçti ve eski rahat halime büründüm yine.

Hayatımın en özel ve en güzel birkaç gününden biriydi. Kesinlikle herkese tavsiye ederim, hatta sırf imza günü düzenlemek için kitap bile yazılırJ

60-70 kişi geldi, 2 saati biraz aşan bir süre boyunca standda kaldım. Tam istediğim gibi oldu, yani ben öyle kafayı kaldırmadan imza atmayı sevmiyorum. Gelen herkesle sarıldık öpüştük, hal hatır sorduk, imzalar atıldıktan sonra fotoğraf çektirdik. Beni görmeye gelen insanlara 2-3 dakika da olsa zaman ayırabilmek hoşuma gitti, hayal ettiğim de buydu zaten.

Aile üyelerimin ve yakın arkadaşlarımın dışında beni ilk defa görmeye gelen okurlarım da vardı. Ankara’dan bile bir arkadaşım geldi, çok sevindim. Organizasyon güzel, sıcak ve samimi idi. Kadir’e ve Vildan Abla’ya özellikle teşekkür ediyorum.

Yoğun ilgi onları bile biraz şaşırttı. Ve şimdi geliyorum gecenin sürprizine. Bağdat Caddesi’nde Aralık ayında bir imza günü ve/veya söyleşi yapmak için araştırmalara başlıyoruz.

Heyecanım tatlı bir yorgunluğa dönüştü, bu akşam için sizlerden müsaade istiyorum.

Sevgilerimle


15 Kasım 2012 Perşembe

Beyoğlu'nda kitaplarımın peşinde

Dün akşam çoğumuzun eğlenmek için tercih ettiği Beyoğlu'nda kitaplarımın peşine düştüm. Tünel'den başlayıp Taksim meydanına doğru uzandım kalabalığa karışıp.
 
İk durağım aynı zamanda cafe olarak hizmet veren Ada Kitapevi oldu. Belki de kızımla aynı ismi taşıdığı için burayı severim. Yeni çıkanlar ve kişisel gelişim bölümünde kitabımı bulamayınca görevliden yardım istedim. Kitabım mistisizm bölümünde çıktı:-).
 
Bir sonraki durağım bir arkadaşımın çalıştığı Robinson Crusoe kitap evi oldu. Üst katta bulunan kişisel gelişim kitapları bölümüne çıktım ve çok fazla kitap olduğu için doğrudan görevliden yardım istedim. Bilgisayar ekranından kontrol ederek kitabımın tüm kopyalarının satılmış olduğunu ve yeniden sipariş verdiklerini, cumartesi günü ellerinde olacağını söyledi.
 
Daha sonra Yapı Kredi Yayınlarının karşısında bulunan ve ismi bana ilginç gelen İnsan Kitap Evi'ne baktım. Kişisel gelişim bölümünde rafın sağ alt köşesinde kitaplarıma rastladım ve görevlinin bakmadığı bir anı kollayarak hemen üst taraflara yerleştirdim:).
 
Galatasaray Lisesi'ni geçerek yürümeye devam ettim, bir an için canım Çiçek Pasajı'na uğramak istediyse de kendime engel oldum, benim bir misyonum vardı. Biraz sonra Mephisto kitapevine vardım. Kitabımın yeni çıkanlar bölümünde bol miktarda sergilendiğini görmek beni mutlu etti. Hemen tanınmamak için yakamı kaldırıp kitabımı incelemeye başladım. Kitapevi oldukça kalabalıktı, belki benim dışımda birisi daha kitabımı alıp inceler diye bir 5 dakika bekledim, ama böyle bir şey olmadı:). Ben de dükkandan çıkıp yürüyüşüme devam ettim.
 
Son durağım Beyoğlu d&r oldu, ışığından doğru insan olduğunu düşündüğüm görevliye yaklaşarak kitabımı sordum, kitabın ellerinde mevcut olmadığını, ancak tam o anda yeni siparişleri hazırlamakta olduğunu belirterek kitabımı da sipariş edilecek kitaplar listesine ekledi. Cumartesi gelip alabileceğimi ilave etti.
 
Mutlu bir şekilde d&r'dan çıkıp bir şeyler içmek üzere çiçek pasajına doğru yollandım, aklımda kitabım, aklımda sen.

12 Kasım 2012 Pazartesi

6. hafta bülteni bir özeleştiri


6. HAFTANIN ARDINDAN KISA BİR ÖZELEŞTİRİ

Eşimin kent dışına yaptığı bir gezi nedeniyle kızlarımla daha çok ilgilenmek adına sosyal medya faaliyetlerine 5 gün ara verdim. Bu 5 günlük süreç benim için çok faydalı oldu açıkçası. Hem büyük kızım Duru ile uzun ve güzel zaman geçirdik hem de işten ayrılmamın ardından geçen 6 haftalık sürenin kısa bir muhasebesini yaptım.

Vardığım nokta şu: İlk 3 hafta boyunca dışarıda daha çok zaman geçiren, sevdiği insanlara daha çok zaman ayıran ve onlarla görüşen adam gitti, yerine bir sosyal medya canavarı geldi. Son zamanlarda her gün en az 6 saatimi facebook, twitter, blog ve gmail arasında mekik dokuyarak geçirmeye başladığımı fark ettim.

Anladım ki 15 yıllık yoğun iş hayatının yerine ben bunu koydum. Mesaiye başlar gibi oturuyorum başına bilgisayarın ve kalkmak bilmiyorum. Başka bir şeyler yaparken bile aklım sürekli orada. Kaç kişi gönderimi beğenmiş, kaç kişi yorum yapmış, favorilere eklenen ve retweet yapılan tweet’lerimin sayısı kaç, takipçilerim artmış mı, en son kimler eklenmiş, blogun günlük görüntülenme istatistikleri nasıl, vb. Maymuna döndümJ Hep daha fazlasını istiyorum birde; kitabımı okuyanlar, beğenilerini paylaşanlar hep artsın istiyorum. Sahip olduklarımı kendime hatırlatmak için şükür egzersizlerini artırdım, günde yarım saat yazarak bunu yapıyorum, beni ancak kendime getiriyor bu aralarJ

Keyif de alıyorum bir yandan ama çok sağlıklı bir seçim olduğunu da düşünmüyorum açıkçası. Bir tür bağımlılığa dönüştü benim açımdan. 5 gün ara vereceğim demiştim, onu bile tam beceremedim. Eskiden işe harcadığım zamanı sosyal medyaya harcadığımı fark ettim. Erken kalkmak zorunda değilim ve trafik yok tamam ama, onun dışında harcanan vakit neredeyse eşit.

Kitabın tanıtım aşamasında bir miktar daha faal olabilir insan sosyal medyada reklam yapmak açısından, bunu anlarım, ama ben sanırım bunun ötesine geçtim biraz.

Bir karar aldım, bundan sonra sosyal medyada daha az zaman geçireceğim. Dışarıda olmaya, insanlarla fiziken görüşmeye, farklı yerler görmeye ve farklı şeyler yapmaya ağırlık vereceğim. Ayrıca koçluk yapmaya ve kitap yazmaya daha fazla zaman ayıracağım. Bu kararımı sizlerle de paylaşmak istedim.

Haftalık bültenler devam edecek, Ada ve Duru’nun maceraları, diğer keyifli paylaşımlar da öyle, sizleri de takip edeceğim, ama her şey ölçüsünde olmak kaydıylaJ

Olabildiğince doğal bir şekilde hislerimi ifade etmeye çalıştım. Sosyal medyayı yoğun kullandığım dönemde bir kusurum olduysa affola.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Not: 18 Kasım Pazar günü Tüyap Kitap Fuarı’nda 14.00 – 16.00 saatleri arasında Salon 2 - 603 C’de imza günüm var, eğer fuara zaten gitmeyi düşünüyorsanız ziyaretinizi o güne denk getirmeniz ve bana uğramanız beni çok mutlu eder.

5 Kasım 2012 Pazartesi

Hayatın içinden 5. hafta bülteni


Yoğun ama keyifli geçen bir haftasonunun ardından yine bir Pazartesi akşamı 5. hafta bülteni ile karşınızdayım. Bülteni yine soru cevap şeklinde yaptım.

Soru 1) Bayağı bir destek görmüşsün etraftan, ama eminim ki yaşadığımız Ülkenin vazgecilmez bir parçası olan uyarılar da gelmiştir. Sana mutlaka “aman, saçmalama, bu yaşta iki cocukla banka bırakılır mı demişlerdir....Yakın çevrende bile verdiğin karara karşı çıkmış olabilirler...nasıl idare ettin bu insanlari?

Annem emekli bir bankacı ve benim bankaya girmemi çok istemişti, ona mutlu olmadığımı söyledim sadece, annem için benim mutlu olmam önemliydi. Onu öyle hallettim. Eşim kendisi yaşam koçluğu yaptığı için şanslıyım, onu ikna etmek daha da kolay oldu. Başlangıçta en büyük desteği de eşimden, annemden ve kardeşimden aldım, onların dışında kimseyi de takmadım açıkçası, ama şunu biliyorum ki onlar desteklemeseler yine de yapardım, belki daha uzun sürerdi, daha zor olurdu, ama yine de yapardım. Genel yapı olarak; hukuka aykırı veya canlılara zarar verecek bir şey yapmıyorsam, diğer insanların ne düşüneceğini ve söyleyeceğini çok fazla önemsemiyorum 3 yıldır filan. Kişisel gelişimin bana böyle bir katkısı oldu.

Soru 2) Daha evvel seni pek takip etmezdim ama bu radikal kararının benzerini bir kere denedim ve başarılı olamadım. Tekrar denemeyi düşünüyorum, bana ne önerirsin?

Bu esasında birebir koçluk seansı ile üzerinde çalışılması gereken bir konu, ama kısaca düşüncemi paylaşacağım. Bir şeyi yaparken hangi enerji ile hareket ettiğimiz çok önemli. Dolayısı ile kendine daha fazla inanarak ve güvenerek tekrar denemeni önerebilirim. İnancını kuvvetlendirmek için kanıt toplama sürecinde benim deneyimim de sana destek olur. Ayrıca bu kez harekete geçmeden önce kitapta detaylı olarak anlattığım “olmak, harekete geçmekten önce gelmelidir” metodunu uygularsan başarılı olma şansın daha da fazla olacaktır.

Soru 3) Koçluk tam olarak nedir, kısa bir tanım yapabilir misin?

Hepimiz bir kutunun içinde yaşıyoruz ve çoğumuz -buna ben de dahilim- kendimize objektif bir gözle dışarıdan bakıp değerlendiremiyoruz. Bu nedenle sık sık basit bir iki noktaya takılıp kalıyoruz. Bir şeyleri değiştirmek istediğimizde, dışarıdan bir bakış açısı çok faydalı olabiliyor. Koçluk bu dışarıdan bakış açısını sağlıyor. Ayrıca kendi içinizdeki hazineyi ortaya çıkarmanıza yardımcı oluyor. Değişim sürecinde profesyonel bir rehberle yol almak gibi düşünebilirsiniz.

Soru 4) Koçluk hizmetinden yararlanmak istiyorum ama maddi boyutu beni düşündürüyor, bu ortamda kesin bir rakam vermek istemeyeceğini tahmin ediyorum ama üç aşağı beş yukarı bu işin maliyeti nedir?

Benim bildiğim kadarıyla seans başına (bir seans genellikle bir saat civarında sürer) 100 TL’den başlayıp 350 TL’ye ulaşan fiyatlar söz konusu. Koçun aldığı eğitim ve sertifikaları, tecrübesi,ünü, seansların yapılma şekli (telefon, mail, yüz yüze) gibi unsurlar da şüphesiz fiyatı etkiliyor. Ama sonuçta biraz araştırma ile ayda 500 – 600 TL civarında bir bütçe ayırıp ayda 3 ya da 4 seans yaparak iyi bir koçluk hizmeti alabilirsiniz. Kişiden kişiye ve konudan konuya değişen süreler olmakla birlikte, ben kendi deneyimimden ortalama 3 ayda pek çok konunun çözüme kavuşturulabildiğini gördüm.

Soru 5) Yeni projelerin var mı?

En büyük hayalim İstanbul Kitap Fuarından sonra bir iki ay boyunca Türkiye’nin değişik yerlerinde kendisi de bir yazar ve şair olan yayıncım Kadir Aydemir ile birlikte imza günleri düzenlemek. İzmir, Ankara, Bursa, Kayseri aklıma ilk gelen yerler. Bunu düşünmek bile beni heyecanlandırıyor. Daha sonra ise muhtemelen Ocak ayında yeni bir kitap yazmaya başlayacağım.

Soru 6) Ben de koçluk yapmak istiyorum, nasıl bir yol izlememi tavsiye edersin?

Önce kendi üzerinde çalışarak başlamanı tavsiye ederim. Ben de öyle yaptım. Maddi durumun müsaitse koçluk hizmeti alabilirsin, değilse kişisel gelişim ve koçlukla ilgili kitapların faydası mutlaka olur. Daha sonra ise koçluk eğitimi almanı tavsiye ederim. Ben Erickson Koçluk Okulunun vermiş olduğu eğitimden çok memnun kaldım. ICF (International Coaching Federation) Türkiye internet sitesinde eğitim vermeye yetkili olan kuruluşların isimleri ve kısa bilgileri yer alıyor.

Soru 7) Kitabı internetten sipariş ettik, henüz gelmedi, ne zaman gelir?

Benimki de daha bugün geldi, bu hafta içinde elinize ulaşır. Kitaba dokunarak sayfalarını cevirerek almak internetten almaktan daha iyidir bence diyenler için kitaba tüm kitapçılarda ulaşılabiliyor ayrıca.

12 Kasım Pazartesi akşamı 6. hafta bülteni  ile karşınızda olacağım.

Sevgi ve saygılarımla, şimdilik hoşçakalın.

2 Kasım 2012 Cuma

kitabın piyasaya çıkışının hikayesi

 
Bundan yaklaşık olarak 6 ay önce sanırım Mayıs ayı idi, eşimle birlikte yakından takip ettiğimiz yaşam koçu Aykut Oğut'un bir röportajını izliyordum. Aykut bu röportajda, eşi ile beraber bir kitap yazdıklarını, kitabın tamamlanmak üzere olduğunu ve Haziran ayında eşi Esra'nın doğumgününde kitabı piyasaya süreceklerini anlatıyordu.
 
Çok hoşuma gitmişti, doğumgünü ve kitabın piyasaya çıkmasının aynı tarihe denk gelmesi hoç bir jestti şüphesiz. Bunu bir hayal olarak düşündüm ve büyük keyif aldım, sonra da unuttum. Bugün kitabım kitapçıların raflarına çıktı ve eşimin doğumgünü.
 
Kitap yayınlama sürecini yakından bilenler kitabın özellikle belli bir günde piyasaya sürülmesinin zorluklarını bilirler, istesen, planlasan olmayabilir. Ama oldu ve benim bir hayalim daha gerçekleşti (Kadir Aydemir'in katkılarıyla).
 
Bu vesile ile kitabıma büyük katkıları olan eşim Özge'ye sizlerin huzurunuzda teşekkür edip doğumgününü kutluyorum. Mutlu yıllar:-)
 
 

1 Kasım 2012 Perşembe

Piyasaya çıkan kitabım hakkında


Mert Çuhadaroğlu'ndan eşsiz bir kılavuz kitap

Mert Çuhadaroğlu'nun ilk kitabı "Hayatını Seç" Yitik Ülke Yayınları'nca yayımlandı.




İstanbul- Yayınevinin ilk kişisel gelişim kitabı olan Hayatını Seç'in tanıtım metninde şöyle sesleniliyor okurlara: Eski zamanlarda bir gezgin, yolculuklarından birisinde bir köye yaklaşırken, önce önüne köyün mezarlığı çıkar. Mezar taşlarında isimlerin altında doğum ve ölüm tarihleri yerine; 1 yıl 10 ay, 2 yıl 5 ay, 3 yıl 8 ay gibi süreler yazılıdır.
En yüksek kayıt 5 yıldır, kimse bunun üzerinde bir süre yaşamamıştır. Gezgin üzülür, ilk aklına gelen özellikle çocukları etkileyen bir salgın hastalıktır. Köy meydanında oynayan sağlıklı çocukları görünce çok sevinir. Demek ki salgın sona ermiştir. Çocuklara mezar taşlarındaki yazıları sorar, çocuklar da onu köyün bilgesine yönlendirirler.
Bilge der ki, “Biz burada hepimiz hayatımız boyunca bir defter tutarız. Akşamları yatmadan önce o gün gerçekten yaşadığımızı hissettiğimiz, hayattan keyif aldığımız olayları ve süreleri not alırız. Birisi öldüğü zaman defterindeki süreleri toplar ve mezar taşına bunu yazarız.”
Dolu dolu bir hayatınız olmasını istiyorsanız kalbinizin sesini daha çok dinlemeli, korkularınızla birlikte yürümeyi öğrenmelisiniz. Ben öyle yaptım ve kendimi hazır hissettiğimde, hayatın ve öğrenilmiş korkuların beni sürüklediği yaşam tarzını bırakıp hayallerimin peşinden gittim. Artık hayatımın her anından çok daha fazla keyif alıyorum.
Bu kitap, benim kendi hayatımı seçme yolculuğum eşliğinde kişisel gelişim ile koçluk sanatının bir sentezini sunuyor. Hayatını Seç, olmak istediğiniz kişiyi, yaşamak istediğiniz hayatı seçmenizde size yol gösterecek. Yaşadığınız hayat istediğiniz hayat mı, yoksa sürüklendiğiniz hayat mı? Çocukken olmayı istediğiniz kişi misiniz, yapamadığınız neleri yapmak isterdiniz? Asla yapamam dediğiniz şeyleri nasıl yapacağınızı keşfetmeye davet ediyorum sizi. Hayat seçimlerle başlar. Hayatını seç, kendini seç!

Hayatını Seç, Mert Çuhadaroğlu, Kişisel Gelişim dizisi 1, Yitik Ülke Yayınları - Kasım 2012
1 Kasım 2012