Mert iyi bir eğitim aldığını biliyorum, belli bir süre öncesine kadar kalıplaşmış bir hayatın vardı, ne oldu, rahat mı battı da hayatında değişikliği seçtin?
Genel olarak bakıldığında değişiklik iki şekilde olabilir. Rahat mı battı sorusunun cevabı dibe mi vurdun da yukarı çıktın veya bilinçli bir tercih mi yaptın? Gerçekte bende ikisi de aynı anda oldu. Kariyerimde tıkanma yaşadığım bir dönemle, kişisel gelişim ile çok ilgilendiğim bir dönem denk gelince; biraz dibe vurma birazda bilinçli bir tercihle; yani ikisinin karışımıyla oldu diyebilirim.
Peki klasik bir anne sorusu; SSK ne olacak Mert?
(Gülerek cevaplıyor) 15 yıl 3600 gün şartlarına göre emekli oldum, emekli maaşımı almak için yaşı bekliyorum. Dolayısıyla artık prim ödememe gerek yok.
SSK işini de güzel bir şekilde atlatmışız… Sen aynı zamanda bir babasın, iki çocuğun var. Daha önceki görüşmemizde çocuklarının sana bir şeyler öğrettiğini söylemiştin. Bunu biraz açar mısın? Çocuklardan ne öğrendin? Çocuklar öğretmen olabilirler mi?
Şöyle ki, kişisel gelişimle ulaşmak istediğimiz bilgileri aslında bilerek doğuyoruz. Maalesef bu bilgileri sonradan unutuyoruz. Ben şimdi kızlarımı gözlemlediğim zaman özelliklede 3 yaşındaki küçük kızım Ada’yı gözlemlediğim zaman; hayatının büyük bir akışta geçtiğini görüyorum. Bu neden kaynaklanıyor çünkü bizi sınırlandıran inançların hiç birisine sahip değil. Hayal ediyor, düşlüyor ve sahip oluyor veya olmuyor. Gülümsüyor ve yoluna devam ediyor. İnanılmaz bir yaratıcı enerjisi var. Kendisini sınırlandıran hiçbir inanca sahip değil çünkü. Dolayısıyla onu gözlemlerken bunu keşfediyorum. Unuttuğumuz bu şeyi hatırladıkça ustalık seviyesine yaklaşıyoruz.
Şunu diyebilir miyiz; çocuklar bizden daha mı ustalar?
Kesinlikle. Belli bir yaşta, özellikle eğitim başladığında bu ustalık kayboluyor. Özellikle 3 yaş, 4 yaşseviyelerinde inanılmaz bir ustalık seviyesindeler. Yani biz buna yaklaşabilirsek mutlu olmamız lazım.
Sen ne yapıyorsun? Coaching mi yapıyorsun? Mentorluk mu yapıyorsun? Kişisel Gelişimci misin?
Benim iki farklı şapkam var. Birisi yazarlık. Yazarlık şapkamı daha çok kişisel gelişim alanında kullanıyorum. Kişinin bir kitabı okuyarak kendi kendisine yardım edebileceği yolları göstermeye çalışıyorum. Bir de ayrıca koçluk şapkam var. Erickson Koçluk Okulundan mezun oldum. Ve burada öğrendiğim şekliyle insanlara yönlendirme yapmadan, doğru zamanda doğru soruları sorarak, cevapları kendi içlerinde bulmalarını sağlıyorum. Onlara yardımcı oluyorum. Bu ikisini birbirine karıştırmıyorum.
Yani lisanslı bir kişisel gelişim koçusun? Öyle mi?
Sertifikalı, profesyonel yaşam koçuyum. Erickson Profesyonel Koçluk Sertifikam var, buna dayanarak bu işi yapıyorum.
Bunu ilerde doğabilecek sıkıntılara karşı bir önlem olarak da düşünebiliriz?
İki boyutu var. Bir tanesi hukuki zemini sağlaması anlamında. Ama daha önemlisi orada yaklaşık 6 ay süren bir eğitim aldık. Bu sürede kendi üzerimde çalıştığım gibi danışanların ne şekilde yararlı olabileceğimi çok iyi anladım.
Mutlaka etrafında iletişimde olduğun çokça insan vardır. Akrabalar, eş, çocuklar, arkadaşlar… Sen bu kariyer değişimini uygulama kararı aldığında ne oldu?
Ortalık biraz karıştı. Bunun böyle olması da doğal aslında. Çünkü hepsi beni seviyorlar. Hepsi kendince beni korumak istiyorlar. Özellikle annem ve eşim kararımdan iyice emin olup olmadığımı iyice sorgulamamı istediler. Bende bunun bir günde alınmış bir karar olmadığını uzun süre üzerinde düşünülmüş bir karar olduğunu onlara anlattım. O anki işimden mutluluk duymadığımı, beni neyin heyecanlandırdığını bulduğumu ve bunun peşinden gitmek istediğimi söyledim. Zaten mutlu olmadığımı duyduklarında konu sona erdi. Çünkü sevdiğimiz insanlar açısından baktığımızda önemli olan onların mutlu olmasıdır.
Gelelim kitaba. Şu an bana hediye ettiğin ve imzaladığın iki kopyası burada. Bu kitap fikri nasıl oluştu?
Kendimi bildim bileli kitap okumayı çok ama çok seviyorum. Ve kafamda hep bir kitap yazma fikri vardıaçıkçası. Tabii çocuk kitapları okuduğum yaşlarda çocuk kitabı yazmayı hayal ederdim. Büyüyüp best sellerlar okumaya başladığımda o tarz kitaplar yazmayıhayal ettim. Kitap yazmak yaklaşık otuz beş yıldır içimde taşıdığım bir hayal. Kişisel gelişim kitaplarını çokça okudum. Yaklaşık bir yıl önce neden bu konu hakkında bir kitap yazmıyorum sorusu oluştu içimde. Daha sonra işten artan zamanlarda kitabımı yazmaya başladım.
Bu kitap ne anlatıyor? İnsanlar neden bu kitabı okusunlar?
Bu kitap kişisel gelişim ile koçluğu benim hikayemle sentezleyerek veriyor. Kişisel gelişim kişinin kendi kendisine yardım etme felsefesi üzerine kuruludur. Bir kitap okursunuz ya da bir şey izlersiniz ve orada anlatılanları kendi üzerinizde uygularsınız. Koçlukta ise öğretilen yöntemler karşınızdakine nasıl yardım edeceğinize yöneliktir. Dolayısıyla kitapta bu ikisinin sentezini yaptım. Kendi hayatımdan örneklerle destekledim. Bu açıdan bakıldığında, bankacılığın kattığı sistematik yaklaşımla diğer kitaplardan farklı olduğunu düşünüyorum.
İmza günü nasıldı?
İmza günü tam hayal ettiğim gibi geçti. İki saatlik süre içinde standı ziyaret eden okuyucularımla sohbet etme imkanı buldum. Onlarla fotoğraf çektirdim. Gayet güzel ve keyifli geçti. Çok büyük bir kalabalıkla aslında bu sürede ilgilenmek zor olacaktı. Ancak tam gönlüme göre olan bir kitle ile bu kısıtlı zamanı geçirdim.
Güzel, kitap hayalin gerçekleşti ve imza günü hayalin gerçekleşti. Devamını diliyorum. Kariyer değişikliğinden bahsettik. Sen bunu başarmışsın. Sanırım eşin de buna benzer bir değişiklik yaşamış?
Evet, eşim Özge tekstil sektöründeydi. İkinci çocuğumuzun doğumu ardından işine ara verdi. Daha sonra kişisel gelişimle tanıştı. Ve Aykut Oğut’tan aldığı iki yıllık bir eğitimle kendiside kişisel gelişim koçluğu yapmaya başladı. Meslektaşız yani.
Aile bu değişikliklere hazırlıklımıydı? Ya da nasıl hazırlandı?
Açıkçası son ana kadar bekledik. Kendi ön hazırlığımızı yaptık. Eğitimlerimizi tamamladık. Biraz para biriktirdik. Her şey hazır olduğunda bu kararı yakın çevremizle paylaştık. Bu yolun bizim mutluluğa giden kararımız olduğunu gördüklerinde de yakın çevremiz bizi destekledi.
İnsanlar hep yakınıyorlar, birşeyler yapmaya çalışıyorlar ancak pek başarılı olamıyorlar.
Yakınmalarına rağmen hiçbir şeyi değiştirmiyorlar. Bunun hakkında neler söylersin?
Ben de uzun süre hayatımı bir kurban rolünün ardında yaşadım. Hayatımın otuz beş yılının böyle geçtiğini söyleyebilirim. Hayatı iki şekilde yaşayabilirsiniz. Ya olayların izleyicisi konumunda olursunuz. Ya da seçim yapma gücünüzü fark edersiniz. Olayları kendinizin yarattığını kabul edersiniz. Bunun sorumluluğunu alırsınız. Ve daha keyifli bir hayata geçişyaparsınız. Ben ikincisini yaptığımda yaşamaktan çok daha fazla keyif aldığımıgördüm. Bu yolda ilerlemeye başladım.
Endişe, korku gibi kavramlar sence nedir?
Endişe ve korku gibi kavramlar daha çok ego ile ilgilidir. Ego bize aldığımız kararları hatırlatan ve bu kararlara sadık kalarak yaşamamızı sağlayan bir zihin mekanizmasıdır. Olduğumuz yerde kalmamız için enişe, korku kaygı gibi duyguları harekete geçirir. Bu duygular son derece doğaldır. Önemli olan bu duygularla yürümeyi öğrenebilmek. Ben de pek çok şeyden endişe ve kaygı duyabiliyorum. Cesaret zaten tüm korkulara rağmen yürüyebilmek. Korkulara rağmen bir şeyler yapabilmek. Korkularınızla beraber yürümeyi öğrenin. En kötü senaryonuzu onaylayın diyebilirim.
Mazeret nedir sence?
Mazeret kurban rolü oynamakla ilgili bir kavram bence. Yani mazeret üreterek kurban rolünün arkasında bir hayat sürebiliriz. Ama kendi yaratım gücümüzü inkar etmektir mazeret. Hepimiz çok güçlü varlıklarız. Kendi yaratım gücümüze rağmen mazeret üretmenin hiçbir faydası olmayacağını söylerim.
Sen korktun mu?
Evet korktuğum şeyler oldu. Bazen hala daha korkuyorum. Mesela kitabımın satmamasından, danışanlarımın beni bırakmasından… İkinci kitap için ilham perisinin gelmemesinden. Etraftaki insanların düşüncelerini daha baskın bir dille ortaya koymalarından. Korkuyorum ancak bunu olduğu gibi kabul ediyorum. Ve korktuğum zaman ise en kötü ne olabilir diye düşünüyorum. Bakıyorum ki bizi çok korkutan şeyler gerçekleşse bile bir şekilde hayat devam ediyor ve hayat güzel.
Geçmiş, şu an ve gelecek hakkında fikrin nedir?
Yaşam koçluğunun en büyük farkıgeçmişle ilgilenmemesi. Psikoloji ve psikiyatriden farklı olarak biz geçmişle ilgilenmeyiz. Bugüne dair bir fotoğraf çekeriz. Geleceğe dair bir hayal kurarız ve ikisi arasında bir merdiven inşa ederiz. Dolayısı ile benim için önemli olan bugün ve gelecek. Ben bu açıları gösteren bir eğitim aldım.
Kuantum ve çekim yasası desem sana neler ifade ediyor?
Valla kuantuma dair çok sevdiğim bir cümle var; gözlemci beklentisi neticesinde deneyin sonucunu etkiler. O kadar olağan üstü bir deyiş ki her şeyi açıklıyor sanırım.
Çekim yasası var mı sence?
Ben var olduğuna inanıyorum. Kendi hayatımda var olduğunu deneyimliyorum. Benim açımdan bakıldığında bu yer çekimine inanmakla eş anlamlı.
Kuantum, çekim yasası, korku ve endişe.. Diğer insanlar için SSK ve emeklilik ne olacak Mert?
Şöyle, aslında insanın kendisini güvenceye alması için muhtelif seçenekler var. Mesela bir bireysel emeklilik yaptırabilirsiniz. Tabii ki her zaman her şeyi kontrol edemezsiniz. Hayat bazırisklerde içerecek ve belki de hayatı daha keyifli yapan da bu riskleri içermesi. Açıkçası her şeyin planlandığı her şeyin güvenceye alındığı bir hayatında ne kadar keyifli olabileceğini düşünemiyorum açıkçası.
Toplumumuzla ilgili bir şey sormak istiyorum. Sanki bizim toplumumuzda kısıtlar, kısıtlamalar çok fazla.
Bu bizi engelleyen bir şey mi? Bunları aşmak için ne yapılabilir?
Bu kodları ne ölçüde kabul ettiğimizle alakalı. Kodları ne kadar içselleştiğimizle alakalı. Toplumsal kodlar Türkiye’de de var. Diğer ülkelerde de var. Şimdi en çok rastlanan iki koda baktığımızda; zeki insan mutsuz olur, aptal insanlar mutlu olur gibi. Mutsuz insanlara sorduğunda çok zeki oldukları için mutsuz olduklarını ifade ederler. Bir de zor değerlidir inancı. Yaratımlarımızda hep kan, ter, alın teri var. Böyle yaratmayı çok seviyoruz. Buna inandığımız için yaratımlarımızda hep zorlukla oluyor. Bu şekilde daha çok yoruluyoruz. Dolayısıyla toplumsal kodların bizi ne kadar etkilediğine bakmak lazım. İçselleştirdiysek üzerinde çalışılacak bir alan bulmuşuz demektir.
İnsan bağımlı bir yaratık mıdır? Doğadaki diğer canlılarla karşılaştırdığında bağımlılıklarımız olmadan yaşayamaz mıyız?
İnsan bağımlıdır. Çünkü zihninin işleyişi doğadaki diğer canlılardan farklıdır. Bir kediyi örnek alın, onun için önemli olan yaşamaktır. Ya yaşıyordur. Ya da yaşamıyordur. Her iki haldede onun için sorun yoktur. İnsan burada farklılaşır. Görsel temelli bir zihnimiz olduğu için geleceğe dair hayaller, düşünceler oluşur. Yani insan için sadece yaşıyor olmak yeterli değildir. Aynı zamanda hayatına bir anlam katma çabasıiçindedir. Bunun içinde hayalleri ve beklentileri vardır. Yaşamdan keyif almayı ne yazık ki doğadaki diğer canlılar kadar beceremez.
Aslında Mert benim sorularım bu kadar. Ancak bize ileri ki hedeflerin hakkında bir şeyler söyleyebilir misin?
İkinci bir imza günü yapmak istiyorum. İstanbul dışında da imza günleri düzenlemek istiyorum. İkinci kitabımı gelecek yaza yetiştirmek istiyorum. Ve koçluk yaptığım kişilere daha fazla yardımcı olmayı istiyorum. Kısa vadede isteklerim bunlar.
Sır değil herhalde ilk kitabınla ilgili yüz bin hedefin var. Ben bunun gerçekleşmemesi için bir neden göremiyorum açıkçası. Senin yorumun ne olur?
Zaten beklentilerimiz ve hayallerimiz doğrultusunda yaşıyoruz, sınırlanıyoruz. Bu kitabı yazmaya başladığımdan beri kafamın içinde hep yüz bin rakamı dans ediyor. Bende gerçekleşeceğine inanıyorum. Hatta kafamda bir milyon rakamı dolanıp dursaydıonun da gerçekleşeceğine inanırdım neticede ikisinin yaratımında da bir fark yok.
Senin eklemek istediğin bir mesaj var mı?
Tek bir şey söyleyebilirim. Hayallerinizin peşinden gidin, her ne olursa.