Merhaba; 3 haftalık bir aranın ardından
36. Hafta bülteni ile birlikteyiz. Bu hafta Gezi Parkı eylemi başlamadan önce
yazılmış olan ama şaşırtıcı (!) bir şekilde olaylarla dolaylı olarak ilişkili
olan iki yazı yayınlıyorum. Umarım keyifle okursunuz.
Kızkardeşimin eylemlerin ilk gününde bir
trafik kazası geçirmesi neticesinde 10 gün hastanede ona refakat ettim ve çok
arzu etmeme rağmen barışçıl gezi parkı eylemlerinde yer alamadım. Sosyal medya
üzerinden olayları takip etmekle yetinmek zorunda kaldım açıkçası. Ama beniz
küçük kızlar akşamları balkonda tencere tava çalarak desteklerini vermişlerJ. Diğer yandan; ortağım Ayşe
Yazgan ise Gezi Parkı eylemlerine orada bulunarak destek verdi.
Gezi Parkı eylemleri ile olan nedir diye
sorarsanız çok kısa olarak şunu ifade edebilirim, dengesini kaybetmiş olan bir
toplum dengesini bulmuştur. Gençler başta olmak üzere halkın önemli bir kesimi
uzun zamandır ilk defa düşündüklerini söyleme ve söyledikleri konusunda
harekete geçerek barışçıl bir şeyler yapma fırsatını bulmuş ve bu bizi denge
noktasına getirmiştir.
Artık herkesin geleceğe daha ümitle
baktığı bir ülkede yaşıyoruz. Bunu insanların günlük hal ve tavırlarından
anlamak mümkün, çok daha sevecen ve kibar bir toplum olma yolunda ilerliyoruz,
herkes birbirine karşı çok daha saygılı ve sevgi dolu. Paylaşım ve yardımlaşma
en üst düzeyde, bu toprakların en önemli özelliği olan hoşgörü başrolde.
Geç kalınmış bir bahar temizliği yapıyor
Ülkemiz sanki.
Yakın zamana kadar “abi bu ülkede
yaşanmaz” diyen önemli sayıda insan artık yaşanacak en güzel ülkenin Türkiye
olduğunu düşünüyorlar, sadece bu bile yeter.
Bugünkü iki yazıdan ilki ve kısa olanı
bana ait, diğeri ise Ayşe’nin kaleme almış olduğu bir metin. Sizi şimdi yazılarla
başbaşa bırakıyorum.
DENGE
/ MERT ÇUHADAROĞLU
Denge; kısaca düşündüğün, söylediğin ve
yaptığın şeylerin uyum içinde olması.
Çok basit ama bir yandan da çok zor.
Diğerleri ne der, ne düşünür endişesi.
Gerçek özgürlük; kendin olabilmek
konusunda dengede olmaktır.
İşe gidiyorsun, kafandaki düşünce daha
farklı şeyler yapmakla ilgili, arkadaş sohbetlerinde bunu dile getiriyorsun ama
konfor alanını aşıp iş değişikliğine gitmiyorsan dengede değilsin.
Eve geliyorsun, eşinle/ sevgilinle
konuşuyorsun, aklında/kalbinde başka birileri varsa dengede değilsin.
Günlük hayatta pek çok insanla ve olayla
karşılaşıyorsun, kalbin evet derken ağzından hayır çıkıyorsa, ağzından evet
çıkarken kalbin hayır diyorsa yine dengede değilsin.
Tek yapman gereken; düşünce, söz ve
eylemi uyumlamak, bedeli ne olursa olsun, çünkü özgürlüğün bedeli olmaz.
BAHAR
TEMİZLİĞİ / AYŞE YAZGAN
Bu aralar bahar temizliği yapıyorum, her
anlamda... kıyafette, düşüncede, insanda, her yerde...
Bahar temizliği vazgeçmeyi öğrenmek için çok güzel bir yontem! Eskiden `belki bir gün lazım olur` diye tuttuğum eşyaların, anıların, insanların üzerimdeki ağırlıklarından kurtulmanın verdiği dayanılmaz hafiflikle girmek istedim bahara... benim bahar temizliğine başladığım gün İstanbul`a bu sene çok geç gelen bahar havası henuz ortalıkta yoktu, ertesi gün ise birden bire yazdan kalma bir güne merhaba dedi Istanbul. Temiz balkonumda yeni renkli çiçeklerimle; baharın gelmek icin beni beklemeside ilahi bir tesadüf olsa gerek ;)
`belki bir gün lazım olur` inanışının yoksunluk hissi yarattığını yıllar önce keşfedip bu huyumdan vazgeçmiş ancak sadece kıyafet ve eşyalarda uygulayabilmiştim; bu sene ise her anlamda uygulamaya basladim... inanışımı da `lazım olduğunda bende gereken her şey var zaten ile değiştirdim.
Bahar temizliği vazgeçmeyi öğrenmek için çok güzel bir yontem! Eskiden `belki bir gün lazım olur` diye tuttuğum eşyaların, anıların, insanların üzerimdeki ağırlıklarından kurtulmanın verdiği dayanılmaz hafiflikle girmek istedim bahara... benim bahar temizliğine başladığım gün İstanbul`a bu sene çok geç gelen bahar havası henuz ortalıkta yoktu, ertesi gün ise birden bire yazdan kalma bir güne merhaba dedi Istanbul. Temiz balkonumda yeni renkli çiçeklerimle; baharın gelmek icin beni beklemeside ilahi bir tesadüf olsa gerek ;)
`belki bir gün lazım olur` inanışının yoksunluk hissi yarattığını yıllar önce keşfedip bu huyumdan vazgeçmiş ancak sadece kıyafet ve eşyalarda uygulayabilmiştim; bu sene ise her anlamda uygulamaya basladim... inanışımı da `lazım olduğunda bende gereken her şey var zaten ile değiştirdim.
Kıyafetler ve ayakkabılarla vedalaşmak
özellikle bayanlar icin çok zor gelir başta çok iyi bilirim! Bende en çok işe
yarayan yöntem, benim dolabımda sırasını aylarca bekleyen bir kıyafetin,
ihtiyacı olan birinin her gün giymesi ihtimali! bunu düşündüğüm anda en
vazgeçemediğim şey bile birden kolide buluyor kendini... sonra onlari toplu
halde belediyeye götürüyorum, hatta bizim belediye gelip evden alıyor ve
haftanın belirli bir günü tüm toplanan esyalar ortaya seriliyor, ihtiyacı
olanlar gelip seçip alıyor istediğini... Her belediyenin böyle bir sistemi var
mı bilmiyorum ama bildiğim her belediyenin telefonun internette oldugu ;) üşenmeyin
google`dan bakıp arayin sorun, belki de sizin yasadiginiz yerdeki belediyede bu
uygulamayı başlatan kişi siz olursunuz.
2. yöntem ise 2-3 haftalık bir tatile gidiyormuş gibi düşünmek; hangi kıyafetlerimi yanıma almayı düşünüyorsam en sevdiğim kıyafetlerim onlar oluyor zaten ;) geriye kalanlar ise hooop belediyeye gidecek olan koliye.
Hala daha kararsız kalınan parçalar mı
var? 3. Ve son yöntem yurtdışına yerleşiyormuş gibi toplanmak. Ülkeler arası
yapılacak bir taşınmada gözden çıkarılacak birkaç parça daha mutlaka oluyor.
Bütün bunları yaptıktan sonra hala kararsız kaldiklarım varsa onlar da koliye! neden mi? hala düşünüyorsam favorilerim değildir zaten sadece hala vazgeçemiyorumdur... favorilerim olsaydı düşünmezdim bile çünküJ
Bütün bunlardan sonra dolapta oyle bi ferahlama oluyor ki, sabahlari sadece dolapta en sevdiğim kıyafetleri görmek oyle bir keyif veriyor ki icim aciliyor; aylardir giymediğim hiçbir şey gereksiz görüntü kirliliği ve kafa karışıklığı yaratmıyor...
Kıyafetleri ayıklamak icin yöntemlerim olur da insanlar icin olmaz mi! Enerjimi emen, benden birşey alıp götüren ama geri getirmeyen insanları da ayıklıyorum bir süredir... Bazılarını farklı raflara koyuyorum kafamda, ihtiyaci olan daha cok kullansın diye belediyeye bağışlamadan önce ;)
Bazıları ise artık raftan kalkıyor... Beni
gülümsetebilen; canım acıdığında yargılamadan dinleyen, birlikte gelistiğim ve
büyüdüğüm; sevincimi de acımı da gururla paylaşanlara daha çok enerjim kalsın
diye...kararsiz kalırsanız hoşlarına gitmeyen bir gerçeği söyleyin onlara,
ayıklanmasi gerekenler anında kaçıp gideceklerdir zaten! bu niyet bile `ilahi
bir tesaduf` ile bir olay yaratacaktir, özel bir çabaya bile gerek kalmiyor çogu
zaman...
Düşüncelerimde ise `keşke`leri ayıklıyorum... onları belediyeye vermiyorum bile çünkü bence kimsenin `keşke`lere ihtiyaci yok! Geçmişe dönüp bakmıyorum pişmanlıkla; baktığımda gelecekte neyi degiştirebilirim diye bakıyorum sadece geriye; ogrenmek icin, onumdeki yolu güzelleştirmek için sadece.
Düşüncelerimde ise `keşke`leri ayıklıyorum... onları belediyeye vermiyorum bile çünkü bence kimsenin `keşke`lere ihtiyaci yok! Geçmişe dönüp bakmıyorum pişmanlıkla; baktığımda gelecekte neyi degiştirebilirim diye bakıyorum sadece geriye; ogrenmek icin, onumdeki yolu güzelleştirmek için sadece.
Eeeee ne demis şair; basit yaşayacaksın hayatı basit! Özlü sözler her yerde zaten, her gün okuyoruz da kaçını hayatımızda uyguluyoruz? ben uyguladım, çok da güzel oldu hala da uygulamaya çalışıyorum; her anlamda vazgeçmeyi öğrenmeye calışıyorum...Başta zor gibi geliyor alışkanlıklarımdan dolayı, sonrası ise ferahlık.
Bahar temizliginden sonra gelen yaza selam olsun ve bu yöntemler modunuzu yükseltirse daha ne olsun.
Hoşgeldin yaz, nerede kaldın, bizde seni
bekliyorduk!
p.s: bültenler hakkında görüş ve
yorumlarınızı mert.cuhadaroglu@gmail.com veya ayseyazgan@hotmail.com adreslerinden
bize ulaştırabilirsiniz.
Haftaya görüşmek üzere sevgiler.