31 Ekim 2015 Cumartesi

DENGE VE MUTLULUK


Denge, mutluluk açısından çok önemli bir faktördür. Genel olarak şunu söylemek mümkün hatta: Dengeye yaklaştıkça mutluluğumuz artar, dengeden uzaklaştıkça mutsuzluk başlar. Koçluk çalışmalarında da dengeye özel bir önem veririm. Bugün bu konu hakkında düşüncelerimi paylaşmak istedim.

Denge dediğimizde konunun iki boyutu var; dışsal denge ve içsel denge, bu arada bu tanımlamaları ben yaptım, isim çok önemli olmayabilir.

Dışsal denge dediğimde; kişinin genel yaşam alanları itibarıyla zamanını, enerjisini, dikkatini hangi alanlara harcadığından bahsediyorum. İş, ilişki, aile, sosyal hayat ve ben. Ben alanında hobilerim, yapmak istediğim değişimler, isteklerim ve hayallerim var.

Hayatınızın herhangi bir alanında dengeyi kaçırdığınızı düşünüyor musunuz, daha fazla zaman ayırmanız gereken bir alan var mı, dengeyi yeniden sağlamak için neler yapılabilir?

Sıkça rastlanılan durumlar; iş odaklı bir hayat sürmek ve ailemizi, kendimizi ihmal etmek ya da sadece ailemizi yani eşimize, çocuklarımıza konsantre olup bir şeyleri ihmal etmek olabilir.

Dengenin bir de içsel boyutu var. Düşündüğüm, söylediğim ve yaptığım şeylerin uyum içinde olması hali olarak tanımlanabilir. Hayatın hangi konularında dengeden uzaklaşıyorum? Soru varsa, cevap da vardır.

Dengeye yaklaşacağınız mutlu günler diliyorum.

Sevgi ile kalın.

Not: Mutlulukla Değişim Programı Aralık ayı kayıtları başlamıştır, Kasım ayındaki ücretsiz ön görüşmelerden yararlanmak için mert.cuhadaroglu@gmail.com adresine mail atabilirsiniz.

30 Ekim 2015 Cuma

RUHEN HAFİFLEMEK İYİ GELİR


Dün akşam yayınlamış olduğum Yarına Not’tan devam edelim. İnsan ruhen hafifleyince daha hızlı ilerler. Peki, bu pratik bir şekilde nasıl yapılabilir, işte bugünkü yazımın konusu.

Şu an bir mevsim geçişindeyiz, yaz bitiyor, sonbahar başlıyor, yakında saatlerin ayarlanması ile sonbaharı daha çok hissetmeye başlayacağız. Kendi hayatımıza baktığımızda da mevsim geçişleri önemlidir. Yapmak istediğimiz değişimler için bize önemli fırsatlar sunarlar.

Ben ruhen hafiflemek için özellikle sonbahar ve ilkbahar başlangıcında genellikle bir temizlik faaliyetine girişirim. Not tutmayı seven bir insanım, saklarım da çoğunu. İşte bu notları ayıklarım, bir kısmını dosyalarım, bir kısmını ise atarım.

Benzer bir işlemi kıyafetlerime de uygularım. Giymeyeceğim ama temiz ve iyi durumdaki giysilerimi bağışlarım.

Kitaplarım bir türlü raflara, dolaplara sığmaz, fazla olan kitaplarımı da veririm dönem dönem.

Alışkanlıklarımın bazıları ile vedalaşırım, değişiklik iyidir.

Bazen, daha nadiren, insanlarla da vedalaşırım.

Bahar ayları ve bahar temizliği bize fazla yüklerimizden kurtulmak için bir fırsat sunar. İnsan hafifleyince daha hızlı ilerler.

Yapmak istediğim değişimler için yer açmış olurum hayatımda.

Gelin siz de bugün kendinizle ve hayatınızla ilgili olarak bir sadeleşme yapın, ihtiyacınız olmayan şeylerle vedalaşın.

Bazen bu şekilde yeniye, yeniliklere yer açarız hayatlarımızda.

Sevgi ile kalın.

Not: Mutlulukla Değişim Programı Aralık ayı kayıtları başlamıştır, Kasım ayında yapılacak ücretsiz ön görüşmelere katılmak için lütfen mert.cuhadaroglu@gmail.com adresine mail atın.

KENDİNİ ŞAŞIRT


Değişimi gerçekleştirmek için belli bir süreç dahilinde düşüncelerimizi, söylemlerimizi ve eylemlerimizi değiştirmemiz gerekiyor. Bazen kısa yol kullanmak iyidir. Her zaman işe yaramaz ama bazen işe yarar.

Kendimizi şaşırtmak, değişmek istediğimiz konuda doğrudan eyleme odaklanarak farklı eylemlerde bulunmaktır.

Kendinize değişmek/değiştirmek istediğiniz bir konu seçin ve kendinizi şaşırtacak ölçüde farklı davranın. Bu çok anlamlı gelmediyse, diğer insanları şaşırtacak şekilde eylemler yapın. Özellikle de sizi tanıyan ve belli şekilde davranmanıza alışmış olan kişileri şaşırtın bakalım, neler olacak, neler değişecek?

Konu hayatın her alanından olabilir; kariyer, ilişkiler, para gibi konularda dediğim yöntemi uygulayabilirsiniz.

Gelelim örneklere: Diyelim ki işyerinizde yöneticinizle tatlı tatlı tartışmayı seviyorsunuz, bazen incir çekirdeğini doldurmayacak konularda tartışıyorsunuz, kendinizi ve onu şaşırtın, ortaya çıkan ilk fırsatta, “evet, haklı olabilirsiniz, bunu bir düşüneyim” diyerek konuyu kapatın.

Annenizle, babanızla aranız son zamanlarda mesafeli, iki taraf da adeta soğuk savaş uyguluyor, geçmişte bu durumlarda kendinizi geri çekiyordunuz. Bu kez sizden hiç beklenmedik bir hareket yapın ve gidin kocaman sarılın, ayakları yerden kesilsin.

Para geldiği gibi gidiyor ama arkadaş programlarından geri kalmıyorsunuz, tasarruf yapamıyorsunuz. İlk fırsat ortaya çıktığında “ben bu hafta gelmeyeceğim, artık biraz tasarruf yapmaya karar verdim” cümlesini kurun.

Çocuğunuzun arabada cam açmasına izin vermiyorsunuz ve her yolculukta bunu mu söylüyor, ardına kadar açsın, siz de açın, hatta birlikte yüksek sesle bir şarkı söyleyin.

Eşiniz, sevgiliniz hep söyleniyor siz de sineye mi çekiyorsunuz, bu kez farklı bir tepki verin, bakalım ne olacak?

Korktuğunuz ne varsa minik bir adım atın, farklı bir şeyler yapın.

Değişimin gücünü ve kendinizi asla hafife almayın.

Sevgi ile kalın.

Not: Mutlulukla Değişim Programına katılmak isteyenler için Kasım ayı ücretsiz ön görüşmeleri başlamıştır, bilgi ve kayıt için mert.cuhadaroglu@gmail.com adresine mail atabilirsiniz.

29 Ekim 2015 Perşembe

MUTLULUK TESADÜF DEĞİLDİR


Geçen hafta yayınlamış olduğum bir Yarına Not bu şekildeydi. Peki bu konuya nereden geldik? Mutluluk üzerine düşünen ve yazan bir insan olarak uzun süreli ve kalıcı bir mutluluk halinden bahsediyorsak, mutluluğun tesadüf olmadığını söyleyebilirim, bu anlamda mutluluk tüketilmeden önce üretilmesi gereken bir şey bence, bir seçim ve devamında yaptıklarımız.

Dördüncü kitabımı aslında bir roman şeklinde kurgulamak istiyordum, diğer yandan aklıma sadece mutluluk üzerine bir kitap yazma fikri geldiğinden beri romanı biraz daha ertelemeye karar verdim. Mutluluk üzerine yazacağım kitabın ismini düşünürken çoğu zaman uyguladığım yöntemi denedim. Gece yatmadan önce sabah kalktığımda ismin aklıma gelmesine niyet ettim ve yattım.

Sabah 05.30 gibi uyandığımda, normalde biraz daha geç kalkıyorum elbette, kitabın ismi zihnimde bu şekilde belirdi, mutluluk tesadüf değildir.

Eğer hemen yazmaya başlayabilirsem 6 ayda tamamlarım ve 2016 yılının ilk yarısı bitmeden yayımlanmış olabilir diye düşünüyorum.

Peki niye salt mutluluk üzerine bir kitap yazmayı istiyorum? Sebebi basit aslında. Her ne istiyor olursak olalım temelde bunun bizi daha mutlu edeceğini düşündüğümüz için istiyoruz. Para, ilişki, kariyer hepsi bu şekilde değerlendirilebilir. Bizi mutluluğa götüreceğini düşündüğümüz dışsal faktörler ve içsel faktörler var. Hepsini bir kitapta toplamak ve düşüncelerimi aktarmak istiyorum.

Sizler de bu kapsamda kitabın bir parçası olabilirsiniz, mutluluğa dair aklınıza takılanları bana mail olarak iletebilirseniz yeni kitabımın alt başlıkları içinde elimden geldiğince ele almaya çalışırım.

Kitap yazma sürecinde günlük yazılarım elbette devam edecek, bazen tembellik yapıp eski yazılarımı yayınlıyorum, onu da mazur görün lütfen.

Sevgi ile kalın.

Not: Hayatını Seç, Hayatını Değiştir ve Yarına Notlar isimli kitaplarıma D&R ve diğer kitapçılardan ulaşabilirsiniz.

27 Ekim 2015 Salı

OLDUĞUN YERİ SEV


“Olduğun yeri sevmeden olmak istediğin yere gidemezsin” dedi Bilge. “Olduğum yeri seviyor olsam, olmak istediğim tek yer burası olurdu zaten” diye yanıtladım. Anlayışla gülümsedi ve en baştan kısaca tekrar anlattı.

“Olduğun yeri sevmelisin çünkü orası olabileceğin en iyi yer ve bunu anlamadan ileri gidemezsin. Geçmişinde söylediğin veya yaptığın şeyler seni buraya getirdi, bundan daha iyi bir başlangıç noktası olamaz, çünkü buradasın.”

“Ben öyle düşünmüyorum, daha farklı davransaydım daha ileri bir noktada olabilirdim. 5 yıl önce bugünkü aklım olsaydı varmak istediğim yere belki de çoktan varmış olurdum.”

“Bugünkü aklım dediğin şeyin önemli bir kısmı son beş yılda şekillendi, son beş yılda öğrendiklerini senden geri alsam ve seni zamanda beş yıl öncesine geri göndersem muhtemelen yine aynı şeyleri yapar ve üç aşağı beş yukarı aynı yolu izlerdin.”

Düşündüm, Bilge haklıydı, ama yenilgiyi bu kadar çabuk kabul etmek istemiyordum.

“Ya benim sahip olmak istediklerime doğuştan sahip olanlar ya da çok genç yaşta kavuşmuş olanlar?” diye sordum.

“Herkesin yolculuğu farklı, seninki de öyle, bu bir yarış değil. Hayal ettiğin her şeye zamanla kavuşacaksın, sabırlı ol ve keyfini çıkar. Unutma, zamanı gelince meyveler olgunlaşır, dallar eğilir, senin olan sana gelir. İyi ki her istediğin henüz gerçekleşmemiş yoksa gerçekten çok sıkıcı bir hayatın olurdu. Hayatta tek bir gerçek başarı vardır, o da öğrenmek ve kendimizi geliştirmektir, buna son verdiğimizde yaşamaya da son veririz aslında farkında olmadan”

“Başarılı olmak için dua ediyorum ve sahip olduklarıma şükrediyorum.”

“Dua ettiğin şeyler gerçekleşmiş gibi şükretmelisin, bunu unutma”

“Yapmak istediği çok şey var ve zaman çok kısa” diye son bir serzenişte bulundum.

“Zaman izafi bir kavram, bazen az bazen çok, olduğun yeri seversen olmak istediğin yere daha hızlı gidersin” dedi ve geldiği gibi aniden ortadan kayboldu.

Bilge’nin ziyaretlerini seviyorum, belki bir gün onları kitaplaştırırım, kim bilir?

Sevgi ile kalın.

Not: Yazılarımı beğeniyorsanız Hayatını Seç, Hayatını Değiştir ve Yarına Notlar isimli kitaplarımı da okumanızı öneririm.

MUTLULUKLA DEĞİŞİM PROGRAMI – SONBAHAR 2015


Hayatınıza yeni bir yön vermek, hayatınızda bazı şeyleri değiştirmek, hayallerinize doğru yaklaştığınızı hissetmek istiyorsanız sizleri Mutlulukla Değişim Programı’na davet ediyorum.

Hayatınızdaki seçeneklerin neler olabileceğinin daha çok farkına varmak istiyorsanız, geçmişten gelen ve bugününüzü olumsuz etkileyen düşünce ve inançlarınızı değiştirmeye başlamak istiyorsanız Mutlulukla Değişim Programı tam aradığınız koçluk programı olabilir.

Kişiye özel ortalama 12 seanslık çalışmamda yaşamınızın bazı alanlarını istekleriniz doğrultusunda yeniden şekillendirmenize yardımcı oluyorum. Belli ölçülerde geleceğinizin mimarı olmak istiyorsanız size de yardımcı olmaya hazırım. Gelin değişimi birlikte gerçekleştirelim.

Değişim, mutluluk ve koçluk birbiriyle yakından ilgili konular; bir yandan daha iyiye ve güzele doğru değişirken bir yandan da bunu en mutlu olabileceğimiz şekilde yapabilmek önemlidir. Koçluk almak sağladığı dışarıdan bakış açısı ile işinizi kolaylaştıracaktır.

Kendi mutluluk ve başarı hikayesini yazmak isteyen kişilere değişim yolculuğunun belli bir bölümünde eşlik ediyorum. Yapmak isteyip henüz yapamadığınız şeylerin listesini alıp gelin ve bir kısmını birlikte gerçekleştirelim.

Program sırasında farkındalığınız artacak, daha kolay eyleme geçecek ve kendinizi çok daha yakından tanıyacaksınız.

Ayırabileceğiniz zamana ve bütçeye göre haftada bir defa veya iki haftada bir defa seans yapabilirsiniz, iki haftada bir seans yapmayı seçmeniz durumunda fazladan ev ödevlerine hazır olun.

İstanbul dışında yaşayan kişiler ise en az ayda bir defa görüşmeye gelmek kaydı ile çalışmanın bir bölümünü telefon ile de yapabilirler.

Kasım ayının ikinci yarısında bu programa başlamak için mert.cuhadaroglu@gmail.com adresine mail atarak bilgi alabilirsiniz. Kişiye özel ve toplam katılımcı sayısı sınırlı olan bir programdır.

Görüşebilmek dileği ile,

26 Ekim 2015 Pazartesi

EN İYİ İHTİMALE OYNAMAK


Dün anda kalmak ile ilgili bir yazı paylaşmıştım. Bu yazıda zihnimizin geleceğe yaptığı yolculuklarda sıklıkla endişe alanına girdiğini ve bunun da anda kalmanın önünde bir engel teşkil ettiğini görmüştük. Peki, zihnimiz geleceğe yolculuk ettiğinde neden genellikle olumsuz senaryoları düşünüyoruz? Bunu değiştirmenin bir yöntemi olabilir mi? Bence, en iyi ihtimale oynamayı öğrenirsek veya en azından en kötü ihtimal senaryolarının yanına en iyi ihtimal senaryolarını yerleştirip bir denge yakalayabilirsek yapabiliriz.

Neden kötü senaryo yazmaya daha yatkınız? Pek çoğumuz bu şekilde büyütüldük, “ sen yine de en kötüsünü düşün, ona göre hazırlık yap”. Düşünce ve inançlarımız en kötü ihtimal senaryolarının ışığında şekillendi, büyüdük, pek çok şey değişti, ama bazılarımız için sürekli en kötüyü düşünmek alışkanlığı sürüyor.

Olumlu düşünmek nedir biliyor musunuz? En kötü ihtimal senaryolarının yanına en iyi ihtimal senaryolarını da ilave edebilmektir.

Olumsuz düşünen insanların pek çoğu en kötü ihtimal senaryolarına gereğinden fazla takılıp kalıyorlar. En kötüyü düşünüp en iyisini ummak diye bir şey yoktur, kendi içinde çelişki taşır. Bu bir elinizle mutsuzluğa tutunup diğer elinizle mutluluğu yakalamaya çalışmaya benzer, oysaki mutluluk için çoğu zaman eki elimizi de kullanmamız gerekir.

Bugünden itibaren kendinizi en kötü ihtimal senaryoları içinde kaybolmuş hissettiğinizde durun ve kendinize şunu söyleyin: “tamam, böyle bir şeyin olma ihtimali var ama sadece %10. Peki kalan %90 ihtimalle olaylar nasıl şekillenebilir? En iyi durumda ne olur? Kötü kısmını ele aldığım olay tam benim istediğim gibi güzel bir şekilde sonuçlanacak olsaydı bu nasıl olurdu?”

En iyi ihtimal senaryolarınızı farklı konular itibarıyla oluşturun lütfen. Para durumunuz en iyi ihtimal nasıl olabilir, işiniz en iyi ihtimal nasıl olabilir, ilişkiniz en iyi ihtimal nasıl olur?

En iyi ihtimale de oynayalım bakalım biraz neler değişecek?

Kötü durum senaryoları aklınıza üşüştüğü zaman daha önce yazmış olduğunuz en iyi ihtimal senaryolarını düşünün veya daha iyisi çıkarıp bir kere okuyun. Duygu durumunuz kısa sürede pozitife doğru ilerleyecektir.

İnsanlar baktıkları yöne doğru ilerlerler, siz hangi yöne bakıyorsunuz, en iyi ihtimale mi en kötü ihtimale mi?

Sevgi ile kalın.

P.S.: Kötü senaryolarınız ile tek başınıza mücadele etmekten sıkıldıysanız Mutlulukla Değişim Programına katılın ve farklı bir hayatın kapısını aralamaya başlayın, bilgi için mert@mertcuhadaroglu.com adresine mail atabilirsiniz.

24 Ekim 2015 Cumartesi

ANDA KALMA BECERİSİNİ GELİŞTİRMEK


Osho der ki; “Bir treni belli bir treni yakalamayacaksanız o zaman treni kaçıramazsınız. Hayat, her şeyin aynen olması gerektiği gibi olduğu bambaşka bir deneyime dönüşür.”

Anda kalmak konusu çok geniş kapsamlı bir konudur. Kitaplarımın bazı bölümlerinde bu konuyu detaylı olarak anlattım, bugün bu kısa yazıda konunun kalbine bir yolculuk yapmayı deneyeceğim ve pratik bir öneri ile yazımı noktalayacağım. Umarım keyifle okur ve arzu ederseniz hayatınızda uygularsınız.

Anda kalmak dediğimizde o an yaptığımız şeye konsantre olmak, akışta kalmak ve bundan mutluluk duymak olarak özetleyebiliriz. Pek çok kişi hayatın olağan akışı içinde anda kalmak becerisini geliştiremediğinden ekstrem sporlara yönelip bu sporların bağımlısı haline gelebiliyor. Bu sporları yaparken anda kalıp büyük bir mutluluk duyuyorlar çünkü. Peki günlük hayatımızın olağan akışı içinde anda kalma becerisi nasıl geliştirilebilir?

Öncelikle anda kalmamızı engelleyen iki temel faktörü tanıyıp inceleyip olabildiği ölçüde elemine etmemiz gerekiyor. Bunlardan ilki zihnimizin geçmişe yaptığı yolculuklardır. Size zevk veren, düşündüğünüz zaman keyif aldığınız eski anılarınızdan bahsetmiyorum elbette. Anda kalmamızı engelleyen şey daha çok geçmişteki olumsuz şeyleri düşünmektir. Özellikle de hatalarımızı düşünmek ve bunların gelecekte de devam edeceğini varsaymak. Bugün oturun ve geçmişte yaptığınız büyük hatalardan almış olduğunuz dersleri yazın, ondan sonra ne zaman zihniniz geçmişe bu anlamda yolculuk ederse onu durdurun ve deyin ki, ben şu tarihte oturdum ve aldığım dersleri yazdım, artık bunları düşünmeye ihtiyacım yok.

Anda kalmamızı engelleyen diğer faktör ise zihnimizin geleceğe yaptığı yolculuklardır. Hayal kurmak ve güzel şeyleri düşünmek değil kast ettiğim şey. Daha çok geleceği düşünüp kaygılanmaktan bahsediyorum; para durumu ne olacak, iş konusu, saçlarım dökülecek mi, hasta olacak mıyım gibi düşüncelerden bahsediyorum. Sizi rahatsız eden ve sık sık düşündüğünüz başlıkları not alın, sonra da bu konularda neler yapmayı düşündüğünüzü yazıp her konu için bir adım atın. Örneğin gelecekte parasız kalmaktan korkuyorsanız bugün bir bireysel emeklilik hesabı açtırın.

Geçmiş ve gelecekte bizi rahatsız eden konuları bir ölçüde izole ettikten sonra anda kalma becerimizi geliştirebiliriz artık. Burada adım adım ilerlemenizi önereceğim. Geleceğe yaptığı yolculuklara alışkın olan zihniniz bir anda yeni sisteme adapte olup sadece yaptığınız işe ve içinde bulunduğunuz ana konsantre olamayabilir.

Öncelikle içinde bulunduğunuz anı başlangıçta geniş olarak tanımlayın, bu dakika değil içinde yaşadığınız hafta olsun. Sadece bu haftayı düşünerek yaşayın, daha uzun süreli geleceği düşünmeyi, özellikle de sizi mutsuz ediyorsa reddedin.

Bir sonraki hafta anda kalma becerinizi bir güne yayacak şekilde oluşturun, o gün olmayacak şeyleri düşünmeyin. Üçüncü hafta ise içinde olduğunuz saate konsantre olmaya çalışın.

Üstat Eckhart Tolle’nin belirtmiş olduğu gibi kimse fiziken bugünde yaşayıp gelecekteki kötü senaryolar ile baş edemez. Kötü senaryo yazımı ayrı bir konu, bunu ayrı bir yazıda ele alalım isterseniz.

Son olarak da işinizi kolaylaştıracak bir pratik öneri, telefonunuzun alarmını günün değişik saatlerine kurun ve alarm çaldığında kendinize şunu sorun lütfen: Şu an, sadece şu ana konsantre olduğumda her hangi bir sorun ya da sıkıntı var mı?

Hepimize daha fazla anda kalacağımız güzel günler diliyorum.

Sevgi ile kalın.

23 Ekim 2015 Cuma

NE İSTEDİĞİMİZE ODAKLANMA ZAMANI


Dün eşimle sohbet ediyorduk. Eşim enerji konusuna benden daha meraklı ve bu alanda daha bilgilidir. Takip ettiği bir kaynakta bu hafta sonunun ilginç bir enerjisi olacağından bahsedildiğini söyledi. Ne istediğimize daha fazla odaklanmak için doğru bir dönem olduğunu, bunun istediğimiz şeylere daha hızlı ve kolay bir şekilde kavuşmamızı sağlayacağını ilave etti. Elbette bu doğru, diğer yandan sadece bu hafta sonu için değil yaşamımızın tamamında uygulamak çok faydalı olacaktır.

Peki, bir insan çok basit şekilde ne istediğine nasıl odaklanabilir? Odaklanmak, dikkatimizi vermek demektir. Dikkatimizi verdiğimiz şeyleri çoğaltma potansiyeline sahip olan enerjisel varlıklarız sonuçta (çekim yasası).

Ben odaklanma işini daha çok yazarak yapıyorum. Ne istediğimi düşünüp yazıya döküyorum. Bir tür istekler günlüğü şeklinde düşünebilirsiniz. Bu şekilde isteklerim gerçekleştiğinde bazen geriye dönüp bu konudaki düşünce tohumlarını ne zaman ekmiş olduğumu da görebiliyorum.

İstediğim şeye kavuşmam bazen bir gün, bazen bir yıl sürüyor. Süreyi belirleyen şey odaklanmanın yanı sıra şüphesizce inanabilmek ve isteğe karşı bir bağımlılık oluşturmamaktır. Bu konuları ilk kitabım Hayatını Seç’te geniş kapsamlı olarak ele almıştım. Şüphesizce inanmak ile ilgili çok yakın tarihte bir yazı yayınlamıştım, arşivden bakabilirsiniz. Bağımlılık oluşturmamak ise çok kısaca; benim hayatım zaten güzel, isteğim olursa çok güzel olacak şeklinde düşünebilmek ve hissetmek, isteğim olmazsa öldüm bittim moduna girmemek.

İnsanlar baktıkları yöne doğru ilerlerler. Dolayısı ile bugünden başlayarak belli bir dönem boyunca ne istediğinize daha fazla odaklanın lütfen. Hayatınızda olumlu sonuçlarını göreceksiniz, sadece biraz sabırlı olun ve dikkatinizi istediğiniz şeylerde tutmaya devam edin.

Geçmişi gereğinden fazla düşünmeyin, gelecek çoğu durumda geçmişten bağımsız olarak şekillenme potansiyeline sahiptir. Eğer ne istediğinize odaklanabilirseniz.

Bugün çok kısa, pratik bir egzersiz yapın. Neler istediğinizi düşünün ve yazın. İstekleriniz gerçekleştiğinde nasıl bir hayatınız olacak, hayal kurun ve hissetmeye çalışın. Yarın da devam edin. Fırsatınız olduğunda sevdiğiniz bir arkadaşınıza anlatın.

Neye odaklanacağımı bilmiyorum diyorsanız, sağlığa, bolluğa ve sevgiye odaklanın.

Sevgi ile kalın.

Not: Mutlulukla Değişim Programı ne istediğinizi bulmanızı ve ona odaklanmanızı kolaylaştırır, bilgi için lütfen mert@mertcuhadaroglu.com adresine mail atın.

22 Ekim 2015 Perşembe

EN MUTLU OLDUĞUNUZ DÖNEM


Bir arkadaşımızın önayak olması ile geçtiğimiz günlerde üniversite sınıf arkadaşları olarak buluştuk, yaklaşık 20 yıl sonra tekrar o günleri anmak hepimize çok iyi geldi. Hemen bir Whatsapp grubu kuruldu ve buluşmadan beri dur durak bilmeden hala yazışıyoruz.

Okulumuz, Anadoluhisarı’nda idi. Boğaz’ın kıyısı sayılabilecek bir konumda yer alırdı fakülte. Yeni açılmış bir bölüm, küçük sınıflar, lise ortamı benzeri bir arkadaşlık ve dostluk. Marmara Üniversitesi Almanca İşletme Bölümü mezunuyum. Okul daha sonra farklı bir yere taşındı.

Eşimle üniversitede okurken tanışmıştık, aynı sınıftaydık, dolayısıyla pek çok ortak arkadaşımız var. Bu konu üzerinde sohbet ederken hayattaki en mutlu dönemimizin üniversite yılları olduğunu düşündük.

Danışanlarıma çalışmalarımızın başlangıcında hayatta en mutlu oldukları dönemin hangisi olduğunu sorarım, sonra o dönemi biraz anlatmalarını isterim, hangi değerleri ifade ettiklerine bakarım. Sonra da tekrar o kadar veya daha mutlu olmak için neler yapılabileceğini konuşuruz.

Bu çalışma için biraz da eski fotoğraf albümlerini karıştırmak iyi gelecektir. Ben öyle yaptım açıkçası. Maalesef dijital teknolojinin henüz emekleme yılları, cep telefonu çok az kişide var ve fotoğraf çekemiyor henüz, dolayısıyla bildiğiniz basılı fotoğrafları inceledim. Kendi üniversite yıllarıma baktığımda şunları görüyorum; heyecan, yeni insanlar tanımak, uzun araba yolculukları, yeni hobiler, spor, aşk, dostluk, eğlence, romantizm, tutku, coşku, heyecan, özgürlük, hayata karşı umutlu bir yaklaşım, kendime verdiğim sözler.

En önemlisi de insanın kendisine verdiği sözleri olabildiğince tutması kuşkusuz, geriye dönüp baktığımda bunu büyük ölçüde yapmış olduğumu gördüm ve aferin dedim kendime. Siz de okumaya devam etmeden önce kendinize kocaman bir aferin deyin, nedenini sonra bulursunuz.

Sizin en mutlu olduğunuz dönem hangisiydi, o dönemde genel olarak neler yapıyordunuz, tekrar o kadar mutlu olabilmeniz için hayatınızı nasıl şekillendirmeniz lazım? Unutmayın, mutluluk üzerine düşünmek ve yazmak bile mutluluğu artırır. Neye odaklanırsanız onu çoğaltırsınız hayatınızda.

Yıllar hızla geçip gidiyor, 40’lı yaşlarımın ortasındayım, ikinci yarı yeni başlamış gibi hissediyorum. Bundan 20 yıl sonra bugünlerimi düşündüğümde en azından üniversite yıllarım kadar güzeldi diyebilmek istiyorum.

Bu nedenle insan ilişkilerine ayrı bir önem veriyorum, aşk, sevgi, dostluk, hepsi hayatımızı daha mutlu yaşamamız için bizden ilgi bekliyor.

Kızmak yerine anlayış göstermek, kıskanmak yerine takdir etmek, eleştirmek yerine beğenmek, içerlemek yerine affetmek…

Zaten diğer türlüsü için hayat gerçekten çok kısa ...

Bir diğer bakış açısı da şu elbette, geçmiş ne kadar güzel olursa olsun, Nazım Hikmet’in söylemiş olduğu gibi; en güzel günler henüz yaşanmamış olanlar.

Sevgi ile umut ile kalın.

Not: Yazılarımı beğeniyorsanız Hayatını Seç, Hayatını Değiştir ve Yarına Notlar isimli kitaplarımı okuyabilirsiniz.

21 Ekim 2015 Çarşamba

İÇİMİZDEKİ BİLGEYİ UYANDIRMAK


Fark etmişsinizdir, yazılarımda zaman zaman bir Bilge’den bahsediyorum. Bize yol gösterecek birilerini arıyoruz hayatta. Diğer yandan hepimizin içinde uyandırılmayı bekleyen bir Bilge var. Bugün bu konu hakkında düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

“Bilge” olmanın özelliklerinden birisi zihin netliğine ulaşabilmektir. Kafa karışıklığı yaşadığımız durumlarda duygularımız tarafından perdeleniyoruz. Bu tip durumlarda çok yakın bir dostunuza tavsiye verir gibi düşünmek genellikle çok işe yarar. Dostunuz tamamen sizinle aynı durumda olsaydı ve sizden bir tavsiye isteseydi ona ne söylerdiniz, işte bu tavsiyeyi alın ve kendi hayatınızda uygulamaya çalışın.

Bilgelerin diğer bir özelliği ise dışarıdan gelecek bir işaret aramak yerine kendi içlerine dönerek kalplerinin seslerini dinlemeleridir. Bunu yaparken en büyük avantajları doğada zaman geçirmeleri ve teknolojinin esiri olmayı reddetmeleridir. Teknoloji bir yandan hayatımızı kolaylaştırırken bir yandan da her an her yerde ulaşılabilir olmak iç bağlantılarımızı zayıflatıyor. Teknoloji detoksu hepimize iyi gelebilir.

Günün belli bir bölümünü kendinize ayırmaya çalışın, tüm elektronik aletlerden uzaklaşın, cep telefonunu sessize alın, yarım saat bile yeterli olacaktır. Sakin bir ortamda gözlerinizi kapatın ve hayal kurun. En sevdiğiniz yerdesiniz, bir bankta oturuyorsunuz, yanınızda bir Bilge var (aslında o sizsiniz) , size neler söylemek istiyor olabilir hayatınızla ilgili? Lütfen bu egzersizi yaptıktan sonra aklınıza gelenleri not alın unutmamak için. Ortaya çıkan içinizdeki bilge ihtiyacınız olan cevapları verecektir.

Bir alternatif çalışma ise şöyle olabilir: Gece yatmadan önce yanınıza minik bir defter alın ve düşündüğünüz konu her ne ise bunu bir soru olarak deftere yazın. Uyumadan önce sabah kalktığımda cevap benimle olacak deyin ve niyet ederek yatın. Genellikle sabah uyandığınızda farklı bir bakış açısı yakalar ve aradığınız cevaba ulaşırsınız.

İçimizdeki Bilge’yi uyandırmadığımızda hep başkalarına danışıyoruz, bu kötü veya yanlış değil, ama içimizdeki Bilge ile temasta olmakta her zaman fayda vardır. Çalışmalarımda kullandığım bazı koçluk teknikleri ile danışanlarımın bu teması kurmalarına yardımcı oluyorum. Ne soracağımı bilmiyorum diyen kişiler için basit bir ipucu: En çok neyi bilmeye ihtiyacınız var?

Sevgi ile kalın.

Not: Mutlulukla Değişim Programı kapsamında yapılan ücretsiz ön görüşmeler Kasım ayında devam edecektir. Bilgi ve randevu için lütfen mert@mertcuhadaroglu.com adresine mail atınız.

20 Ekim 2015 Salı

İŞLERİM KOLAYLIKLA AKIYOR

Mücadele etmeyi çok seviyoruz; mücadele etmezsek hak etmediğimizi düşünüyoruz, bu nedenle de bazen hayatımızı çok zorlaştırıyoruz. İşlerimizin kolaylıkla akması, isteklerimizi daha kolay bir şekilde elde etmek daha iyi olmaz mı? Bugün bu konudaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Öncelikle yürekten inanmanızı istediğim bir şey var, sadece doğmuş olmakla yani bu dünyaya adım atmakla bu dünyada sahip olunabilecek her şeyi hak ediyorsunuz. İlave bir çaba göstermenize gerek yok hak etmek için.
Diğer yandan yetiştirilme tarzımız çok farklı olduğu için hep bir mücadele içindeyiz. Akılcı bir şekilde emek vermek tamam, buna katılıyorum. Bir şeyi istersiniz, sonra da bunu elde etmek için inandığınız şekilde emek verirsiniz. Ama akılcılık boyutunu geride bıraktığınızda ve iş aşırı efor sarf etmeye geldiğinde müdahale etmek istiyorum, bu gerekli değil, sadece sizin seçiminiz.
Belki ancak öyle hak edildiğini düşündüğünüz için, belki mücadele ettiğinizde kendinizi güçlü hissettiğiniz için, belki yardım almayı sevmediğiniz için işlerin kolaylıkla akmasına müsaade etmiyorsunuz.
Hayatımın önemli bir bölümünü ben de bu şekilde yaşardım. Hatta hayatta en çok sinir olduğum tipler çok az bir efor sarf edip istediklerine kolayca ulaşan insanlardı. Çok sonraları bunun hayat oyununda en üst seviye olduğunu fark ettim.
İstiyorsunuz, akılcı bir şekilde emek veriyorsunuz ve sonra bırakıyorsunuz. İşleriniz kolaylıkla halloluyor. Arkadaşlarınıza anlatacak acıklı hikayeleriniz yok artık. Güzel bir hayatınız var, ne isterseniz kısa sürede gerçekleşiyor, tek yapmanız gereken neyi istediğinize karar vermek. Neyi istediğinize dikkat etmeniz gerekiyor, çünkü gerçek oluyor.
Bu konu analitik bir konu değil. Yani sadece analitik bir bakış açısı ile anlaşılabilecek veya uygulanabilecek bir alan değil. Bu nedenle size matematiksel bir öneride bulunamıyorum. Daha çok spiritüel bir konudan bahsediyoruz.
Ben bunu inanarak, dua ederek, ne istediğime dikkat ederek ve mücadelenin ne kadar gereksiz olduğunu kendime hatırlatarak yaptım. Siz de hayatınızın daha kolay bir akışta ilerlemesini istiyorsanız en azından istek ve dualarınızda buna yer verin lütfen: Hayatım kolay bir şekilde aktığı için şükürler olsun demek bile eğer içinizden gelerek ve inanarak söylüyorsanız çok etkili olacaktır.
Sevgi ile kalın.

Not: Yazılarımı beğeniyorsanız Hayatını Seç, Hayatını Değiştir ve Yarına Notlar isimli kitaplarımı da okuyabilirsiniz.